sermet@canakkaleolay.com
Barış çağrısından, Kürt sorununun barışçı çözümünden rahatsızlık duyanların şiddet ve çatışma halini ayyuka çıkardığı dönemde, bir de cephe gerisinden şiddet ve çatışma halini tahkim etmek adına yapılan ırkçı söylevlerin dayanılmaz hafifliğini yaşamaktayız. Bir barış gönüllüsü olarak halkların sevgisini kazanmış Diyarbakır Baro Başkanının herkesin gözü önünde katledilmesinin ardından geçen 12 güne rağmen faillerin henüz ortaya çıkarılmaması; demokrasi barış taraftarlarına karşı siyasi iradenin nasıl bir tutum içersinde olduğunun göstergesidir. Tahir Elçi'nin katledilmesinin ardından barışı savunan, demokrasiye inanmış herkes bu katliamı kınamak adına harekete geçtiler.
Çanakkale’de bir grup avukat, demokrasi ve emek güçlerinin de katılımıyla bir basın açıklaması yaptılar.
“Farklılıklarımızla bir arada, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratik özgür bir Türkiye`ye doğru uzanan yolda her zaman barıştan kardeşlikten yana olmaya devam edeceğiz” şeklindeki bir barış çağrısını içeren bu açıklama birilerini rahatsız etti.
Barış ve kardeşlik talebini manipüle etmek için hemen harekete geçildi, “milliyetçi avukatlar” imzasıyla yapılan açıklamada; yapılan basın açıklaması için, Tahir Elçi’nin öldürülmesinden hemen önce öldürülen güvenlik görevlilerinin göz ardı edildiği iddia edildi.
Bu yaklaşım kelimenin tam anlamıyla; ‘senin ölün,benim ölüm’ şeklindeki bir akıl tutulmasının ürünüdür.
Kaldı ki; Tahir Elçi’nin katledilmesi sonrası yapılan basın açıklamasında, öldürülen güvenlik görevlileri unutulmamış, saldırı kınanmıştır.
Bu gerçeği bile görmeyecek şekilde bir körlük içersinde olmak; kardeşlik duygularının yok olduğunun, eşit yurttaşlar olarak farklılıklarımızla bir arada yaşama gerçeğine karşı duyulan nefretin ifadesidir.
Böylesi bir yaklaşım içersinde olanlar doğal olarak karşımıza nefret söylevi ile çıkmaktadırlar.
Tahir Elçi’nin katledilmesini kınamak adına yapılan basın açıklamasındaki; “Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesine tamamıyla aykırı politikalarını sürdürerek yurttaşların barış içinde bir arada yaşama umudunun önüne set çekmek isteyenler, Elçi`nin ve iki polisin katli ile pervasızlıklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak bilinmelidir ki demokrasinin, hak ve özgürlüklerin tamamen askıya alınması hedefiyle hareket edenler, bu amaçlarına asla ulaşamayacaktır” şeklindeki ifadeler, “milliyetçi avukatlar” grubunun “şehit olan polislerimiz göz ardı edilmiştir” şeklindeki iddiasının hiçbir değerinin olmadığını ortaya koymaktadır.
Bu gerçeklik çok net olarak ortada iken, böylesi bir manipülasyonun yapılmasının nedeni üzerinde durmak gerekir.
Bu manipülasyonlar, ülkemizde ayrımcılığın kışkırtılması, barış içinde farklılıklarımızla eşit yurttaşlar olarak bir arada yaşama talebinin gözden düşürülmesi için yapılmaktadır.
Irkçılığa kadar varan böylesine yaklaşımların beslendiği damar; şiddetten, ölümlerden, kandan beslenen bir damardır.
Bir kez daha hatırlatmakta fayda var; barış taraftarları şiddet, savaş, katliam politikaları neticesinde katledilen insanları hiçbir zaman düşünceleri, kimlikleri, meslekleri, inançları, nedeniyle ayırmazlar; ‘senin ölün, benim ölüm’ şeklindeki bir yaklaşım ancak kandan beslenen politikaların meşruluğunu oluşturmak adına yapılmaktadır.
Her türlü manipülasyona rağmen ;“İnadına barış”