Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İstişare ve seçim

1355

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde AKP ve CHP’de seçim sonrası belirli değişimlerin yaşanması gerçeği bilinen bir durumdu. Nitekim gelişmeler de böyle oldu. AKP her zamanki gibi tek adam iradesinin formatlaştırılmış biçimi istişare yöntemi ile değişimleri gerçekleştirmeye çalışırken, kurultaylar partisi CHP yeni bir kurultay toplamaya karar verdi. Bu süreç her iki partide de bir değişim ile sonuçlanmayacaktır, çünkü değişim başka bir olgudur.
 
AKP’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Abdullah Gül ile başlayan istişare süreci Abdullah Gül’ün önünün tıkanması ile sonuçlanmış, sonrasında genel başkan ve başbakanın belirlenmesi için yapılan istişareler Recep Tayyip Erdoğan’ın başında belirleyip parti örgütlerine dayattığı düşüncelere, demokrasi sosu katılmasıyla sürmektedir.
AKP, istişare denilen mekanizmayı demokrasinin yerine bünyesine monte etmiş, bunu da sadece bir danışma mekanizması olarak şekillendirerek tek adamın dediğinin hayata geçtiği bir sitem üzerinden işletmektedir.

CHP’de işler daha farklı sürdürülmektedir.
Özellikle 5 Eylül’de yapılacak kurultay,  CHP’nin değişim üretemeyen kurultaylar dizinin yeni bir örneği olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin bazı gerçekler nedeniyle bu kurultayda parti içindeki ulusalcı diye bilinen bazı çevrelerin partinin merkez yönetim organlarından uzaklaştırılması beklenen bir gelişmedir.
Bu bile gerçekleştirilemezse; kurultayın kuru gürültüden başka bir anlamı kalmaz.
Bu kurultayın önemini kavramak açısından Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın değerlendirmelerine bir göz atalım.

Başkan Gökhan önemli olanın kurultay da  kimin seçildiği değil, zihniyetin değişmesi olduğunu belirterek; CHP’nin emekten özgürlüklerden gençler ve kadınlardan tüm ezilenlerden yana uygulayacağı sol politikalarla birleştirici bir güç olması noktasındaki radikal dönüşümü sağlaması olduğunu belirtmektedir.

Bu doğru bir yaklaşımdır.

Ancak böylesi bir beklentinin kurultay ile hayat bulması zordur.

Bu politikaların gerçek olması, CHP açısından içselleştirilmesi için başka gereklilikler söz konusudur.
Bunlardan biri de parti örgütlerinin bir bütün olarak bu kriter ile yeniden örgütlenmeleri gerçeğidir.
Çanakkale deneyiminde yaşanmış olduğu gibi bugüne kadar siyasi mücadelenin dışında performans gösteren örgüt yapısı ile bu dönüşümün sağlanması söz konusu olamaz.

Ayrıca soldan yana politikalar konusunda cevaplanması gerekli bir soru daha vardır ki; hangi sol ve bunun altı nasıl doldurulacaktır?

Bunun için stratejik konularda CHP’nin yeni koşullara uygun politikalar üretmesi, geleneksel yapısını kırarak demokratikleşmesi ve Gezi ruhunu kendisine rehber alması gerekir.
Bu kurultay böylesi bir değişimi gerçekleştirecek performans yaratamaz, ancak bu yolda atılacak bir adım olabilir.

CHP içersinde siyaset yapan kadroların hala yaklaşımlarının, kişisel faydalar temelinde olduğu çok açık bir gerçektir.

Buradan hareket ederek kurultayda Çanakkale delegelerinin nasıl bir karar vereceği üzerine şimdiden çeşitli yorumlar yapılmaya başlandı.

Delegeler tabiî ki kendi iradelerine uygun bir karar verecektir.

Bunun ötesinde bir konu var ki; şimdiden kamuoyunun merakla takip ettiği bir konu haline geldi.
CHP Çanakkale milletvekilleri bugüne kadarki açıklamalarıyla Kılıçdaroğlu’ndan yana tavır alacakları izlenimini verseler de; o güne kadar köprülerin altından akacak sular  özellikle bir milletvekilini başka kulvara doğru sürükleyebilir.

Sizin gibi ben de merek ediyorum, lütfen bu konuda bana fazla soru sormayın…