MUTLULUĞU ANLAMLANDIRABİLMEK
Hayatın bize getirdiklerini kabul edebiliyor muyuz ? Çocukluktan yetişkinlik hatta yaşlılığa kadar beklentilerimizin gerçekleşmemesi bizi ne kadar yıprattı? Geçmiş yaşantımızda yaşam tecrübelerimizin bize kattığı değerleri görebiliyor muyuz? Pişmanlıklarımız ve keşkelerimiz yaşantımızda hep karşımıza çıkıyor mu ?
İnsan hayatı o kadar enteresandır ki yaşam içerisinde bizi çok yoran, çok üzen, yaralayan yaşam tecrübelerimizi çok çabuk unuturuz. Öyle zamanlar olur ki nefes almamız bile güçleşir, hayat hep bizi dibe doğru iter. Neden böyle oluyor deriz. Ancak bu yaşananları atlattıktan sonra mutluğumuzu engelleyen unsurları kontrol etme aşamasında pek başarılı olamayız.
İnsan bazen gerçekleri görmekte güçlük çeker. Hayatını, özellikle mutluluğunu etkileyen faktörleri ayırt edemez. Tutkularının ve ihtiraslarının kurbanı olabilir. Ulaşılabilirliği olan amaçların yerine kıyaslamalar yaparak “ben neden böyle olamıyorum “ mantığıyla hayal kırıklıklarının tüneline girer. Kişisel gelişimciler ve yaşam koçları hep derler ya; sınırlarınızı zorlayın. Bir gün gelip o sınırlar da insanı zorlayabilir.
İnsanın benmerkezci olmasıyla çevresine karşı duyarlı olması arasındaki ince çizgide yürümesi çoğu zaman zordur. Nalıncı keseri kimliğine bürünebilen birey hep bana dediğinde çevresiyle sıkıntıya düşer, bunun tam tersi durum ise aşırı tolerasyonlu ve fazla cömert olan bir birey ise kendi değerleriyle çelişmeye başlar. Benliğimizi koruyabilmemiz için sınırlarımızı da iyi çizmemiz gerekiyor sanırım.
Özellikle günümüz toplumunda minimalist yaşam kültürünü benimseyen lüksü aramayan birey popülasyonu çok azdır. İnsanların her şeylerinin tamam olması için her şeyi yapabilecekleri ruh haline girmeleri bazen beni korkutmaktadır. Mutlu olmak adına ahlak sırırlarını zorlayıp bir şeylere sahip olma dürtüsünün kölesi olan birey sayısı azımsanmayacak kadar fazladır.
Tutkuların ihtirasa dönüşmesi de çok tehlikeli bir durumdur. Mutlu olmak adına ihtirasların peşinde koşmanın sonunda geriye bakıldığında pişmanlıklar ve keşkeler çığ gibi üzerimize gelir. Ya sağlık kaybedilir ya da dostlar.
İnsan mutsuz olmak ister mi? Elbette ki hayır. Ama mutluluk için elindekinin değerini bilebilmek, onu kaybetmemek için mücadele etmektir esas mutluluk. Bazen işimizden mutsuz oluruz ama hiç düşünmeyiz maden işçilerinin toprak altında çektiklerini ya da sosyal güvencesi olmayan günlük beden işçisinin çalışmadığı gün evine ekmek götürmeyeceği rahatsızlığı anlayamayız.
Hayat bizi ne kadar yorarsa yorsun yakınlarımızın bize haklarını helal edecekleri an kadar çaresiz değildir hiçbir şey. Çevrenize şöyle bir bakıp sizi neler mutlu eder bir düşünün. Onların size gelmesini beklemeden siz onlara gidin. Bazen mutluluğa ulaşmak kedinin kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi zorlasa da bizi, çok yakınımızda olduğunun farkına varmamız zor değildir.
Her şeye rağmen gökyüzüne baktığınızda huzur bulmanız dileklerimle.