LANCET DERGİSİNİN KİRLİLİK VE SAĞLIK KOMİSYONU RAPORU
Doç.Dr.Coşkun Bakar
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Bu köşede Lancet Dergisinden daha önce bahsettiğimi hatırlıyorum. Ancak bilim dünyasında olmayanlar için yeniden hatırlatarak yazıma başlamak isterim: bilim dünyasının en prestijli TIP dergilerinden birisidir. Ekim ayı içinde yayınlanan rapor tıp dünyası ile birlikte kamuoyu ve politika belirleyicileri oldukça yakından ilgilendiriyor. Özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı hekim ve mühendis uzmanları ile politikacılar bu raporu mutlaka okumalılar. Belki de o zaman önlerine gelen çevre kirletici yatırımlar konusunda doğru karar vermeseler bile bir daha düşünürler.
Rapor bir komisyon tarafından hazırlanmış ve 51 sayfa; hepsinden bahsetmemiz mümkün değil, okumak isteyenler aşağıda künyesini verdiğimiz yazının tam metnine ulaşabilirler. Lancet’te Ekim ayında çıkan ikinci bir rapor da İklim değişikliği ile ilgili. Ancak bu yazıda bu rapordan bahsetmeyeceğim. Belki başka bir yazıda!
Rapor dikkat çekici saptamalarla başlıyor; küresel ölçekte ölümlerin %16’sından (9 milyon ölüm) kirliliğin sorumlu olduğunu iddia ediyor. Bu ölümlerin AIDS, verem ve sıtmadan üç kez; savaş ve şiddete bağlı ölümlerden on beş kez daha fazla olduğunu söylüyor.
Rapora göre kirlik ve yoksul ve savunmasızları daha fazla öldürüyor. Küresel ölçekte kirlilikle ilişkili ölümlerin %92’si düşük ve orta gelirli ülkelerde azınlık ve marjinal gruplarda gözleniyor. Özellikle çocukların, anne rahminde ya da erken çocukluk döneminde düşük doz kirleticiye maruz kalmaları çocukluk ve yaşam boyu sakatlık, hastalık ve ölümlere yol açabiliyor.
Kirlilik maliyetlidir. Kirliliğe bağlı hastalıklar düşük gelirli ülkelerden orta gelirli ülkelere doğru gayri safi yurt içi hasıla üzerinde verimlilik kaybına yol açarak yılda %2’lik artış göstermektedir. Kirlilikle ilişkili hastalıklara bağlı sağlık harcamaları yüksek gelirli ülkelerde %1,7’lik; ağır kirlilik yaşanan orta ya da hızlı gelişen ülkelerde %7’lik paya sahiptir. Rapora göre kirliliğe bağlı refah kaybının yıllık ekonomik çıktının %6,2’sine ulaştığı ve 4,6 trilyon Dolar olduğu tahmin edilmektedir. Burada rapor ilginç bir tespit yapmaktadır: kirliliğe bağlı maliyetler, kirlilik ile hastalıklar arasındaki ilişkiler belirlendikçe artacaktır. Yani şunu diyor; henüz anlayamadığımız bazı ilişkiler açıklandıkça daha fazla hastalığın kirlilikle ilişkili olduğu ortaya çıkabilir. Bu da hastalıklara ait yükü ve maliyetleri arttıracaktır.
Kirlilik gezegenin sağlığını da tehlikeye sokuyor, ekosistemlerde harabiyet yaratıyor ve iklim değişikliğine neden oluyor. Yüksek ve orta gelirli ülkelerde fosil yakıtlar, düşük gelirli ülkelerde biyo yakıtlar partiküler hava kirliliğin %85’ni, sülfür ve nitrojen oksite bağlı kirliliğin tamamına yakınından sorumludur. Elektrik üretim tesisleri, kimyasal fabrikalar, madencilik faaliyetleri, ormansızlaştırma, petrol ile çalışan araçlar karbondioksitin temel salınım kaynakları olarak başta gelen kirlilik odaklarıdır. Kömür, fosil yakıtlar içinde hem kirliğin hem de iklim değişikliğin en önemli nedenidir.
