Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Kentten esintiler

1052
Gökçeada’da geçen sene yaşanan sel felaketi sonrasında birkaç gün öncede yine şiddetli yağışlar sele yol açtı.
Geçen sene yaşanan felaket sonrasında rant uğruna doğaya yapılan müdahaleden yetkililer, maalesef bir ders çıkartmamış durumdalar.
Gerekli dersler çıkarılıp, gerekli önlemler alınmazsa doğanın intikamı, dere yatağına yaptıkları üç beş binanın getirisini misliyle geri alır.
Doğanın yasası budur.
Gökçeada bu gerçeği anlayabilecek ve gereğini yapabilecek mi hep birlikte izleyeceğiz.
Yaşanmış bu felaketlere, karşılaşılan yoğun mağduriyetlere rağmen yetkililerin tavırsız kalmaları çok da alışık olmadığımız bir durum değil.
Yaşamsal değerlerimizi göz göre göre, bile bile yok etmek isteyen bu değerleri kendi karlarına feda eden tavır doğanın sömürüsü üzerinden çalıştırılan rantekonomisidir.
Buda sistemsel bir sorundur.
Doğanın rant adına sömürüsü özellikle bölgemizde yoğun olarak hissedilmektedir.
Çevre mücadelesi geleceğimize sahip çıkmak adına bölgemizde gündemin ön sıralarındaki bir duyarlılıktır.
Bugün Çan Dondurma köyünde altıncı şirketin çevresel değerlerimizi yok etmek adına başlatmak istediği siyanürcü imhaya karşı vatandaşlar gerekli tepkiyi vereceklerdir.
Uzun yıllar Bergama Ovacıkta doğayı yağmalayan şirket gelinen noktada o bölgede sürdürdüğü üretim için gerekli izinleri yenileyemez bir duruma gelmiştir.
Kazdağları Dondurma Köyü bölgesinden çıkardığı cevherin işlenmesini Ovacıkta yapacağını söyleyen şirket şimdi bu politikasını uygulamakta boşa düşmüş, proje şimdiden iflas etmişse de diğer yandan yeni bir risk olarak da bir gelişim yaşanabilir.
Ancak birleşen, bir olan Dondurma ve çevre köylüleri onlara destek olan yaşam savunucuları bu tehditleri boşa çıkaracaklardır.
Gökçeadalılar dere yatağına yapılan müdahale nedeniyle yaşanan bu sorunu bertaraf etmek istiyorlarsa yetkilileri harekete geçirmek noktasında ciddi bir tepki oluşturmalıdırlar.
Yaşanan gelişmeler bunu gerektirmektedir.
Bu sorun uzun yıllardır gündeme taşınan geçen sene yaşanan sel felaketi ile görünür hale gemli,ş son yaşanan felaketle birlikte de artık çözümü için alınması gerekli tedbirler ertelenemez bir karakter kazanmıştır.
Ancak sorun bazı “duygusal “ öğeleri taşıdığından çözüm zorlaşmaktadır.
Çözüm bizde, göstereceğimiz tepkide.
Daha büyük sorunlar yaşamadan bu konuda gerekli duyarlılığı göstermek zamanı gelmiştir.
Arı gibi çalışıyorlar.
CHP milletvekili aday adayları hiç yerlerinde durmuyorlar, o köy senin bu belde benim, bir gün bir ilçede, bir akşam bir başka toplantıda
Milletvekili olma isteğinin önlenemez enerjisi diyelim.
Merak ettiğim; adaylar belirlendikten sonra seçilemeyecek sırada olanlar dahil olmak üzere sıralamada olmayan aday adaylarının nasıl bir performans göstereceği.
İşte o zaman bu enerjinin nasıl bir enerji olduğunu anlayacağız; tamamıyla “duygusal “ mı ,gerçekten toplumsal mı?  
Geçmiş yıların deneyimi; seçilemeyecek sıradaki adayların ve diğer aday adaylarının birden enerjilerinin tükendiği ve sahayı terk ettikleri şeklinde bir gelişmenin yaşandığını göstermektedir.
İşte partili olmak, siyaseti toplumsal bir disiplin olarak ele almak tamda bu konuda kendisini gösterecektir.
Erken öten horozlar gibi meydana çıkıp sonradan sesi kesilenlerin deneyimlerini bu kent çok gördü.
Hele böylesine özellikler taşıyan bazılarının aday adaylığı sürecinde ülkenin ve kentin hiçbir sorunu kalmamışçasına medya üzerinden partilerinin Belediye Başkanı Ülgür Gökhan üzerinden spekülasyonlar yapmak nasıl bir yaklaşımdır, doğrusu anlamadım.
Benim anlamamam önemli değil, o aday adayı beni çok iyi anlıyor, her ne kadar sokakta gördüğünde arkasını dönse de, cep telefonumdan “sevgi” dolu mesajlar gönderiyor.
Ne diyelim bu daha başlangıç , daha çok anlatacaklarımız olacak!.. 
CHP milletvekili aday adayları gerçekten siz neden aday oldunuz bir anlatsanız da bilsek!...
Hele hele geçmişte milletvekilliği yapmış olanların anlatacak çok şeyi olmalı…
Bu arada CHP politikalarıyla ilgisi olmayan, ulusalcı çizgisinin mirasçıları olarak varlığını sürdürmeye çalışan, sosyal demokrat ilkelerin evrensel değerlerini kavramaktan uzak birçok aday adayı var ortalıkta.
