Kızmayacaksınız müdire hanım…
Bu ülkede herkesin gücü neden ise gazetecilere yetiyor. Bunun sebepleri bir başka yazı konusu olsa da kısaca belirtmeden geçemeyeceğim. Çünkü bu ülkenin en örgütsüz kesimi gazeteciler. Başta Başbakan olmak üzere demokrasiyi içine sindiremeyen bütün siyasetçilerin hedefinde gazeteciler var.
Aynı zamanda sistemin kendisi, adeta gazeteciler ile savaş halinde; onun için 100 e yakın gazeteci cezaevinde... Gerçeklerin açığa çıkmasından ürkenler hemen bu sesi susturmanın yolu olarak baskıcı yöntemleri devreye sokuyorlar.
Hal böyle iken bir de İmar Müdiremiz bu kervana katılmaz mı?
Hayırlı olsun diyoruz kendilerine ama bu kervan size göre değil.
Önce bir konuda anlaşmalıyız; birbirimize karşı saygılı olmak zorundayız.
Her şey bir yana, insan olmanın en temel gerekliliğinin bu olduğunu hatırlatmaya gerek yok herhalde.
Bu temel konuda anlaşırsak; ondan sonra iletişim konusunun getirdiği konuları çözeriz.
Gazeteciler kamu adına görev yaparlar, halkın sesi kulağı ve dilidirler.
Aynı zamanda gazeteciler kamu yararına sorgularlar, gazetecilerin bu görevlerinden ancak bu konuda kaygıları olan, işini doğru yapmayan,bazı gizli kapaklı işler ile meşgul olanlar rahatsız olurlar.
Bu güne kadarki deneyimlerimiz bize bunu çok net olarak göstermiştir.
Gazetemiz haber merkezinin klimalar ile ilgili yapmış olduğu haber için vermiş olduğunuz tepkinin bir anlık içinde bulunduğunuz durumdan kaynaklandığını düşünüyorum.
Haberimiz son derece masumdur, ne yazılmıştır?
“Klimaların yarattığı görüntü kirliğine bir çözüm üretilemez mi? Vatandaşlar binaların dış cephelerindeki klimaların içeriye alınması için belediyeyi göreve davet etti”
Bu sözlerin nesinden rahatsız olur bir yönetici ki; gazeteciye ; “Siz yaptığınız haberle ilgili önceden bana sormanız gerekmiyor muydu? Belediyeyi göreve davet etmişsiniz. Biz o davete istinaden gerekli işlemleri yapacağız. Zaten yapıyoruz. Bilgisini almadan yaptığınız için haberi yaptıktan sonra haberin bilgisini almanız garip. Ne yaptığımızı bilmeden bir haber yapıp belediyeyi göreve çağırmışsınız. Hangi görevleri yaptığımızı size yazılı olarak göndeririz.” şeklinde bir cevap ile sitem dolu bir tavır içersine girer.
Bu durum ne yazık ki; ülkemizde gazetecilerin baskı altında olmasının getirmiş olduğu hakim kültürün izleridir.
Önce gazetecilik ilkelerimiz itibarıyla çok önemsediğim bir konuyu müdüre hanıma iletmeyi gerekli görüyorum. Biz gazeteciler yapacağımız haber için kimseden icazet almayız. Biz haberimizi yaparız.
Siz de haber ile ilgili gerekli açıklamanızı iletirsiniz, biz de bunu kamuoyuna aktarırız.
Bu şekilde kamuoyunu aydınlatma görevini birlikte yerine getirmiş oluruz. Birbirimizi kırmanın anlamı ve gereği yoktur.
Bu konuya ilişkin bir de vatandaş Sermet Atadinç olarak görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Bu haberi okuyan bir vatandaş olarak; tanıklık ettiğim bir çok vatandaşın da gösterdiği tepki gibi ‘gazetecinin bir haberine bu denli tepki veren bir yönetici acaba vatandaş ile bir anlaşmazlık içersine düştüğünde nasıl davranır’ diye düşünmeden geçemiyorum.
Özellik ile siz yaptığınız görev gereği hassas sorumlulukları olan bir birimin başındasınız. Bu kentin yaratmış olduğu rantın bir anlamda yöneticiliğini yapıyorsunuz. Göreviniz gereği kızmak, bu temelde tepkiler vermek yanlış anlamalara yol açar. Ayrıca temsil ettiğiniz kurumun başkanı halkın oyları ile işbaşına gelen aynı zamanda siyasi sorumluğu olan bir kişidir. Bu konuda başkanımızın da yaklaşımının ne kadar hassas olduğunu söylemeye gerek yok.
Bu kapsamda ayrıca dikkat etmeniz gerekli sorumluluklarınız olduğunu unutmayınız. Haber merkezimiz ile yaşamış olduğunuz bu olayın bir daha yaşanmayacağına ben inanıyorum. Sizin de bu anlayış içersinde olduğunuzu umuyorum. Biz göstereceğiniz her türlü iradeye saygılı davranırız.
Ancak mesleğimizin gereklerini yapmak noktasında da son derece ilkeliyiz.
Bu temelde nerden ve kimden gelirse gelsin bizim irademize ipotek koymaya çalışan anti demokratik baskıcı yöntemlere karşıda sonuna kadar mücadele ederiz. İlkeli gazetecilik bunu gerektirdiğinden dolayıdır ki; Başbakan da bundan dolayı hırçınlaşıp sağa sola ültimatomlar yağdırıyor.
Biraz kendi dertlerimiz ile sizleri meşgul etmiş olsak da, hepinize iyi bayramlar...