Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Kendine demokrasi

1487
Demokrasi paketi denilen, hüsranla sonuçlanan yeni gündemin hemen ardından şöyle bir çevremizde yaşanılanlara bakalım.
Bakalım neler göreceksiniz…
Kimler hangi fütursuzluklarla kendi “demokrasi” dünyalarında, kendileri için özgür kıldıkları değerlerle nasıl saldırıyorlar, kendileri dışındaki dünyalar için nasıl yıkıcı ve imha edici bir rol oynuyorlar?
İşte tam da bu mantıkla kurgulanmış, hani şu %50 muhabbeti ile kendileri dışındakileri yok sayan, bu anlamda diktatörce uygulamalarının meşruluğunu yaratmaya çalışan” kendine demokrasi “ kültürü; bütün yandaşların temel davranış biçimi haline şimdiden gelmiş bile.
Demokrasi adına önemli bir tehlike de burada…
Lapseki’ bir daire müdürü kendisi gibi düşünmeyen diğer siyaset insanlarına hakaret etmek konusunda sınır tanımadığı gibi, birlikte çalıştığı memurlarını bir nevi fişleyerek kendi yandaş partililerine şikayette bulunuyor.
Eski Çanakkale Valisi şimdinin Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna bir gazeteciye ağır hakaretlerde bulunarak devletin valisinin “demokrasi” anlayışını ortaya koyuyor.
Başbakan’ın” iyi arkadaşımızdır” dediği Vali Tuna  Eskişehir’de  dövülerek öldürülen Ali  İsmail Korkmaz olayının başından itibaren  tartışmaların odağı olmuş, son olarak bir gazeteciye atmış olduğu maildeki ifadeler ile bardağı taşırmıştır.
Hep birlikte izliyoruz; bakalım bu bürokratlar için herhangi bir işlem sonucunda bir yaptırım yoluna  gidilecek midir?
Yoksa yandaş demokrasinin gereği; yaptıkları yanlarına kar mı kalacaktır?
Yandaş demokrasi anlayışı itibarıyla makul görülen bu davranışlar sürerken, en küçük bir muhalif tavır cezalandırılma, baskılanma yoluna gidiliyor.
İzmir’de bir gazeteci twitterde yapmış olduğu paylaşımlar nedeniyle daha iki gün önce karakola çekilip sorgulandı.
Yandaş demokrasinin bir başka özelliği de çifte standart  taşımasıdır.
ÇOMÜ’de bir kısım öğrencinin Gezi direnişini tartıştığı forum özel güvenlik güçleri marifetiyle engellenmeye çalışılırken diğer yandan AKP gençlik kolları gibi çalışan bir öğrenci topluluğunun standında siyasi bir simge olan Rabia işareti rektör yardımcısının imzalı onayı ile sergilenebiliyor.
İnsanların cenazelerine bile saygı göstermeyen kendilerine demokrat olanlar, uyuşturucu çetelerce katledilen bir gencin cenazesinin kaldırılmasını dört  gün engelleyebiliyorlar.
Bunlar son iki gün içersinde basına yansıyanlar, yandaş demokrasinin bu denli hayat bulduğu koşullarda; demokratik gelişim için, halkın taleplerine sahip çıkarak yaratacağı kazanımlar sürece damgasını vuracaktır.
Bu bilinç, her geçen gün daha bir ete kemiğe bürünmektedir.    
 
ÇOMÜ işçileri kazandı.
 
Taşeron çalıştırma uygulamaları ile âdete bir kapitalist şirket mantığı ile kapı dışarı konan ÇOMÜ işçileri yerel mahkemenin işe iade ve tazminat taleplerini Yargıtay’ın onaylamasıyla haklıklarını bir kez daha kanıtladılar.
Sürecin başından beri her fırsatta gerçekleri çarpıtarak, işten çıkardıkları işçiler için bin bir türlü demagoji yapıp, işçi düşmanı yüzlerini örtmeye çalışan yöneticiler bakalım şimdi ne yapacaklar?
Haydi müstear yazarlar alın kalemlerinizi elinize, işçilerin haklılığını çarpıtmaya çalışın.
Halkın karşısına çıkıp, emek düşmanı yüzlerinizin deşifre olmasından korkan bilim adamı kılıklı taşeronlar haydi göreve.
Hiç korkmayın, nasıl olsa sizin adınıza rol üstelenen tetikçilikte üstüne olmayan yanaşmalarınız her an göreve hazır.
Yok bu sefer tutmayacak; işçilerin haklı mücadelesi zafer ile sonuçlandı ve haklılıkları, siz ne kadar kendinizi saklarsanız saklayın suratlarınızda bir tokat gibi patladı.
İşçilerin haklı mücadelesinin zaferle sonuçlandığı gün, Üniversite dönen tezgahları açığa çıkaran bir yazım nedeniyle bir öğretim üyesi tarafından hakkımda açılan dava da sonuçlandı; beraat ettim.
Yalan entrika ve haksızlıklardan medet umanların çabaları bir bir boşa çıkıyor.
Mücadele eden emekçileri bir kez daha kutlar, katkı sunan emek dostlarına teşekkürlerimi sunarım.