sermet@canakkaleolay.com
15 Haziran günü iki etkinlik takip ettim. Önce "Merkez Ortaokulumu geri istiyorum "talebiyle yapılan yürüyüşe katıldım, sonra da Eğitim Sen Çanakkale Şubesinin 15-16 Haziran etkinlikleri kapsamında organize etiği "Güzel Günler 2" programı içerisinde yer alan Kavel direnişi belgeselini ve belgesel yapımcıları ile yapılan söyleşiyi izledim. İşçi sınıfı mücadelesinde iz bırakmış, mücadele deneyimi açısından zengin sonuçların paylaşılmasına ve emek mücadelesine yaptığı katkılarla 46 yıl sonra bile kendisinden onurla söz ettiren 15-16 Haziran işçi direnişini de bu vesileyle bir kez daha hatırladım.
Her iki etkinliği izledikten sonra, sınıf mücadelesi ile haklar mücadelesinin kendi gerçeklerini unutmadan bu noktada pragmatizmin sonuçlarıyla benzerlikler veya farklılıklar gibi bir doğmadan uzak durarak, Kavel işçilerinin mücadelesi deneyimleriyle, “Merkez Ortaokulumu geri istiyorum” mücadelesini değerlendirme gereğini duydum.
Öncelikle Kavel Direnişi belgeselinin yapımını sağlayan Birgün Gazetesi Yazarı Zafer Aydın ile Yönetmen Melih Biçer’e emeklerinden dolayı teşekkür ederim.
Zafer Aydın tarafından ‘ “Kanunsuz” Bir Grevin Öyküsü Kavel’ adıyla kitaplaştırılan, Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli grevlerden biri olan ve Koç grubuna bağlı Kavel Kablo Fabrikasında işçilerin ikramiyesinin ödenmemesiyle başlayan 36 gün süren Kavel Kablo Fabrikası grevi, sonuçları itibarıyla önemli deneyimlerin oluşmasına yol açmış bir sınıf hareketidir.
220 işçinin başlattığı sendikal önderliğin işçi sınıfı mücadelesindeki rolünü ve önemi ortaya çıkaran bu grev aynı zamanda Türkiye’deki grev hakkının kazanılması noktasındaki bir dönüm noktası olmuştur.
1963 yılında gerçekleştirilen Kavel grevi 1961 anayasasında yer alan grev hakkına rağmen bu hakkın nasıl kullanılacağına ilişkin henüz bir düzenleme yapılmamış olması nedeniyle ayrıca yürürlükteki kanunlar itibarıyla grevin yasak olduğu bir dönemde yapılmış olması nedeniyle “kanunsuz” bir grev olmasına rağmen günümüze ilişkin önemli mesajlar içermektedir.
Hele hele anayasa tartışmalarını demokrasi bağlamından çıkararak içini boşaltan bir sürece dönüştüren, pratikte demokrasi ve özgürlüklerle bağını kopartan düzenlemelerin damgasını vuracağı yeni bir anayasa girişiminin kodlarını Kavel İşçileri 1963 yılında bozmuşlardır.
Kavel grevi sınıf mücadelesi açısından önemli dersleri içeren bir sınıf hareketi olmasının yanı sıra aynı zamanda her türlü hak mücadelesinde mücadelenin olmazsa olmazları konusunda da zengin bir öğretidir.
Bu yönüyle, mücadele ve insan konusunda da ayrıca zengin bir deneyimdir.
Kavel Direnişi; kararlılık, örgütlü olmak, kitle desteği, baskılara karşı durmak, cesur davranmak gibi özellikleri itibarıyla bir mücadelenin olmazsa olmazları konusunu hepimizin önüne koymuş önemli bir deneyimdir.
Şimdi biz Çanakkalelerin önünde de, gericiliğin laik bilimsel eğitime saldırıları kapsamında Merkez Ortaokululumuzun imam hatipleştirilmesini durdurmak gibi bir görev var.
Bunun için bir zamandır sürdürülen bazı tepkiler ve mücadeleler söz konusu, Çarşamba günü yapılan yürüyüş ve forum bugüne kadar sürdürülen mücadelelerin hiç de boş olmadığını ortaya koydu.
Daha çok katılım, daha yoğun bir sahiplenmenin izlerini gördük.
Ancak bu mücadelenin başarıya ulaşması için; kararlılıkla sürdürülmesi sürekli bir eylemselliğe dönüşmesi zorunludur.
Bunun içinde bugüne kadar gelen organizasyonun, yeni ihtiyaçlara cevap verecek bir organizasyona dönüşmesi ihtiyacı vardır.
Her şeyden önce gericiliğin, laik bilimsel demokratik eğitime saldırılarını göğüslemek artık siyasi mücadelenin bir gereği haline gelmiş olup bu mücadelenin de siyasi aktörler tarafından üstlenilmesi zamanı gelmiştir.
Bu noktada en büyük görev Çanakkale’de , CHP’sine düşer, ancak ne yazık ki bu süreçte kendilerinin kayda değer katkılarını henüz göremedik.
CHP’si bu mücadeleye şimdi omuz vermeli, özellikle eğitim sendikalarıyla örgütlü bir işbirliği temelinde, bu mücadelenin Çanakkale’nin laik demokratik ilerici devrimci kamuoyuna mal edilmesi sağlanmalıdır.
Kavel işçileri neden kazandılar?
Kendi fabrikaları sınırları içerisindeki taleplerini kazanmakla kalmadılar, ülkedeki grev ve sendikal hakların işçiler lehine düzenlenmesinin de aracı oldular
Peki bunu nasıl yaptılar?
Birlik oldular, kararlı oldular, yılmadılar , korkmadılar, sürekli bir direniş çizgisi gösterdiler, aileri ile mahallelerindeki emekçi vatandaşlarla bir arada, dayanışma içerisinde oldular.
Merkez Ortaokulumuzu geri almak için bizde böyle olmalıyız.