Komisyonun tarihi görevi
CHP Çevre Komisyonu, Kazdağları Havran bölgesinde çıkan ve 500 hektar alanın kül olmasına neden olan yangın ile ilgili bir inceleme gezisi yaptı.
Yangın konusunda ortaya atılan iddiaların son derece ciddi olduğu bu koşullarda bu komisyonun incelemesi ve ortaya çıkaracağı sonuçlar son derece önemli bir nitelik kazanmıştır.
Komisyonun gerekli hassasiyet ile incelemelerini sürdürmesi sahada topladığı verilerin sonuçlarını ortaya çıkaracak; ciddi bir performans göstermesi çevremizin korunması, ormanlarımızın yok edilmemesi açısından fevkalade önemlidir.
İddiaların doğruluğu; altın lobilerinin kirli işleri konusunda yeni bir çığır açacaktır.
Kendi çıkarları için bu ihaneti yapanların, bir daha halkın karşına çıkacak yüzleri olamaz.
CHP komisyonunun bu incelemesi tarihi bir nitelik kazanmıştır.
Böylece gerçekler ile bir kez daha yüzleşilecek, hem de bu gerçekler sadece olayın görünen yüzüne ait olmayacağı için kurgulanan senaryonun tüm çirkinlikleri bir bir gün yüzüne çıkacaktır.
Kazdağları’nın geleceği açısından, ayrıca çevre mücadelesi açısından bu inceleme son derece önem kazandığından dolayı CHP çevre komisyonunun bu bilinç ile hareket etmesi kamuoyunun genel beklentisi haline dönüşmüştür.
Bu bakımdan CHP Çevre Komisyonu sözcüsü olarak Milletvekilimiz Serdar Soydan’a da ayrıca ilave sorumluluklar düşmektedir.
Soydan, bu komisyon incelemesinin performansı için ne kadar çaba gösterir ise kamuoyunun kendisi hakkındaki düşüncelerini de o denli olumlu etkiler.
CHP komisyonunun bu tarihi görevinin sonuçlarını, Çanakkale halkı başta olmak üzere tüm yaşam savunucularının merakla beklediğini bir kez daha ifade etmek isterim.
TÜSİAD’ın çıkışından, Gelibolu Mevlevihanesi üstadının değerlendirmelerine
TUSİAD Başkanı Ümit Boyner’in yüksek istişare toplantısında yaptığı konuşma gündeme damgasını vurdu.
2013 yılı bütçe açığı hesaplarına bağlı geliştirilen yeni zamlar ile ilgili düzenlemelerin iş dünyasını rahatsız etmesiyle birlikte TÜSİAD’ın temsil etiği iş dünyasının yaklaşımları ile AKP hükümeti arasındaki çatlak Boyner’in konuşmasıyla bir kez daha gündeme geldi.
Boyner’in konuşmasındaki“Devletin vatandaşına saygısının bir ölçüsü de vatandaşa karşı işlenmiş suçların, kabahatlerin, yanlışların en kısa sürede ortaya çıkarılmasıdır. Uludere’de ne olduğunu anlamak, Afyon’daki patlamanın arka planını, sebeplerini öğrenmek, bunların sorumlularını bilmek ister vatandaş. Susmak da istemez. Ne darbe dönemlerindeki gibi atanmışların, ne de kendi oyuyla seçilenlerin onu susturmasını hiç istemez.
21. yüzyılın demokratik ülkelerinde devlet görevlilerinin kendi aralarındaki dayanışma nedeniyle vatandaşın haklarının çiğnenmesi düşünülemez. Yargıya olan güvenin azalmasına yol açacak adaletsizlikler geçiştirilemez. Kaldı ki demokratik bir devlet, bu tür zaafların ve olumsuzlukların üzerine giderek güçlenir” değerlendirmeleri bir yana, Gelibolu Mevlevihane’sindeki üstadın kendisi gibi düşünmeyenleri “deccal” ilan eden değerlendirmesini bir yana koyarak; siyasal sistemimizin içinde bunduğu durumu daha iyi anlayabiliriz.
Siyasal İslam üzerinden kurgulanan yeni yönetim, kendi yandaşlarını yaratırken toplumun diğer kesimleri için son derece acımasız bir yöntemsellik içersinde.
Bir yandan siyasal sistem kendi içinde, kendi sınıfsal dengeleri nedeniyle bu çatışmayı yaşarken diğer yandan da toplumun geniş çoğunluğu ile arasındaki uçurumu her geçen gün derinleştiriyor.
Dört kişilik bir ailenin asgari geçim miktarının 3 bin 381 lira olduğunu düşünürseniz fotoğrafın tamamını daha net görebileceksiniz.
Özetle bir yandan kendi yandaş sermayesini siyasallaştırılmış İslam üzerinden yaratmaya çalışan bir siyasal irade, diğer yandan ülkenin yerleşik sermaye kesimlerinin buna karşı tepkisi ve bizim açımızdan da temel gerçek olan, her geçen gün yaşam koşulları daha da zorlaşan geniş halk yığınları.
Bu tablonun devamı için Gelibolu Mevlevihanesinde olduğu gibi daha çok üstatlar ile karşılaşacağız.