Cüneyt Özkurnaz

cuneyt66@gmail.com

KELİN MERHEMİ...

2809
Hamdolsun, yazmak isteyene konu sıkıntısı yok memlekette. Gündemi yazayım desen, saat başı yazmak, güncellemek zorunda kalırsın. Gündemdeki konuların her biri için sayfalarca yazılabilir aslında, ne var ki yerimiz dar; o yüzden fazlaca detaya girmeden yazmak zorundayım, zaten ulusal ve tarafsız basında epey yazıldı bunlarla ilgili. Öncelikli konular var; bunlardan biri üniversite sınav puanları. Konuyla ilgili uzman görüşüne yer vermiştim geçen yazımda. Ancak, Bahçeli`nin birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da beklenmedik çıkışı üzerine, baraj puanının düşürülmesini buyurdu Cumhurbaşkanı Erdoğan. YÖK de gerekli çalışmayı hazırlayıp, onaya sundu. Uzun süren pandemi koşullarından dolayı eğitim sekteye uğradı, bu gerçek. Bir de uzmanların belirttiği gibi sorular kazık olunca epey öğrenci baraj altında kaldı, hüsrana uğradı. Bunların mağduriyetini gidermek için yapılacak bir şeyler olabilir. Eğer şu anki sıralamayı değiştirecek bir durum söz konusu olsaydı, bu daha vahim mağduriyetler yaratacaktı ve Erdoğan`ın kazanmak istediği Z kuşağını tümden karşısına alması mümkündü. Aslına bakarsanız, baraj puanının düşürülmesi, bu yıl kontenjanlarını doldurmakta zorlanacak vakıf üniversitelerine yarayan bir durum. Unutulmasın ki, ek yerleştirmeler ile boş kontenjanlara yerleşecek öğrencilerin puan ve başarı sıraları takip altında. Umarım, sorumlular hiçbir kuşkuya yer vermeyecek ve çocuklarımızın mağduriyetini en sağlıklı giderecek şekilde gerekeni yapar.
Sedat Peker atlatmış covidi, bombalamaya devam ediyor; ama Süleyman Soylu cephesinde son günlerde munis bir kedi kıvamında sessizliğe bürünme dışında bir tavır değişikliği, bir geri adım ya da karşı taarruz hamlesi yok. Peker`in iddiaları kulak ardı edilecek cinsten değil. Bir Avrupa ülkesinde olsa hükümet devirir, istifa furyası başlar, savcılar yıldırım hızıyla inceleme başlatır; ama bizim memlekette tınlayan yok. Burhan Kuzu`nun kişisel ilişkileri ve beklenmedik ölümünün dışında, Kadir Topbaş`ın ölümü ile ilgili de sosyal medyada epey paylaşım yapılıyor. Sorular çoğalıyor çoğalmasına da nedense hepsi yanıtsız kalıyor. İlgili makamlar, nasılsa unutulur diye düşünüyor olmalı. Genel olarak haksız da değiller. Yine de hatırlatan birileri hep çıkacak.
 
Duvarlar da faydasız, akın akın geliyorlar. Afgan mültecilerle ilgili Biden`a bir söz verildiği iddia ediliyor, gerçekliği varsa yandık derim. Komplo teorilerinin başında, seçimler sonucunda Cumhur İttifakı kaybederse, iktidarı bırakmamak için bunların halkın üzerine saldırtılacağı gibi uçuk bir teorinin gerçekliğine ihtimal veremiyorum, vermek istemiyorum. Sağlıksız ve bilinçsiz göç politikası neticesinde, sorunlar yaşanmaya başlandı. Dün akşam Ankara`da yaşananlar, önümüzdeki süreçte yaşanabilecek olaylara dair bir işarettir. Umarım gereken önlemler alınır ve yanılırım. Birileri ırkçılık, milliyetçilik üzerinden kışkırtıcı bir şekilde yarayı kaşımaya başladı. Fakat daha kötüsü biz ülkemizde yabancı kalmaya, dışlanmaya başladık. Bıçak sırtı bir durumdayız; bir yanımız insan hakları, bir yanımız karmaşa. Ucuz işgücü sevdasıyla, göçmenlerin gelmesine şimdi sıcak bakanlar günü, kazancı kurtarma derdinde. Yapmamız gereken iş, her gelene kucak açmak değil. Kendi halkımızın kanayan yarası işsizliğe çare bulamamışken, diğer mazlum halklara ilaç olacak bir merhem mi var elimizde? 
Taliban neredeyse Afganistan`ın tamamını ele geçirdi ve başkent Kabil`in düşmesi de yakındır. Askerimizi bu cehenneme atma sevdasından vazgeçilmeli. ABD`den gelecek para ne kadar büyük miktarda olursa olsun, orada tehlikeye atılacak hiçbir çocuğumuzun canından daha değerli değildir. Düşünmek bile istemiyorum ama Taliban denilen eli kanlı caniler, bir çocuğumuzun canına kıyarsa, hesabı nasıl verilecek, boşa kaybedilebilecek genç hayatların şehitliği ile nasıl övünülecek? Din mi, ülkemizin yüksek menfaatleri mi, hangi amaçla ateşe atılacak askerimiz? Gittiği her yeri cehenneme çeviren ABD`nin çıkarlarına bekçilik etmeyi bu milletin tek bir ferdine bile anlatmak mümkün değildir. Orada jandarmalık yaparak bizim çıkarımız, kazancımız ne olacak?
 
Orman yangınları canımızı yeterince yaktı. Hala alevler yükselirken, her bakana özel jet varken, neden 1 tane bile söndürme uçağımız yok diye figan eylerken, o da ne? Yunanistan`a söndürme uçağı desteğinde bulunacağımızı açıkladı bakan bey. Sultanahmet`te dilenip, nerelerde hovardalığa kalkıyoruz. Tabii, elimizde yeter sayıda uçağımız olsa, nerede bir afet yaşanırsa yetişmek insanlık görevi. Orman yangınları derken, Karadeniz`de yine sel felaketi haberleri geldi. Kastamonu`nun Bozkurt ve Sinop`un Ayancık ilçelerindeki yaşanan sel sonrası ortaya çıkan manzara dehşet verici. Umarım yaralar çabuk sarılır ve bir daha yaşanmaz. Bütün bunların, doğanın intikamı olduğunu düşünüyorum. HES`ler, ağaç kıyımları, plansız ve bilinçsiz yerleşim, maden alanları vs.; yani rant için feda edilen doğa, sanki öcünü alıyor.
 
Umudu korumak istiyorum her şeye rağmen... Ama elde değil; ister istemez kaygılanıyorum... Yine de umutla diyelim, sağlıkla...