Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Kars Antlaşması’nın Tarihsel Çerçevesi

2731
Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan ‘protokol’ üzerine yapılan tartışmaların odaklandığı noktaların başında ‘Kars Antlaşması’ geliyordu.
Muhalefet partileri ve çevreler, ‘Kars Antlaşması’na açıkça atıfta bulunulmadığı için, imzalanan metni yetersiz bularak eleştirdiler.
Hükümet sözcüleri ise; ‘uluslar arası antlaşmalara yapılan vurgunun, aynı zamanda Kars ve Moskova antlaşmalarına atıfta bulunmak (gönderme yapmak) olduğunu’ savundular.
Tartışmalara konu olan Kars Antlaşması’nın ‘özünü’ ve ‘ruhunu’ doğru kavramak için, bu antlaşmayı imzalayan devletlerin niteliğini, tarihsel dönemin özelliklerini ve çerçevesini gözden kaçırmamak gerekiyor.
Öncelikle şunu söyleyelim; Kars Antlaşması’nı imzalayan(taraf olan) SSCB, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın yeni statülerine rağmen, uluslar arası hukuk açısından ‘antlaşma metni’ yürürlüktedir.Yani SSCB’nin dağılması ve ilgili devletlerin yeni pozisyonları, durumu değiştirmemiş ve Kars Antlaşması’nı geçersiz kılmamıştır.
Buradan ‘antlaşmanın’ imzalandığı dönemin ve hükümetlerin (Türkiye, SSCB, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan) genel niteliklerine bakalım.
Kars Antlaşması 13 Ekim 1921’de imzalanmıştır.
Yani 1. Dünya Savaşı(Paylaşım Savaşı) sona ermiş ve yeni devletler şekillenmiştir.
Birincisi; dünya tarihinin en önemli ve örnek olaylarından olan ve Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleşen ulusal kurtuluş savaşının kazanılması üzerinden şekillenen ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
İkincisi, yine aynı dönemin sonunda ve Türkiye Cumhuriyeti’nden önce Lenin önderliğinde kurulan dünyanın ilk sosyalist devleti SSCB’dir.
Ve yine Lenin önderliğindeki SSCB, Türkiye’nin verdiği ulusal kurtuluş savaşına kayıtsız, koşulsuz destek sunmuştur.
Ve yine, aynı tarihsel dönem, anti-emperyalist ülke ve halklar arasında dayanışma ve kardeşleşmenin güçlü rüzgarlarının estiği, işbirliği isteklerinin somut ve pratik adımlarının atıldığı ve buradan şekillenen bir toplumsal psikolojinin yaygınlaştığı bir tarihsel dönemdir.
Ortak bir tarihsel çerçeve; ilişki, çelişki ve savaşlar üzerinden şekillenen ve kurulan ve dayanışma içerisinde olan ülkelerin sorunlarını, barış içinde çözmelerinin sosyo-psikolojik zeminini de oluşturmaktadır.
Bu anlayış ve ruh halini, Kars Antlaşması’nın amaç-giriş bölümünde görmekteyiz.
Giriş-amaç bölümünde şunlar yazıyor;”Ulusların kardeşliği ilkesini ve kavimlerin kendi geleceklerini özgürce saptamak hakkını tanımakta birleşmiş bulunan ve aralarında her zaman iyi ilişkilerin ve karşılıklı çıkarlara dayanan gerçek dostluk bağlarının kurulmuş olduğunu görmek özleminde olan, bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti öte yandan Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetleri, Hükümetleri Rusya Sovyetleri Sosyalist Cumhuriyeti Hükümetinin de katılmasıyla, bir Dostluk Antlaşması yapılması için görüşmelere girişilmesine karar vermişler ve bu amaçla;…”
Bu mantığı kavramadan, bu tarihsel mirası doğru kavrayıp algılamadan ve günümüz sorunlarının çözümüne ışık tuttuğu(özellikle halklar açısından) gerçeğini görmeden, doğru ve sağlıklı bir tutum ve tavır almak güçleşecektir.
Her iki ülkenin şoven çevrelerinin tarihi istismar ederek politik güç toplama çabalarını önlemenin yolu buradan geçmektedir.
Halklar kışkırtılmadığı sürece, dostça yaşamamaları için bir neden yoktur.
Ülkeler arasındaki ilişkiler, içişlerine karışmadan, karşılıklı yarar ve saygı temelinde kurulan/kurulacak olan eşit ilişkiler tüm tarafların yararına olacaktır.
Kars Antlaşması’nı şekillendiren ‘öz’ bugünde sahip çıkılması gereken mirasın niteliğini belirlemekte ve izlenmesi gereken yola ışık tutmaktadır…