Koalisyon, erken seçim ve 15- 16 Haziran
Seçimler sonrasında ortaya çıkan siyasi tablo temelinde koalisyon ve erken seçim tartışmalarının yoğunlaştığı şu günlerde, meydanlarda verilen sözlerin rafa kaldırıldığı, sistemin can simidi rolünü üstlenenlerin yeni senaryolara, yeni manipülasyonlara hazırlandığı bir süreci yaşıyoruz.
AKP’ye dur denilen, tek adam diktatörlüğüne geçit verilmeyen seçim sonuçlarına rağmen, şimdi bütün çabalar AKP’nin prestijini kurtarmaya yönlendirildi.
İlk rolü yine Recep Tayyip Erdoğan üstlendi.
AKP’ye dur diyen siyasi iradenin önündeki görev; AKP’nin geriletilmesi demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi, halkların demokratik kazanımlarını geliştirmek olmalıdır.
Sermaye, seçim sonuçları üzerinden halkların demokrasi ve barış eğilimlerinin yükselmesinden rahatsız olduğu için şimdi tüm çabasını bu eğilimi durduracak, sistemin korunması girişimlerini güçlendirecek bir taktik ile hareket edecektir.
Bunun ilk işaretlerini koalisyon tartışmaları üzerinden alıyoruz.
Sermayenin “istikrar” yalanı altında AKP- CHP koalisyonuna yöneldiği ve ülkenin hükümetsiz bırakılmaması adına sözde sorumluluk propagandasının yapıldığı şu günlerde sistem partileri yeni rollerini oynamaya hazırlanıyorlar.
CHP kendisine biçilen bu rolün neresinde olacak, nasıl bir tavır gösterecek henüz bunun için net bir işaret yoktur.
Halkların beklentisi CHP’nin böylesi bir rolü ret etmesidir.
Ancak AKP ile yapacağı bir koalisyon ile AKP’yi kurtarma çabalarına destek olacağı çok nettir.
Geçmişte olduğu gibi ne zaman AKP’nin kurtarılması için destek gerekli olduğunda can simidi olmuş MHP’nin, AKP ile geliştireceği bir ortaklık daha kuvvetli bir ihtimal olarak gözükmektedir.
Bu ihtimal üzerinden yapılacak işbirliği ile oluşturulacak seçim hükümetiyle AKP’nin MHP’ye kaptırdığı milliyetçi oyların da yeniden kazanılmasının hesabı yapılmaktadır.
Bu gelişme ile aynı zamanda; yaratılacak kutuplaştırma, düşmanlık, yok sayma politikaları üzerinden HDP’nin gelişiminin önünün alınması planlanmakta, MHP’nin kendi tabanını kemikleştirmek adına sürdürdüğü barış ve halkların kardeşliği karşıtı propagandalar ile sistemin ayrımcılık değirmenine su taşınmak istenmektedir.
Ancak bu çabalar nafile çabalardır.
Bu ülkede kardeşlik, barış, demokrasi, özgürlükler, insanca yaşam talepleri bundan böyle siyasal alanın temel yaklaşımları olarak her geçen gün daha da güçlenerek varlığını sürdürecektir.
AKP-MHP ortaklığını hayata geçirmek için çaba gösteren AKP zihniyeti aynı zamanda bir taşla iki kuş vurma taktiği ile hareket etmektedir.
AKP 7 Haziran seçimlerinde yaşadığı yenilgi kapsamında MHP ve HDP’nin bertaraf edilmesinin hesaplarını yapmaktadır.
MHP, HDP’ye karşı almış olduğu düşmanca tutum nedeniyle AKP’nin bu oyununa alet olmaktadır.
Ancak gelişmeler göstermektedir ki; bundan böyle kim halk düşmanı, demokrasi barış ve özgürlük karşıtı politikalar üzerinde ısrar ederse onlar kaybeden olacaktır.
Böylesi bir koalisyon girişimi aynı zamanda CHP’nin de sol değerlere sahip çıkmasının önünü açacaktır.
Tüm bu hesaplar sürdürülürken halkların gündemi ise; yeni bir yaşam adına atılacak adımlara güç vermek, demokrasi özgürlük ve barış adına alınacak yolda kalıcı kazanımlar yaratmak insanca bir yaşam için emekten yana politikaların yaşama geçirilmesi adına bizzat emekçilerin kazanımlarını sağlayacak örgütlülükler ve mücadelelerin gelişimi için çaba göstermek olacaktır.
Bu hedefler temelinde, HDP ile başlayan yükseliş; yeni güçlerin katılması, aynı zamanda emek eksenli mücadelenin sınıf niteliği ile daha da güçlenecektir.
HDP seçimlerden sonra yapmış olduğu 15 maddelik bir değerlendirmeyle bu konudaki politikasını ilkesel bir yaklaşımla ortaya koymuştur.
Bundan sonrasındaki parlamenter bazı pratiklerin getirmiş olduğu yönelişlerin belirleyici bir yanı yoktur.
HDP artık halkların demokrasi, barış, özgürlükler ve yeni bir yaşam için kazanımları temelinde yelken açmıştır.
Rüzgarın elverdiği ölçüde parlamento da bu yelkenleri dolduracak, ancak esas olan kendi örgütlü gücü ile vereceği mücadele olacaktır.
Bu mücadelenin en verimli sonuçları emek eksenli mücadele alanında alınabilir.
Sol ve sosyalist güçler gelişen bu mücadele potansiyelini iyi değerlendirmeli ve bu mücadelenin içersinde birlik ve dayanışmanın gelişimine katkı sunacak bir hazırlık içersinde olmalıdır.
Unutulmasın ki bu günlere 15-16 Haziran işçi direnişlerinin mücadele geleneklerinin rehberliğinde geldik.
45 yıl önce işçilerin birlik ve dayanışma içersinde hakları için verdikleri mücadele bugünlere çeşitli deneyimleri de üzerine koyarak geldi.
Bugün metal iş kolunda sürdürülen mücadele ile devam ediyor.
Bu mücadele geleneği ülkede Gezi direnişini yaratmış ve son olarak da Halkların gericiliğe dur demek adına koymuş olduğu irade ile yaşamaktadır.
Demokrasi özgürlükler ve barış mücadelesinin dinamiği toplumsal içerik olarak sınıf mücadelesinin iradesinden beslenir.
Bugün kapitalist emperyalist sisteme karşı yeni bir dünya, yeni bir düzen için, yeni yaşamı inşa ederken bu gerçeği hepimiz rehber alarak dayanışma ve birliğimizi güçlendirmeliyiz.
Bizim koalisyon anlayışımız herhalde şimdi daha net olarak anlaşılmıştır.