Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Laçiner’den “eşkıyalık” değerlendirmesi !

1694
ÇOMÜ’de rektör olduğundan beri hakkında, AKP yandaşı rektör iddiaları gündemden düşmeyen Prof. Dr. Sedat Laçiner Gezi Parkı direnişi nedeniyle yaptığı değerlendirmelerle bir kez daha dikkatleri üzerine çevirdi.
 
Prof. Dr. Sedat Laçiner “Türk Baharı yaratma çabası” başlıklı yazısında halkın göstermiş olduğu tepkileri “eşkıyalık” olarak değerlendirdi.
 
Başbakanın “çapulcu” değerlendirmesinden sonra Laçiner’in yapmış olduğu, “eşkıyalık” değerlendirmesi ile bir bilim insanının halkını eşkıya olarak değerlendirmesi bilimsel etik açısından uygun olmadığı gibi ,bu denli yanlı olmanın da bir rektör için kabul edilemez olduğunu belirtmek isterim.
 
Rektör olduğundan beri hakkında AKP yanlısı olmak konusunda önemli eleştirilere maruz kalmış, özellik ile ÇOMÜ bünyesinde almış olduğu kararlarda bu yönü ile siyasi davrandığı konusundaki iddiaların gündemden düşmediği bir konumda; Laçiner’in Gezi Parkı direnişi ile ilgili yaptığı değerlendirmeler çok tartışılacak gibi gözüküyor.
 
Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bu konuda yapılan değerlendirmelerin başında gelen “birkaç çapulcunun kışkırtması” değerlendirmesi en çarpıcı tespit olmuş ve beraberinde halkın öfkesini bir kat daha arttırmıştı.
 
Laçiner, bu gerçeği değerlendirmelerinde göz önünde bulundurarak; Başbakan Tayyip Erdoğan’a destek olmak ona haklılık zemini yaratmak adına ince bir manevrayı değerlendirmelerine monte etmesine rağmen halkın bu tepkisini “bazı terör örgütleri ve derin devlet uzantıları tarafından yönlendirilmiştir” değerlendirmesi ile vatandaşların yılların birikimi olarak gelişen tepkilerini itibarsızlaştırma çabası içersine girmiştir.
 
Bu konuda yapılan bildik propagandalar olan aşırı güçler, marjinaller, gibi kavramlar ile yetinmeyen Laçiner bir de buna “Ergenekoncu” yaftalamasını koyarak daha da ileri boyutta Gezi Parkı direnişini Reyhanlı’da katledilen 53 vatandaşımız ile aynı paralellikteki olaylar olduğunu söyleyecek kadar gerçekleri alt üst eden bir değerlendirme yapmıştır.
 
Laçiner yazısında bu konuyu şöyle ifade etmiştir :” Reyhanlı demişken, Taksim sonrası ortaya çıkan olaylara Batı dünyasının mal bulmuşçasına saldırması ve Türkiye’yi Suriye’ye benzeten haberler yapılması birilerinin Türkiye’de bir ‘Türk baharı’ yaratmada ne derece istekli olduğunun kanıtıdır. Bu bağlamda Reyhanlı ve Taksim arasında, failleri farklı dursa da, büyük benzerlikler vardır”
 
Halbuki Ahmet Hakan’ın bir yazısında belirttiği gibi bu hareket “çok yalın, çok anlaşılır, çok net, çok şeffaf, çok çocuksu, çok naif, çok hesapsız, çok gelişigüzel bir hareket” boyutundadır.
 
Tüm Türkiye’de bunun böyle olduğunu biliyor.
 
