Kazdağları nefes aldı
Kazdağlar’ında üretim aşamasına gelen 6 maden şirketinin ÇED raporları için verilen yürütmeyi durdurma kararı yaşam savunucularını sevince boğdu.
Havamıza, suyumuza, toprağımıza sahip çıkma adına, altın tekellerinin çevreye vereceği zarar konusunun hukuk da karşılık bulması son derece önemli.
Özünde insani nitelik taşıyan bu karşı duruş, şimdi yargı kararı ile daha da güçlendi.
Emeği geçen herkesi kutlarım.
Gelinen sürecinde iyi analiz edilmesi gerektiğini belirterek “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam “şeklindeki Gezi ruhuna da yapılacak vurgunun tam yerinde olduğunu tespitinin altını çizmek isterim.
Kazdağlarında altın üretiminin yaşam değerlerimize vereceği zarar konusundaki bilinç her geçen gün daha da gelişiyor.
Bu alanda çeşitli sivil toplum örgütlerinin, duyarlı bireylerin sürdürdükleri çalışmalar gerçekten önemli.
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın bu konudaki duruşu ve desteği de bu mücadeleye önemli katkılar sunuyor.
Mücadelenin bu aşamasında halkın taleplerinin yargı nezdinde onay görmesi sürdürülen mücadelenin doğru bir hatta ilerlediğinin göstergesi olarak yorumlanabilir.
Ancak şunu unutmayalım ki; altın tekellerinin siyasal irade üzerindeki etkisi , sürdürdüğü lobi çalışmaları ile her an hukuk kurallarının arkasından dolaşarak bir şekilde hedefleri için uygun alanlar açma konusunda deneyimli oldukları da başka bir gerçek.
Gerek Bergama’da gerekse Kışladağ’da sürdürülen mücadelenin çeşitli aşamalarında yargı kararlarına rağmen altın tekellerinin ataklarını yaşadık.
Kazdağları içinde aynı şeyler geçerli.
Şunu unutmayalım ki; hükümetin siyasal iradesi altın tekellerinin arkasındadır.
Daha dün, bu kentte altın madencilerinin özel uçakları ile Çanakkale’ye gelen bakan başkanlığında kapalı kapılar ardında yapılan toplantılar ile Kazdağları’ndaki altın madencilerinin önünü açmak için çabalar gösterildi.
Bu anlamda yaşam savunucularının duyarlılıklarını sürdürmesi, yaşam değerlerine sahip çıkılması konusundaki bilincin canlı tutulması, maden firmalarının kendilerine sağlanan avantajlar ile halkın iradesine rağmen, fiili olarak üretime geçmeleri durumunda bu girişimi boşa çıkarak mücadeleye hazırlıklı olmak gündemimizdeki konular olmalıdır.
Altın tekellerinin siyasal irade nezdindeki lobi çalışmalarının gücünü küçümsemek gerekir.
Çünkü bu firmalar hükümetin bir bakanlığına adeta buyruk tarzındaki girişimler sonunda çeşitli yaptırımları hayata geçirecek kadar fütursuzca davranabilmektedirler.
Talimat gibi talepleri ile maden sahası içindeki yangın kulelerinin yerini değiştirebilmektedirler.
Kazdağları’nda altın üretimi için harekete geçen, uluslararası borsalarda bunun üzerinden hisse senedi yatırımı yapan bu firmalar, uluslararası sermayenin gücünü de arkalarına alarak emellerine ulaşmak için bütün koşulları zorlayacaklardır.
Bu sürecin zorlu bir süreç olacağının bilinci ile bugüne kadar emeği geçen herkesin aynı duyarlıkla mücadeleyi sürdürmesi, halkın desteğinin artırılması, bilinç düzeyinin daha çetin mücadelelere hazırlanacak şekilde geliştirilmesi önümüzdeki görevlerimizdir.
Bu mücadele bir yaşam mücadelesidir, geleceğin savunulması insanlığın savunulmasıdır.
Halka şirin gözükmek isteyen siyasetçilerin oy kaygılarına alet edilemeyecek kadar değerlidir.
Bugüne kadar bu mücadelede hiçbir katkısı olmayan, bizzat karşısında olarak yıpratmaya çalışanların şimdi sahte bir şekilde verecekleri görüntüye aldanmamak gerekir.
Önümüzdeki seçimlerde sahte ve samimi olmayan yaklaşımların, bu mücadelenin disiplinine zarar verecek göstermelik girişimlerine karşı bu mücadeleyi korumak ayrıca önem kazanmıştır.
Dostumuzu, düşmanımızı ayırabilecek deneyime sahibiz artık.
Bu mücadelede şimdiye kadar yanımızda olanları, destek verenleri çok iyi biliyoruz.
Bir başka şeyi daha biliyoruz ki; altın tekelleri yerel seçimler nedeniylede pozisyon almışlar , kendi çıkarları için arkasında durdukları adayın ”duygusal ”desteği için kesenin ağzını açmış durumdadırlar.
Açılan keseden bakalım daha kimler “duygusal” destek alacaklar.
Böylece bir kez daha göreceğiz; altın saflarını/uyanıklarını