Onlar zaten hiç konuşmasınlar, konuştukça zarar veriyorlar.
 
29 Ocak tarihinde 14 ilde 44 işyerinde 15 bin metal işçisi haklarını elde etmek dayatmaları boşa çıkarmak, insanca çalışma ve insanca yaşam koşularına ulaşmak için greve çıkıyorlar.
İşçilerin örgütlenme özgürlüğü ve buna bağlı olarak grev hakkının yasalarla engellendiği, işçilerin sendika üyesi olmalarının işten çıkarma gerekçesi yapıldığı, toplu sözleşme hakkının iş kolu barajı engeli ile ortadan kaldırıldığı , mevcut sendikaların işçi sınıfının mücadelesini engellemek adına işverenlerle işbirliği yapan bir niteliğe dönüştüğü günümüzde bu grev bir bütün olarak işçi sınıfı ve emek mücadelesi açısından son derece önemlidir.
Daha şimdiden grevin engellenmesi noktasında yoğunlaşan çabalara tanıklık etmekteyiz. Kapsam dışı personel üzerinden sürdürülen baskılarla yapılan grev oylaması ile, patronların grevin engellenmesi için sürdüğü çabalar tek tek işyerlerindeki işçiler tarafından boşa çıkarılıyor.
Hükümetin de bu grevin başarıya ulaşmasını engellemek için her türlü imkânı seferber edeceğini göz önünde bulundurarak, metal işçileri grevinin başarısını, işçilerin haklarını elde etmesini sağlamak adına tüm emek dostlarının her alanda bu mücadeleye destek vermeleri gerekmektedir.
İşçi sınıfının mücadele geleneğini yok etmek, devrimci niteliğini kontrol altına almak için özellikle sistem yanlısı sendikalar eliyle sürdürülen kuşatma zincirini kırmak, işçi sınıfının grev hakkını görünür kılarak bu mücadelenin gelişimi ülkemizdeki demokrasi özgürlük mücadelesinin de lokomotifi olacak bir gelişmedir.
Uzun yılar sonrasında bu denli yaygın bir grevin başarıya ulaşmasının önemli kazanımları olacaktır.
Kapitalist sistemin tüm ezilenlere, mağdur edilenlere yok sayılanlara, ötekileştirilenlere sunduğu ekonomik koşullar başta olmak üzere her türlü baskı ve anti demokratik uygulamalara karşı işçi sınıfının mücadelesinin başarısı demokratik halkçı dönüşümlerin ve çözümlerinde olmazsa olmaz koşuludur.
Daha iyi yaşam koşullarının adresi her zaman için mücadeledir, grevler , sokaklar, yeni bir yaşamın anahtarı olacak gelişmelerdir.
Komşumuz Yunanistan’daki gelişmeler de böyle olmuştur.
Radikal sol ittifak Syriza bugün seçimlerde başarılı olmuşsa, bu halkın uzlaşmaz kararlı mücadelesinin sonucudur.
Kendilerine dayatılmak istenen uygulamalara grevlerle, sokak gösterileriyle karşı çıkan Yunan halkları bugün eşitlik demokrasi ve özgürlük adına yeni bir dönemin eşiğine gelmiştir.
Ancak Syriza’nın bundan sonraki başarısı yine Yunan işçi sınıfının, emekçilerinin tazyiki,  eşitlikten adaletten yana uygulamalar konusundaki hassasiyeti ile şekillenecektir.
Kapitalist sistem uzlaşmaz sınıf ilişkilerinin varlığını her zaman bağrında taşır.
Kapitalist toplumlarda belirleyici olan da bu uzlaşmaz sınıfların mücadelesidir.
Bu mücadele aynı zamanda, bir var olma ve yaşam mücadelesidir.
Sitemi kendi çıkarları için sürdürmeye çalışan sermaye her zaman kendisi dışındaki geniş kesimlere insani yaşam koşullarının dışındaki şartları dayatır.
Sömürü, buna bağlı olarak sermayenin zenginleşmesi; geniş kesimlere dayatılan vahşi çalışma ve hayat şartlarına bağlı olarak şekillenir.
Bunu ret edecek kendi çıkarlarına sahip çıkacak emekçiler bu koşullara karşı mücadele etmeden yaşam koşullarını iyileştiremezler.
Bunun için mücadele her zaman temeldir.
Unutmayalım ki sermaye de her türlü imkânını bu mücadeleyi yok etmek, halkların kazanımlarını engellemek amacıyla seferber etmektedir.
Yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlar bunun içindir.
Ancak sermaye sürdürdüğü baskı ve zulümden başka bir şey getirmeyen uygulamalarını, halkların mücadelesi sonrasında terk etmek zorunda kalmaktadır.
Kobene halkının direnişi bu konuda canlı bir örnektir.
Rojava bölgesindeki demokratik özgür dönüşümü çıkarlarına uygun bulmayan emperyalist güçlerin IŞİD’çi çeteler aracılığıyla Kobene’de sürdürdüğü saldırılar; halkların direnişi sonrasında püskürtüldü ve Kobene özgürleşti.
Bir zamanlar “Kobene düşecek” diyenlerin gerici emelleri kursaklarında kaldı.
Önümüzde her zaman geçerliliği olan bir toplumsal bir yasa var ;”Barbarlar yenilecek halklar kazanacak işçiler kazanacak”
Metal işçileri de kazanacak, şimdi kalplerimiz onlar için atıyor.