Ahmet Hakan aynı yazısında gelişmeleri çok güzel tanımladığı için onun ifadeleri ile bu gerçeği aktarmak istiyorum: “Usta”... Sokaklara çıkan o çocuklar var ya o çocuklar... Sana şunları söylüyorlar:
Beni rahat bırak.
Parkta nasıl oturacağımla, metroda nasıl davranacağımla, nasıl yaşayacağımla, nasıl konuşacağımla, nasıl giyineceğimle, nasıl düşüneceğimle, nasıl yiyip içeceğimle ilgili saygılı ya da saygısız fikir beyan etme.
Beni azarlama... Üst perdeden konuşma...
Sen bizim babamız değilsin... Bize babalık raconu kesme.
Tut ki babamızsın... İki çocuğuna bile sözünü geçiremeyen aile babaları ortadayken, sen 75 milyon çocuğa nasıl söz geçireceksin?
Biz nasıl senin yaşam tarzına saygı gösteriyorsak, sen de bizim yaşam tarzımıza saygı göster.
İlk dönemler belirli sınırlar içinde kabul edilen, hatta bazen hoş karşılanan “Kasımpaşalı/delikanlı” üslubun, artık “Kasımpaşalı/delikanlı” üslubu olmaktan çıktı... Çünkü bu üslubu artık kendi haklı davanı savunmak için değil, hak arayanları rencide etmek için kullanıyorsun.
Bin türlü anlayışı, bin türlü inanışı, bin türlü kıyafet tarzını, bin türlü eğlence biçimini, bin türlü ahlak telakkisini, bin türlü tarih algısını, bin türlü rengi, bin türlü çiçeği tek bir potada eritemezsin. Bunu herkes istese bile yapamazsın... Teknik olarak yapamazsın... Vazgeç.
Sevdiklerime saygı göster.
“Ayyaş” deme, “alkolik” deme, “çapulcu” deme, “Bunlar ideolojik” deme”.
 
İşte gerçekler bu denli açık iken “ bahar değil, eşkıyalık” diyerek ; “Diğer taraftan yaşananları ‘Türk Baharı’ olarak adlandırmak imkânsızdır. Halkın meşru aktörlerce iyi yönetilemeyen kızgınlığı bazı terör örgütleri ve derin devlet uzantıları tarafından yönlendirilmiştir. Ergenekon ve benzeri yapılar hâlâ dipdiridir. İşin kötü tarafı Türkiye son 15 yılda hiçbir dönemde bu kadar bilenmiş ve çok sayıda dış düşmanla karşı karşıya kalmamıştı.
Gösterilerde 150 araç yakılmıştır, polisler, hatta itfaiye görevlileri linç edilmek istenmiştir, binalar ateşe verilmiştir. Kısacası yaşananları demokratik bir hak talebi olarak görmek artık imkânsızlaşmıştır” şeklinde Laçiner tarafından yapılan değerlendirmelerin yorumunu sizlere bırakıyorum..
 
Halkın demokratik talepleri olarak yaşanılanları görmek istemeyen Laçiner’in zaten demokrasiden ne anladığı konusu da bir garip.
 
Demokrasi uygulamasının göstermelik düzeyde ele alınmasıyla yetinecek bir anlayışla hareket eden yaklaşımın, doğal olarak yaşanılanların demokratik hak talepleri olduğunu kabul etmesi tabiî ki düşünülemez.
 
Ey “çapulcular” bakın size Laçiner nasıl bir demokrasiyi uygun görüyor:” bir yere isim verirken ya da önemli bir yerde radikal bir düzenleme yaparken göstermelik de olsa sandık koymak, anket yaptırmak, yani halkı dikkate aldığını hissettirmek önemlidir”
 
Yani adet yerini bulsun göstermelik olarak bir şeyler yapılsın da sizde önemsendiğinizi hissedin yaklaşımı.
 
Böylesi bir yaklaşımın halkın taleplerini, kendisinin yok sayılmasını, dediğim dedik yaptığım yaptık
anlayışına karşı çıkmasını, özel hayatına karışılmasına karşı gösterdiği tepkileri anlaması beklenebilir mi?
 
Tabiî ki hayır ;o zaman bildik yaftalamalara devam;”çapulcu, eşkıya”
 
İşte zaten bütün mesele de bu; ülkemizin demokrasisinin kalitesi.
 
Böylesi bir demokrasi yaklaşımı, tabiî ki tekçi iradeyi, benim yaptığım yaptık, dediğim dedik, iradesinin getirdiği yok saymanın zemini yaratır.
 
Sonrada, gelsin gazlar, tazyikli sular, coplar
 
Evet, “çapulcular” bu seferde rektör hocamız dedi ki ;sizlerin bu tepkisinin demokratik hak talebi ile ilgisi yokmuş , derin devlet ve terör uzantılı eylemlerde bulunmuşsunuz , yaptığınız eşkıyalıkmış…
 
Sizi gidi “çapulcular”!