Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İyi ki taşeronlar var...

2137
Taşeron çalışma olmasa idi neler gelirdi başımıza, düşünebiliyormusunuz? Nasıl işçileri işten atardık, bizim sorunumuz değil diyerek? Sigortasız, güvencesiz, esnek çalışma koşullarında nasıl işçi çalıştırabilirdik? Değil mi sayın Rektörüm? Sendikalı olduğu için önce sürülen, sonra işten atılan işçi için Rektörümüz “bizim sorunumuz” değildir deyip, topu taca attı. Böylece bir kez daha gördük ki taşeron çalışma düzeni iş güvenliğinin olmadığı, kapitalist sistemin can simididir. Rektör de açıklamaları ile bunu kanıtlamıştır.
 
Öncelik ile insani bir sorun olan böylesi bir konuda bilim insanlarının, tipik bir patron tavrı geliştirmemesi beklentisi içersindeydim.
Üniversite yönetimi yaşanılan sorun ile ilgi çözüm üretmek yerine “bizim sorunumuz değildir” diyerek taşeronlaşmanın getirdiği nimetlerden yararlanma yolunu seçmiştir.
Bu noktada geliştirdiği savunma mekanizmaları da ayrıca kendilerini ele vermektedir.
Üniversite yönetimi, atılan işçinin sendikasının kendileri hakkında öne sürdüğü iddialara cevap vermemektedir.
Sendika, üniversite yönetimin tasarrufu ile işten atılmanın gerçekleştiğini bildirmesine rağmen, üniversite yönetimi “taşeron firmanın” sorunudur demektedir.
Aynı zamanda suçu kendinden önceki yönetimlere atıp,”başkaları hukuksuzluk yapmış ise biz sürdüremeyiz” tavrı ile atılan işçinin kendilerinin “hukuka” sahip çıkmalarının sonucu işten atıldığını böylece bizzat deklere etmişlerdir.
 
Sendikanın “yönetim tasarrufu” iddiası bu noktada haklılık kazanmıştır.
Bu yöntemler bildik yöntemlerdir.
Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesinin şikâyetini yapan AKP’nin, daha sonra hukuk bağımsızdır demesi gibi…
 
Üniversite yönetiminin tarzı şık değildir.
Kadrolaşma veya başka sebepler ile; emeği ile geçinen insanların ekmekleri ile oynamak kabul edilemez.
Kural, prosedür, kanun ve yönetmeliklerin arkasına sığınarak belki haklı olabilirsiniz, fakat kamuoyu vicdanında her zaman haksız ve merhametsiz olarak anılacaksınız.
 
Yaşadığımız bu olay bir ilk değil, sistem bu uygulamalar ile dolu.
Her geçen gün, bu hukuksuzluk ve vicdansızlıkta kamuoyu nezdinde daha çok teşhir oluyor.
Teşhir olmanın da ötesinde yükselen tepki ve mücadeleler ile patronlar geri adım atmak zorunda kalıyorlar.
 
Buradan ÇOMÜ yönetimine sesleniyorum.
Sizler büyük hedefleri olan bir kurumun yöneticilerisiniz.
Sizler kar amaçlı bir kuruluşun yöneticileri değilsiniz.
Sizler vicdanlarınız ile, sorun çözme yöntemleriniz ve adalet duygularınız ile topluma örnek olmalısınız.
Gelin bu sorunu çözün.
Kamuoyu nezdinde değerleriniz ile farklılığınızı gösterin.
 
Herkesin yaptığı yanına kar mı kalacak?...
Gündemdeki konularımızdan bir başkası da bir kamu kurumu yöneticisinin kurum çalışanı bir kadına taciz de bulunduğu iddiası idi.
Gazetemiz vasıtasıyla kamuoyuna mal olunca, tepkiler gelişti.
Kadın örgütleri ayağa kalktı, tacize uğrayan kadının sendikası olaya müdahil oldu.
Yargı boyutu ile süren bir dava süreci başladı.
Gelişen tepkilere bağlı olarak Çanakkale Valiliği duruma müdahil olacağını beyan etti.
Tüm bunlara rağmen; ilk gün sıcaklığı ile izne çıkan iddiaların üzerinde odaklandığı bürokrat, şimdi hiçbir şey olmamış gibi işinin başına geçti.
İşçilerin işten atılmasının bu kadar kolay olduğu bir ülkede taciz iddialarına adı karışan bir yöneticinin hiçbir şey olmamış gibi görevini sürdürmesine ne demeli?
Hele bu yönetici sağda solda benim Ankara’da ‘hatırı sayılır dostlarım’ var diyor ise; bu süreç “mahkeme sonucunu bekleyelim” klasiğinin dışına çıkmıştır.
Kamuoyu vicdanını rahatlatacak bir sorumluluk merkezi aranıyor!