Rapor kimyasalların yarattığı kirlilik ve buna bağlı hastalık boyutunun ardından şehirlere geçiyor. Dünya nüfusunun %55’i şehirlerde yaşıyor ve ekonomik aktivitelerin %85’i şehirler ve çevresinde gerçekleşiyor. Doğal olarak enerji, trafik ve insan yoğunluğunun da tarih boyunca benzeri görülmemiş biçimde büyük bölümü şehirlerde bulunuyor.
Raporda kirlilikle mücadelede iyi haberler de bulunmaktadır. Kirlilikten korunmak oldukça maliyet etkin! Yüksek gelirli ülkeler ve bazı orta gelirli ülkeler temiz hava ve temiz su ile kimyasal güvenlik politikaları ve kirliliğin zararlı boyutlarını sınırlayan yasal düzenlemeler yaptılar. Onların suları ve havaları artık daha temiz; çocuklarda ölçülen kan kurşun düzeyleri %90 azaldı; nehirlerinde ateş yanmıyor, en tehlikeli atıklar kontrol altında ve şehirler daha az kirli ve yaşanılabilir durumda. Sağlık düzeyi gelişmekte ve bu ülkelerdeki insanlar daha uzun yaşamakta. Rapor kirlilik ve sağlık ile ilgili birçok detaylı bilgiyi literatür eşliğinde tartışıyor. Sonunda da kirliliğe karşı kısa vadeli, orta ve uzun vadeli müdahaleler ve bunları desteklemek için gerekli altyapı ve eylemleri geniş bir tablo ve açıklamalarla sunuyor.
Peki biz? Biz ne yapıyoruz? Çılgın bir şekilde beton yığını şehirler yaratıyoruz. Su havzalarını, ormanları, tarım alanlarını beton bina ormanlarına, lüks sitelere dönüştürüyoruz. Nefes almaya imkân olmayan kişiliksiz yaşamlar örüyoruz bu şehirlerde kendimize. Ancak çok tatlı paralar da kazanıyoruz. Bir an önce kalkınmamız lazım değil mi? Zenginlerin trenine yetişmemiz lazım zira... Gördüğümüz her toprak parçasını eşeliyoruz. İçindeki, altındaki her metalin çıkarılıp işlenmesi Tanrı’nın bir emri çünkü! Üstündeki ormanın, yanındaki derenin bir değeri yok ki! Trene nasıl yetişeceğiz sonra! Enerji lazım bize; o yüzden her olası yerde ateş yakmalıyız. Kömürden başkasını görmek ya da duymak istemiyoruz. Oysa Paris 2015’te dünya yeni enerji kaynaklarını tartışırken bizim kulaklarımız sağır. Fosil yakıt kullanan enerji şirketlerinin bu ihtimali konuşmamıza bile tahammülü yok. Öğle ki, bilimin diliyle ve onun adını taşıyan kurumlarla, gerçekleri susturabiliyorsunuz.
Dünya tarihi böyle bir olayın benzerini 18.YY sonrasında İngiltere başta olmak üzere Avrupa sınırları içinde acı sonuçlarla yaşadı ve şunu gördü; çevrenin yaşamaya uygun olmadığı ortamda hastalıklara hastane ve doktor yetiştiremiyorsunuz. O yüzden Lancet gibi saygın bir tıp dergisi bu kadar hastalık yanında kirlilik ve iklim değişikliği konularını öncelikli gündemi içine alıyor ve tartışıyor.
Uluslararası bilim camiası kirlilik ve çevre sorunlarını ciddi anlamda tartışırken bizler daha çok para kazanmak uğruna her yeri kirletip sonra da karşısına geçip izliyoruz. Ulusal ve yerel politikacılar, kamu idarecileri, akademisyenler, üniversite, sivil toplum ve toplumun kendisi umarsızca çevreyi ya kirletiyor, ya izin veriyor ya da seyrediyor. Yazımı bitirirken birilerinin çevrecilerden bahsettiğini duyar gibi oldum; ne diyeyim onlar da mücadele ettiklerini sanıyorlar.
Kaynak: The Lancet Comissions. The Lancet Comissions on Pollutions and health. The Lancet. Published online October 19, 2017 .
http://www.thelancet.com/commissions/pollution-and-health