Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Laf salatasını sever misiniz?

Yok artık almayalım, boğazımıza kadar doyduk Çanakkaleliler olarak. Çanakkale'de ne yazık ki böylesi bir hastalık var; bazı siyasetçiler ve iş insanları başta olmak üzere hep konuşuyorlar. İcraat sıfır. Bazen de öyle konuşuyorlar ki; "bunlar bizi aptal yerine mi koyuyorlar' demek farz oluyor. Yine böylesi bir olaya tanıklık ettik.

1530

 ÇTSO meclis üyesi, AKP milletvekili adaylığı ile de tanınan Güven Barış Yüksel mikrofonların karşısına geçti makro ekonomi dersi hocası edasıyla anlattı.

Çanakkaleliler bunları yıllardır dinliyor, gelinen nokta ortada, geride koca bir hiç …

Ancak Güven Barış Yüksel’in anlattıklarında Çanakkale için tehlikeli olabilecek bazı tespitler var, onları görmezden gelemeyiz.

Çanakkale’nin tarım ekonomisine bağımlılığının azaltılmasını savunmak Çanakkale’nin üretim ayaklarından birini koparmak demektir.

Çanakkale tarım potansiyeli oldukça yüksek olan bir kent olarak ;özellikle bu potansiyelinin daha verimli hale getirildiği ve tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesi konusunu vizyon olarak belirlemiş bir kenttir.

Böylesi bir durumda tarım ekonomisine bağımlılığının azaltılmasını savunmanın altında nasıl bir amaç olduğunu düşünmeden geçemiyor insan!

Tabii hemen akla, bu kenti termik santrallerle, metalik madencilikle  çevresel değerlerini yok edecek, doğal sonucu olarak da tarımı bitirecek projeler geliyor.

 

Bir başka kaygı; ikinci İstanbul hayalleriyle kirletici sanayinin çağrıları olmasın Güven Barış Yüksel’in anlattıkları.

Önemli bir tarım potansiyeline sahip olan bir kentte tarıma dayalı bir ekonomiyi ihmal etmek başka ne anlama gelebilir ki!

Tarım politikalarındaki zaaflar nedeniyle gün geçtikçe gıdaya ulaşmanın zor ve pahalı bir hale geldiği ülkemizde, böylesine bir yaklaşım sorunları daha da yoğunlaştıracaktır.

Bugün dünyanın en ciddi sorunlarından biri sağlıklı gıda üretimi ve bu üretim imkânlarının artırılmasıdır.

Bunun yolu bilinçli ve teknik olarak geliştirilmiş bir tarımdan geçer.

Bu aynı zamanda yaşamsal değerlerimizin; suyumuzun, havamızın toprağımızın korunması demektir ki, buda sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı demektir.

Umarım; Güven Barış Yüksel sağlıklı bir çevrede yaşam hakkımızı yok edenlerin sözcülüğüne soyunmamıştır.

Güven Barış Yüksel makro düzeyde güzel laflar ederken bir önerisiyle de baltayı taşa vurmuş!

ÇTSO başkanın Çanakkale’ye yerleşmesini öneren Yüksel’e şunu sormak isterim.

Yerleşse ne olur, yerleşmese ne olur?

Günümüz bilişim çağı, artık bulunulan  mekanın sınırları çoktan aşıldı, önemli olan hedeflerine ulaşma noktasında gösterilecek performans, bunu istersen uzaydan bile sağlayabilirsin.

ÇTSO Başkanı Bülent Engin’in Çanakkale’de ikamet etmesi hiçbir şeyi değiştirmez.

Şeffaf olmak gerekir; Bülent Engin’i eleştirmek istiyorsak işin özünü açıkça ortaya koymalıyız.

 

Sorun ÇTSO’nun bugün gelinen noktada, Bülent Engin’in yöneticisi olduğu şirketin halkla ilişikliler birimi gibi çalıştırılması niyetidir.

Olsun, “bir kereyle bir şey olmaz” diyor sayın bakanımız, çocuk istismarının araştırılmasına karşı çıkan bir anlayışın yönettiği bir ülkede yaşıyoruz.

Güven Barış Yüksel bunları söylese ne olur ki!

Zaten biz de yazıyoruz da ne oluyor ki!

Adam TBMM kürsüsüne çıkıp 70 milyonun gözünün içine baka baka bu ahlaksızlığı, bu sapıklığı savunabiliyor

Yuh olsun !