KÜÇÜK BİR GÜVEN MESELESİ
Bulunduğunuz ortamda kendinizi güvensiz hissettiğiniz zamanlar oldu mu?
İnsanlara güvenebilmek zor mu?
Yeterince güvenilir misiniz?
Güvenmenin bedelini ağır ödediğiniz deneyimleriniz oldu mu?
Yemek yemeye gittiğimiz lokantanın temizliğine, elektronik cihazımızı ya da arabamızı tamir ettirdiğimiz servise, gece yolculuğu yaptığımız otobüsün şoförüne, satın aldığımız herhangi bir ürünün kalitesine, çocuğumuzun bakıcısına, sırrımızı paylaştığımız dostumuza vb. birçok şeye hep güvenmek isteriz.
İnsan olarak güven ihtiyacı anne rahmine düşmekle başlar ve ömür boyu devam eder. Güven yaşamsal ve duygusal bir ihtiyaçtır. Çağlar boyunca insanlar öncelikle kendilerini güvende hissedecek yerler yaratmaya çabalamışlardır. Günümüzde ise ülkeler ordular kurup milletlerinin daha emniyette olması amacıyla milyonlarca dolar harcamaktadırlar.
Bireysel güvenlik için ise yüksek güvenlikli siteler inşa edilip insanların daha güvende yaşamaları amaçlanmaktadır. Yirmi yıl öncesine kadar güvenliğin bu kadar önemli olduğunun farkında mıydık? Kurulan güvenlik şirketlerinin fazlalığı bize bu konuda yeterli niceliksel bilgiyi verebilir. Peki nedir insanlara bu kadar korunma ihtiyacı yaşatan durum? Güven duygusunun toplumsal pencereden bakıldığında irdelenmesi gereken tarafı da bu soruda saklıdır. Ekonomik koşulların değişmesi, insanların zenginleşmesine olanak vermekle beraber fakirleşmeyi de tetiklemiştir. Zenginler malını ve canını fakirlerden koruma ihtiyacı hissettikleri için kendilerini daha güvende hissedecekleri barınma ve çalışma ortamları oluşturmaktadır.
Bir diğer yanda güvenmenin duygusal boyutu bulunmaktadır. Parmağımızı uzattığımız bebeğin avucuyla parmağımızı kavraması güven ihtiyacının en somut örneğidir. Gelişim psikologlarının yaşamın evrelerini incelerken ilk evre olan 0-2 yaş döneminde " Temel güvene karşı güvensizlik" ikilemini ele alıp bebeğin en önce kendini güvende hissetmesinin öneminden söz etmektedirler. Yeterince doyurulan güven duygusu, bireyin yaşama bakışını olması gereken kadar ılımlı hale dönüştürür.
Güvenmek için güvenilir olmayı becerebilmek önemli bir kişilik gelişim boyutudur. Bireyin çevresine güvenilir olduğunu algılatabilmesi başarısı çevrenin de ona duyacağı güven eşiğini arttırır. Bu konuda ailedeki güven ortamı, eşlerin birbirlerine, anne babaların çocuklarına, çocukların da anne babalarına güvenmeleriyle güçlenir. Ancak bu kuru kuru " Sana güveniyorum" sözleriyle değil, davranışlarla gösterilmelidir. Dürüstlüğün ve güvenin tavizsiz bir şekilde yaşandığı ailelerde büyüyen çocukların özgüvenleri` de yüksek olur ve bu anlamda toplundaki saygınlıkları da artar.
Hiç tanımadığımız birine elbette ki güvenmemiz çok zor olabilir. Bu konuda olumsuz yaşam deneyimlerimiz olmuştur. Bu değil ki hiç kimseye güvenmeyelim. Toplumdaki yozlaşma insanları bir birinden uzaklaştırsa da bizim güvenmeye, güvenilmeye ihtiyacımız hep var olacaktır