Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Kilitbahir hattından gelen kokular

1814
Çanakkale Kilitbahir motor hattı için yapılan hat belirleme işi şimdiden karıştı. Her şeyden önce bu belirleme keyfi bir kriter ile yapıldı.
 
Böylesi önemli bir ticari faaliyet alanına ilişkin alınacak kararın iki dudak arasından çıkacak sözler ile yapılması çok doğal olarak kafalarda soru işareti yaratır.
Bir de ortada bazı siyasiler için bu konuda haklarında çeşitli söylentiler var iken bu konunun belirlenmiş bir prosedür dışında ‘biz yaptık oldu mantığı ‘ile yapılması son derece tehlikelidir.
Öyle bir garip uygulama olmuştur ki; Yönetim Kurulu Üyesi Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın katılmadığı bir toplantıda bu karar alınmıştır.
Gelişmeleri üst üste koyduğunuzda gelen kokular, iyi kokular değildir.
 
Benim bu kentte yaşayan bir vatandaş olarak bu konunun kent halkına en uygun imkanları yaratacak bir çözüm ile sonuçlamasından başka bir kaygım yok.
Nasıl olsun ki; teknem yok, bu iş ile ilgili ortaklıklarım yok.
Yetkililerden çok net olarak şunu talep ediyorum.
Bu hatların Çanakkale Halkına en iyi imkanı sunacak işletmecilere, açılacak bir ihale ile verilmesidir.
Bu konuda gerek fiyat gerek sefer sayısı, gerekse diğer teknik donanımları düşünerek hazırlanacak bir şartname ile yapılacak ihale bu konudaki tartışmalara son verir.
Hat bedeli olarak en yüksek, sefer tarifesi belirlenmiş bir program için en ucuz taşıma fiyatı veren işletmecilere bu hattı vermek en rasyonel uygulamadır.
Öyle eş, dost hatırı sayılırlık gibi şeyleri bir kenara bırakıp, Çanakkale halkını düşünmek gerekir.
O zamanda standartları belirlenmiş hizmetleri en ucuz fiyat ile verecek, aynı zamanda en yüksek kullanım bedelini vermeye razı olan işletmeciler  bu işe yapmaya hak kazanmalıdır.
Böylece kazanan hem vatandaş olur, hem de bir Çanakkale şirketi olan kurum
Birilerine kazandırmak için göz göre yapılan yanlışlık sürdürülemez.
Şimdi Çanakkale halkı olarak hep birlikte izleyeceğiz.
Rant mı? halk mı?
Yakında bu sinemada!
 
Anket sonuçları üzerine
Çanakkale Belediyesi’nin memnuniyet değerlendirmesinin yapıldığı anket sonuçlarına göre Çanakkale Belediyesi ve Başkan bir nevi güvenoyu almış durumdalar.
Başkanın memnuniyet yüzdesi kurumunun 6,5 puan üzerinde; demek oluyor ki Belediye birimlerinin performans itibarıyla daha almaları gerekli bir mesafe var.
Çanakkale Belediyesi bu sonucu dikkate almalıdır.
Kurumsal başarının olmadığı süreçler istikrar getirmez, yarın ne olacağı hiç belli olmaz.
Diğer bir gerçekte anket sonuçlarına göre bundan sonraki seçimler için kamuoyunun henüz kararını vermediğidir.
İşte bu bakımdan bu günden itibaren özellik ile siyasi partiler için konunun önemi daha bir hassasiyet kazanmıştır.
Kim daha çok yol alırsa ipi göğüslemeye o kadar çok yakınlaşır.
Anket sonuçları için Belediye ve Başkana duyulan memnuniyet düzeyini ve  oy verme olasılıkları itibarıyla  CHP’nin daha olumlu özelliklerini düşündüğümüzde CHP bir adım gözükse de %75 oranında bir kesimin tercihi bundan sonraki sürece bağlıdır.
Bundan sonraki seçimlerin belirleyicisinin adayların kimliklerinden geçeceğini söylemek yanlış bir tespit olmayacaktır.
 
Gerçekler ile yüzleşelim...
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle üyesi olduğum Çağdaş Gazeteciler Derneği Çanakkale Şubesi’nin aldığı tutumu çok önemsiyorum.
İçinde yaşadığımız koşullarda sahte, yapmacık, gerçekler ile bağdaşmayan bir takım söylevlerde bulunmak yerine, gazetecilerin içersinde bulunduğu baskı, basın özgürlüğü noktasındaki olumsuz koşulları düşünerek gazetecilerin bu taleplerinin destekçisi olma noktasında samimi desteklerde bulunmanın gereği çok daha önem kazanmıştır.
Bu konuda Çağdaş Gazeteciler Derneği Çanakkale Şubesi’nin değerlendirmesini lütfen tekrar okuyun.
Gazetecilerin bugün esas sorunu; baskılardan, her an tutuklanma endişesi ile gazetecilik yapma durumundan kurtulacakları demokratik gelişimin sağlanmasıdır.
Demokrasiden, özgürlüklerden, adaletten, barıştan yana herkese düşen görev bu konuda gazetecilere samimi destek vermektir.
Boş laflarla uğraşmak değil.
Basınının özgür olmadığı bir toplumun özgür olamayacağı gerçeğini unutmayalım.
Çalışan Gazeteciler Günü bana aynı zamanda 8 Ocak 1996 tarihin de öldürülen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe’yi hatırlatır.
Demokrasi güçleri, 1996 yılında göz altına alındığı sırada öldürülen Metin Göktepe’nin katillerinin cezalandırılmasının peşini bırakmayarak ilk defa işkence ile öldürülen bir gazetecinin sorumlularını açığa çıkararak cezalandırılmalarını sağlamıştır.
Aradan geçen 16 yıla rağmen bugün gazeteciler yine baskılar altındadır.
Belki dün işkence görüyorlardı, bugün ise gazetecilik faaliyetlerinden ötürü muhalif oldukları için iktidar sahipleri gibi  düşünmedikleri için cezaevlerine  doldurulmaktadırlar.
100 e yakın gazeteci tutuklu durumda olup, 10 bine yakın gazeteci için mahkemelerce açılmış davalar sürmektedir.
Böylesi koşullarda Gazeteciler Günü bir anlam taşımamaktadır.
Yaşanılan bu gerçekleri saptırmak için bugünlerde demokrasi ve özgürlük değerlerinin cilalanarak gazeteciler üzerinden kamuoyunun önüne sunulacağı komedileri izleyeceğiz.
 Bu komedinin içersinde ne yazık ki bazı gazetecilerde yer alacak.
İfade ve basın özgürlüğü için, Basın Yasası, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu içersindeki anti demokratik yasaların kaldırıldığı özgür toplum ve özgür basının yaratılması için tüm gazetecilerin bu sürece destek vermeleri, sorunlarına sahip çıktıkları bir dayanışma yaratmalarını umut ediyorum.