Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Meydan okudukça, komikleşmek

1608
Yurtdışından dönen Başbakan “ben karar verdim, yapacağım “mantığını ayağının tozu ile yeniden gündeme taşıdı.
 
Bu inatlaşmanın arkasındaki gerçekleri kavradığımız sürece fotoğrafı daha net olarak görebileceğiz.
 
Bu bir demokrasi sorunudur; halkın iradesinin yok sayılması, diktatörlük özlemlerinin yeni versiyonudur.
 
Şiddet ve baskı uygulamalarının sürmesine neden olacak bu meydan okuma politikası ülkemizi son derece olumsuz noktalara götürebilecek bir gelişmedir.
 
Bu fırtına ve kaos ortamında son derece trajikomik gelişmelere de tanıklık etmekteyiz.
 
Bir ülkede 7 farklı gazete aynı manşetle çıkıyorsa gülmeli mi, ağlamalı mı?
 
Habertürk, Bugün, Türkiye, Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Star gazeteleri “demokratik taleplere canımız feda” başlığı ile çıktılar.
 
Demokrasimizin içinde bulunduğu durum şimdi herhalde daha iyi anlaşılıyor.
 
Yurt dışına çıkarken Borsadaki düşüş için "Borsa iner çıkar. Borsa her zaman istikrarlı çizgi takip etmez dünya borsaları da düşüyor, sürecin bütününe bakın” diyen Başbakan dönüşte ise faiz lobisinin borsadaki spekülasyonlarına atıfta bulundu.
 
“Dün dündür, bugün bugündür” ülkemizin siyasetinin temel bir yaklaşımı olsa gerek.
 
Kendisini karşılamaya gelen kalabalığın amigosunun “Taksim şaşırma sabrımızı taşırma” sloganını
“Tayyip şaşırma, sabrımızı taşırma” şeklinde anlayarak bağıran topluluk size ne anlatıyor?
 
Hele bu karşılamayı bir kahramanın karşılanması olarak yorumlamak nasıl bir duygu acaba!
 
Tüm bunlar içinde bulunduğumuz durumun trajikomik halleri.
 
Fakat bir gerçeğin altını çizmeliyiz.
 
Ülke ciddi bir şekilde gerilmektedir.
 
Bu gerginliği yaratan siyasal iktidardır.
 
Bu gerginliğin olumsuz olaylara dönüşmesinin sorumlusu hükümet olacaktır.
 
Bu gerçeği daha iyi kavramak için Taksim Platformu’nun son açıklamasını iyi analiz etmeliyiz.
 
Bu açıklamanın verdiği mesajları hepimiz rehber edinelim.
 
Taksim Platformu’nun son açıklaması şöyle:
 
Taksim Gezi Parkı`nda 11 gün önce meşru taleplerimiz için başlatılan masum ve barışçı protesto gösterimiz güvenlik güçlerinin ölçüsüz güç kullanımı ile engellenmek istenmiştir. En temel demokratik hakkımızın yasadışı şekilde ve hiçbir demokratik ülkede örneği görülmedik oranda şiddet kullanılarak bastırılmaya çalışılması, protestomuzun geniş halk yığınları nezdinde destek bulmasına sebep olmuştur.
Meşru taleplerimizi savunurken dışlayıcı bir dile başvurmamaya, kimseye ayrımcı bir gözle bakmadan anlamaya çalışmaya ve şiddetten uzak durmaya büyük özen gösterdik. Bundan böyle de haklı mücadelemize gölge düşürecek her türlü eylemde bulunanları uyarma ve aramıza mesafe koyma gayretimizi sürdüreceğiz. Hangi yol ve yöntemle olursa olsun hiç kimseye, hiçbir gruba, hiçbir anlayışa ve hiçbir inanca karşı şiddeti, ayrımcı ve dışlayıcı davranışı, hakareti, küfrü kabul etmiyoruz ve böyle davrananları şiddetle kınıyoruz, suçluyoruz.
 
Demokratik bir siyaset ortamının oluşumu için son derece önemli gördüğümüz bir arada yaşama deneyimini tehdit edebilecek her türlü eylemi son derece tehlikeli ve elde edilen barışçıl ilişkileri tahrip etmeye yönelik olarak görüyoruz.
 
Sonuç vermediğinin görülmesine rağmen günlerce sürdürülen yasalara aykırı polis şiddeti sorumlularının görevden alınmasının, cezalandırılmasının, şiddetin dinmesini ve barışçıl bir müzakere ortamının oluşmasını sağlayacağı inancındayız.
 
Sorunun çözümü için hala yegâne koşulun, diyalog ve müzakere yolunun açılması olduğu inancımızı tekrarlıyoruz...
 
Taksim hepimizin!”