Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Koalisyon mu, kamyonet kasası mı?

Manisa'da 13 ü kadın 15 tarım emekçisi vahşi sömürü düzeninin kurbanı oldular. Ekmek ve yaşam savaşı içersinde olan bu tarım emekçilerinin ölümü bir cinayettir. Geçen senede aynı şekilde Isparta'da yaşamını yitiren 18 tarım emekçisinin ölümünden sonra yaşanılan bu sorun TBMM'sinde dile getirilmesine, gerekli önlemlerin alınmasının talep edilmesine rağmen sistem bu tedbirleri bir maliyet unsuru olarak gördüğü için herhangi bir girişimde bulunulmamıştır. "Fıtrat gereği" anlayışı pompalandığı sürece bu tedbirlerin alınmasını beklemekte bir hayaldir.

1071

 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı rakamlara göre, 2015 yılının ilk beş ayında, işverenlerin bitmek bilmez kar hırsı en az 646 işçinin ölümüne neden oldu. Haziran ayında ise en az 150 emekçi hayatını kaybetti.

İş cinayetlerinin bu denli yoğun bir şekilde varlığını sürdürdüğü bir ülkede  bu sorunun çözümü konusunda herhangi bir girişimde bulunulmaması, sorumlulardan hesap sorulmaması , bizzat korunduğu ülkemizde ülkeyi yönetecek hükümeti kurma çalışmaları içersinde olanlar  bu sorunu ısrarla görmezden gelmeyi sürdürmektedirler.

Binlerce emekçimizi kaybettiğimiz iş cinayetleri gibi bir sorunun bugüne kadar yapılan koalisyon görüşmelerinde gündeme alındığını hiç duydunuz mu?

Bu koalisyon çalışmaları da  tıpkı onlarca emekçinin içersine doldurularak ölüme götürüldüğü kamyonet kasası gibidir.

Direksiyonun başkasının elinde olduğu, sadece taşıyıcı bir araç olarak var edilmeye çalışan koalisyonun bu yapısı bir kamyonet kasasını çağrıştırmaktadır, dolayısıyla her muhataplığımızda yitirdiğimiz onlarca emekçiyi hatırlayacak ve tepkimiz bir kez daha artacaktır.

Ancak bu böyle gitmez; ezilenler, yoksullar, emekçiler kendi çıkarlarına sahip çıkmak adına her geçen gün yeni mesafeler kat ediyorlar.

7 Haziran seçim sonuçları kat edilen bir mesafedir.

Son olarak komşumuz Yunanistan halkı kendilerine dayatılan sermayenin çıkarlarını koruyan şartlara OXİ diyerek daha iyi yaşam koşulları açısından tercihlerini yaptılar

Bu tercihini yaparken belki çok daha zor günler geçirebilecekleri ihtimalini göz önünde bulundurarak, sermayenin dayatmalarına karşı kendi iradelerine sahip çıkmanın gereğini yerine getirdiler.

Onurlarına sahip çıktılar,finans kapitalin sömürüsünün sonuçlarının kendileri tarafından ödenmesinin dayatılmasına karşı durdular.

Esas sınav bundan sonra; bu karşı duruşu, tamamıyla kapitalist emperyalist sistemin dışına taşıyarak bu boyundurluğun dışına çıkmak konusunda atılacak adımlar, gelişmeleri belirleyecek.

Ülkemizde yaşanılan iş cinayetleri de vahşi kapitalist sömürünün en çarpıcı örnekleri olarak tüm emek güçlerinin tepki göstermesi gerekli olaylardır.

Koalisyon görüşmelerinin sürdürüldüğü koşullarda demokrasi ve emek güçleri emeğin taleplerini gündeme taşımalı, barışın demokrasinin ve özgürlüklerin savunulması için müdahil olmalıdırlar.

Bu taleplerin koalisyon protokolünde yer alması için sürdürülecek mücadele görünür hale getirilmelidir.

Bu talepleri görmezden gelerek sermaye yanlısı politikalar ile var olacak bir koalisyonun ömrü kısa olacaktır.

Bu anlamda gelecekte bir erken seçim ihtimali göz önünde bulundurularak dayanışmanın, birlikte hareket etmenin zeminini daha sıkı örmek zamanı olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.

Ezilenler, emekçiler, yok sayılanlar her türlü mağduriyeti yaşayanlar açısından başka bir alternatif yoktur.

Bu kazanımları üst üste koyarak yeni bir yaşamı birlikte öreceğiz.

Yunanistan OXİ dedi, bizim de HAYIR diyeceğimiz günler çok uzak değildir.

Ekmek mücadelesi içersinde olan emekçilerimizin kamyonet kasalarında yaşamlarını yitirmelerine artık tahammül edilemez.

Yoksullar, , ezilenler, sömürülenler için yeni bir yaşam mümkündür.

Bu satırları yazarken geçenlerde Çanakkale Vergi Dairesi’nin açıklamış olduğu vergi rekortmenlerinin ödemiş olduğu vergi miktarlarını hatırladım.

Kurumlar vergisi birincisi olan kurum ne yazık ki hiç vergi ödememiş, tamamı mahsup edilmiş, ikinci olan kurumun ödediği vergi mahsup sonrası yaklaşık 30 asgari ücretlinin ödediği vergiye eş değerdeki bir tutarda…

Gelir vergisi rekortmeni olan şahıs ise yaklaşık 35 asgari ücretlinin ödediği vergiye eş değerde bir vergi ödemiş.

Böylesine eşitsizliğin olduğu bir ülke çok uzun olmayan bir zamanda Yunanistan’ın yaşadığı akıbeti yaşayacaktır.

Bu ülkeyi aydınlığa götürecek, halkın bir bütün olarak mutlu olacağı, beraberinde ülkenin mutluluğunu sağlayacak olan; emekten yana politikalardır.

Yaşanılan bu eşitsizliğin ortadan kaldırıldığı, gelir dağılımın adil olmasını sağlayacak maliye politikalarıyla yaratılacak yeni bir yaşam da kamyonet kasalarında ölümler olmayacaktır.

Ülkemizin mutlu refah, herkesin temel ihtiyaçlarının karşılandığı kimsenin yoksulluk açlık gibi kapitalist düzenin vahşi uygulamalarına maruz kalmadığı bir dönüşümü ancak emekçiler ve emekten yana politikalar yaratacaktır.

Emeğin Türkiye’si aynı zamanda barışın, kardeşliğin, özgürlüğün Türkiye’si olacaktır.

Emek kazanacak, halklar kazanacak…