Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Kazdağları’nın kadınları

2210
Kazdağları’nı koruma bilinci her geçen gün gelişiyor. Özellik ile kadınların sahip çıkması çok daha önemli. Etili köy kadınlarının yaratmış oldukları birliktelik ile başlayan bu ilginin adım adım gelişeceği umudunu taşıyorum. 
 
Kadınlarımız tarihin her döneminde yaşamsal değerlerimize sahip çıkma adına hep duyarlılık göstermişlerdir. Hayatı yaratanlar olarak onlar yaşamsal değerlerimizin yok edilmesine daha bir duyarlıdırlar. Üretici özellikleri, koruyan kollayan yanları ile kadınlarımız bu mücadelenin temel bir öğesi olacaklardır.
 
15 Temmuz Külcüler pikniği bu konuda yeni bir başlangıç olacak ve Kazdağları kadınları yaşamsal değerlerimize sahip çıkma adına bundan böyle bu sürecin önemli aktörleri haline dönüşecektir. Yurdun dört bir yanında çevresel değerlerimizin yok edilmesi konusunda termik santraller,HES’ler, altın madenciliği ve nükleer santraller ile sürdürülen saldırıların en önünde yer alan kadınlarımızı bir kez daha kutluyorum.
 
Onlar tüm ötekileştirilen, ikinci sınıf haline getirilme çabalarına, cinsiyet baskısının getirdiği ilave zulümlere rağmen bu konuda kararlı bir duruş gösterebiliyorlar. Mücadele algılarının kadın konumlarına bağlı olarak daha bir gelişmiş olması onları Kazdağları mücadelesinde öne çıkaracak.
Kazdağları’nın kadınları önümüzdeki günler için hepimizin onur kaynağı olacak.
 
Bakalım şimdi ne diyecek!
CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, Orman ve Su İşleri Bakanlığına altın madenciliği bağlamında kentimizin su kaynakları açısından yaşanabilecek risklerini sordu. Yine CHP Milletvekili Ali Sarıbaş Külcüler’deki kaplıca sularının hangi gerekçe ile bir maden şirketine ihale ile verildiğini sormuştu.
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çanakkale ziyaretinde Belediye Başkanı Ülgür Gökhan Kazdağları’nda yaşanabilecek felaket için Çanakkale halkı adına Cumhurbaşkanına taleplerini aktarınca; heyette bulunan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun kaçamak cevapları dikkat çekmişti. Milli parktan tutun da galeri tipi madenciliğe kadar gerçekler ile ilgisi olmayan savunmaları ile dikkatleri üzerine toplayan Bakan bakalım bu sefer neler diyecek, nerelere sığınacak.
 
Bakan yine bir şeyler söylüyor ama Çanakkale’nin iktidar milletvekilleri sanki tüm bunlar bu kentte yaşanmıyormuşçasına suskunluk içersinde. Her suskunluk beraberinde bir çıkış getirir; bakalım milletvekillerimiz nasıl bir çıkış yapacaklar, merakla bekleniyor.
 
Hukuk’un adalet mantığı.
34 Yıl önce Ankara’da yedi Türkiye İşçi Partili genci katleden katiller 3. Yargı Paketi kapsamında 14 yıl cezaevinde kaldıktan sonra salıverildiler, katledilen genç başına 2 yıl... İnsanın adalet duygusu gerçekten zedeleniyor. Tutuklu millettekileri, gazeteciler, öğrenciler, sendikacılar, BDP’li siyasetçiler içerde tutulurken eli kanlı katillerin salıverilmesini adalet mantığı ile açıklamak zor.
 
Adaletin terazisinin bozulduğu bir algı düzeyi içersindeki bir toplum, yolunu doğrultamaz. Bir de buna siyasetin ve bürokratların adil olmayan tutumları eklenirse toplumu bekleyen kaostur.
 
Bakın 14 Temmuzda Diyarbakır’da BDP’li milletvekillerinin müracaatı ile yapılmak istenen mitinge Diyarbakır Valiliği izin vermedi. Bu şekilde en basit bir demokratik hakkın kullanılmasına dahi izin verilmediği koşullarda demokrasiden bahsedilemez. Vatandaşlar hangi gerekçe ile olursa olsun şiddet içermeyen miting yapma hakkına sahip olmalıdır, demokrasilerde.
 
Bir de Diyarbakır mitinginin ülkemizin çok önemli bir sorunu olan Kürt sorunu ile de yakın bir ilgisi olduğunu unutmayalım. Bu hakkın kullandırılmasına izin verilmiyor ise buradan barış çıkmaz. Suriye’de demokrasiyi savunup, demokrasi adına taraf olup kendi ülke halkına demokratik hakları kapamak kelimenin tam anlamıyla zırvalamaktır.
 
Hükümet Diyarbakır Valiliğinin almış olduğu bu karara müdahale edip, miting yapma hakkının kullanılmasına izin vermez ise yaşanabilecek tüm olumsuzluklarında sorumlusu olacaktır. Toplumun bu şekilde gerilmesi girişimlerine şiddet ile karşı çıkıyorum.
 
Bununla birlikte yasağa rağmen mitingin yapılması konusundaki girişimleri de anlayış ile karşılıyorum.
İşte hukukun adalet mantığına bir kez daha ihtiyacımızın olduğu bir durum ile karşı karşıyayız.