Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Kesilen ağaçlar ne olacak?

1325
Kurşunlu köyünde vatandaşların evlerinin tepesinde faaliyette geçen, binlerce ağacı yok ederek işe koyulan ve Kurşunlu köylülerinin yaşam haklarını yok sayan maden firmasını unutmadık.
Nasıl unutabiliriz ki; bir köyü yok sayan, yaşamsal değerleri görmezden gelen bu firmanın uygulamalarına karşı başta Kurşunlu köylüleri olmak üzere yaşam savunucuları kararlı bir mücadele sürdürdüler.
Yılmadılar, bedel ödediler.
Ağaçların kesilmesine karşı çıkan köylüleri şikâyet eden maden firmasının açmış olduğu dava sonucunda köylülerden bazıları çeşitli cezalara çarptırıldılar.
Yaşamsal değerlere ve Kurşunlu köylülerinin yaşam hakkına sahip çıkan duyarlı insanlar Kurşunlu köylülerine destek oldular, onları mücadelelerinde yalnız bırakmadılar.
Mücadele sonunda başarı getirdi; İdare mahkemesi, maden şirketinin ruhsatını iptal etti.
Sermayenin  ‘dediğim dedik politikası’ bir kez daha sürdürülen mücadele sonrasında boşa çıkarıldı.
Kapitalist toplumun gerçeklerine uygun olarak; insanın yok sayıldığı, yaşamsal değerlerin kar uğruna ıskaladığı koşullarda siyasal sistem buna uygun olarak dizayn edilmektedir.
Özellikle madencilik sektöründe bu boyutta, son derece ileri örneklerin yaşandığı bir pratik sergilenmektedir.
Henüz Soma acısının çok taze olduğu, almamız gerekli önemli derslerin olduğu şu günlerde; Kurşunlu köylülerinin, köylerine sahip çıkmak adına madenci firmaya karşı verdiği mücadelenin hukuksal olarak başarıyla sonuçlanması önemli bir kazanım olmuştur.
Şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz; Kapitalist toplumlarda yaşamın savunulması ancak ve ancak mücadele ile olmaktadır.
Azgın sömürü koşullarında sistemin kurgusu tamamıyla kar elde etmek üzerinden yapılandırılmaktadır.
Siyasal sistemin bu gerçeğine bağlı olarak, ekosistemin savunulması anlamında verilecek mücadele son derece önemli olup, yaşamsal bir değer taşımaktadır.
Böyle olunca, siyasal sistemin çevresel değerlerimizi yok ederek yaşamımızı yok edecek girişimlerine karşı sürdürülecek mücadele siyasal sistemin özünü hedeflemek zorundadır.
Sürdürülen mücadele ile elde edilen hukuksal kazanımların kalıcı olabilmesi için buna ihtiyaç vardır.
Siyasal sistem, işin başında yaşamsal değerleri yok sayan bir karakter ile madenci şirketlerin çıkarlarına uygun olarak düzenlemeler yapabilmektedir.
Yaşamsal değerlerin yok sayıldığı bu uygulamalar, önce bundan etkilenecek kesimlerin tepkisiyle karşılaşmakta sonra da bir çevre mücadelesi ne dönüşmektedir.
 
Kurşunlu köyünde köylülerin karşı çıkmasına rağmen, “ÇED raporu gereksizdir” kararı ile köylülerin evlerini başlarına yıkacak, tarihi ve arkeolojik değerleri bünyesinde barındıran SİT bölgesinde binlerce ağacı keserek başlatılan maden çalışmaları onca tepki ve karşı çıkışa rağmen sürdürülmüş, son olarak açılan davanın yaşamın gerçeklerine uygun olarak sonuçlanmasıyla sürdürülen mücadele sonuç vermiştir.
Sistemin gerçekleri itibarıyla mücadelenin kalıcı bir başarı sağlayabilmesi, siyasal yapının ekolojik yaşam lehine dönüştürülmesinden geçer.
Ülkemizde çevresel değerlerimizi yok eden çeşitli girişimlere karşı hukuk alanında bir çok kazanım yaratılmasına rağmen; bu saldırılar bugün hala sürdürülebilmektedir.
Bu alanda kalıcı sonuçların yaratılması için siyasal alanda ve anayasal güvence altına alınmış dönüşümleri yaratacak bir mücadelenin geliştirilmesi ihtiyacı artık ertelenemez bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Kurşunlu mücadelesinde emeği geçen herkesi bir kez daha takdir ediyorum.
Bu mücadelenin ve duyarlılığın canlı tutulması noktasında gerekli önlemlerin alınması unutulmamalıdır.
Çünkü sistem her zaman çevresel değerlerimizi yok ederek sağlıklı bir çevrede yaşam hakkımızı yok etmek üzerinden ekonomik olarak modellendirilmekte, özelikle günümüzde çevresel değerlerimiz üzerinden yaratılan rant politikaları belirleyici uygulamalar olarak devreye sokulmaktadır.
Bunun içinde ‘mücadeleye devam’ temel bir prensip olarak rehber edinilmelidir.
Sistemin çevresel değerlerimize saldırıları öylesine fütursuzca sürdürülmektedir ki; geri dönüşü olmayan sonuçlar yaratmaktadır.
Kurşunlu köyündeki maden şirketinin yok ettiği binlerce ağaç gerçeği işte böyle bir şeydir.
Şimdi sormak lazım; Kazdağlarında bir dalın bile kesilmesine izin vermeyeceğini söyleyen milletvekili, kesilmiş binlerce ağaç için hukukun vermiş olduğu ‘ruhsat iptali  ve ÇED raporu gereksizdir kararının iptali’ sonrasında acaba ne söyleyecektir?
Hukukun bir anlamı kalmış mıdır acaba kendileri için !
Bu ülkede yapılan hukuksuzlukların yapanın yanına kar kalmadığı günlere ulaşıncaya kadar yapılacak çok işimiz var.
Soma’da yaşanılan katliamı unutturmamak ve sorumlularının cezalandırılmasını sağlayarak yeni bir başlangıç yapmalıyız.
Göstermelik birkaç şirket yöneticinin yargılanması ile gerçeklerin üzeri kapatılamaz.
Siyasal olarak sorumluluğu olanlardan; güvencesiz koşullarda hiçbir tedbir alınmadan ve buna ilişkin hiçbir kontrol sağlanmadan, taşeron sistemin işçi düşmanı uygulamalarının önünü açarak yüzlerce aileyi babasız, kardeşsiz, eşsiz bırakan gerçek sorumlulardan hesap sorulmalıdır.
Gezi mücadelesinin1. yılında sistemin sorgulanması ve uygulamalarının getirmiş olduğu acıların gerçek sorumluların açığa çıkarılması ve cezalandırılması talebi üzerinden daha kitlesel bir mücadelenin örülmesi ertelenemez bir görev haline gelmiştir.