Kadir Kenar

akadirkenar@hotmail.com

Kağıt ve Kayıt!

3973

Çanakkale Olay Gazetesi`nde bugün başladığım yeni serüvenin ilk yazısını, "10 Köy`ün" kalemşörü, sevgili Bekir Çoşkun ağabeyime ithaf ediyorum. Ben kaç köyde yaşadım, kaç köyden kovuldum hiç hesap kitap yapmadım. Zaten başıma gelecekleri hep bildiğim için bunun hesabını tutma gereği de duymadım. Hürriyet Ankara Büro`da, Cinnah Caddesi No 8`de; 467 00 20 nolu santral numaramızdan yıllarca konuşan, öğlenleri bordum katta bizlerle birlikte karavana kaşıklayan Bekir ağabeyimiz de göçtü gitti bu dünyadan. Arkasından bir roman dolduracak hikayeler yazabiliriz her birimiz. 

Ama onun son günlerinde yazdığı gibi; "Yazı yazmadığım zamanlar, beni bağışlayın... Bu birkaç satır bile ilaç gibi.. Şimdilik hoş çakalın.." diyerek yazıya ve okuyucularına tutkun bir insanı, gazeteciye `ağbi` deme şansına sahip olduğum için kendimi hep mutlu ve de onurlu hissederim. Ve bir o kadar da bu mesleğe bağlılık.. 
 
Evet; `evet` demek bir geçmişi kabullenmek demektir. Ben de tüm benliğimle geçmişi me evet diyorum. Ne güzel değil mi. Bizim için yazı yazmadan geçirdiğimiz her gün bir ızdıraptır gerçekten!. Ve bakın bugün size çocukluğumda başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. 
Yıl 1977. Yani milattan önce geçen yüzyıl! Biga İmam Hatip Ortaokulu birinci sınıfındayım. 1-c sınıfı. (Ki sınıfımızdan çok değerli arkadaşlarımız çıktı) Ve bir parantez daha açayım, (1-C dediğime göre, bunun A`sı da var B`si de, bunu da bir düşünün) Neyse bu kadar parantez yeter. Gelelim anımıza. Evet ben gerçekten o yaşlarda yerinde duramayan baya haşarı bir öğrenciyim. Öğretmen bir soru sormasın, benim parmak havada. İşte yine böyle bir gün, sosyal bilgiler dersindeyiz. Öğretmenimiz Sebahattin bey. Konu neyse hatırlamıyorum, ben konuşurken `kayıt kayıt kayıt` diye anlatıyorum. Sebahattin hocamız kızıyor tabi ki. Diyor ki, `kayıt` değil, `kağıt`.. Ama ben Yenice`nin Karabey köyünde, Yörük ağzıyla konuşuyorum ki. Biz kağıt`a kayıt diyoruz! Neyse sevgili hocam bana ceza veriyor. `Bir daha ki derse defterine yüz defa `kağıt` yazıp geleceksin diyor. 
 
İşte bu olay yıllarca tekrar tekrar aklıma gelmiştir benim. `Kayıt ve Kağıt!` Aslında bir birini bütünleyen iki sözcüktür. Aslında, Kağıt`a yazıtlar, kayıt düşeriz hayata. Ve imam hatipte, imam ya da müezzin olacağını sanan ben, gazeteci olurum işin sonun da. Ve işim hep kağıt ve kayıtla geçecektir yıllarca. 
 
Peki bunu niye anlattım dersiniz. Evet boş yere değil emin olun. 20 yıldır yazı yazıp, sizlerle konuşan birisi olarak, yeni nesil sosyal medyaya pek ısınamadım. Oralarda yazıp çizmek cazip gelmedi bana bir türlü. Kağıda, gazeteye alışmışım bir kere. Sebahatin öğretmenimin yüz kere yazdırdığı `kağıt`a kayıt geçmek tutkum olmuş. Sanala ısınamamışım. Ve işte yazı yazmaktan uzak kaldığım yaklaşık üç yıl sonra yine bir kağıt üzerinde kayıtlı bir kalem olarak karşınızdayım. Ben kendime hoş bulduk diyorum, size de hoş geldiniz. Hadi bakalım dertleşmeye başladık yine... 
***
Acil Müdahale!
Bugün ki ilk buluşmamızda bu kadarıyla yetinmek isterdim ama olmadı. Çünkü önemsediğim bir konu var, ve burada bir eksiklik gördüm. Düzeltilmesi gerekli diye de düşündüm. Sosyal medyada bir ilan gördüm. "Topluma Destek Derneği" işbirliğiyle "Gelecekteki Cumhuriyete Mektup Yaz" 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamında ilk ve orta okul öğrencilerine yönelik yarışma düzenliyoruz" deniyordu. 
Bilgilendirme böyle. Alt metinde ise ödüllendirme bölümü vardı. "1.Akıllı Saat, 2. Eşofman Takımı, 3. Kitap Seti".. Ne yazık ki, bu ödüllendirmeyi okuyunca bütün keyfim kaçtı. `Kitap Seti`nin açılımını bilmiyorum ama, 3. Ödülü olarak kitabın konması hiç hoşuma gitmedi. Ödüllerin hepsine konulabilecek kitap setinin, 3. Lük ödülü olması, böyle bir ince düşünceli işe hiç de uymamış diye düşündüm.