İşin çivisi çıkınca!
Hafta sonu, ‘emperyalizme bağımlık projesi’ olan Kürecik’e kurulacak Füze Kalkanı’nı protesto etmek isteyen gençler şiddet uygulanarak gözaltına alındılar. Demokratik hakları olan gösteri yapma ve basın açıklaması hakları fiili olarak saldırıya uğradı.
Bu olaydan 2 gün öncede yine ‘Halkların Demokratik Kongresi’ bileşenlerinin gözaltına alınan gazeteciler nezdinde, basın özgürlüğü ve özgürlüklere dönük uygulamaları protesto eylemi engellendi...
Demokratik hakların olmadığı ortamlarda yaşanılanlar birbiri ardına gerçekten rahatsız edici sonuçlara ulaşmakta. Yaşadığım bazı olumsuzlukları paylaşmak istiyorum.
Gözaltına alınmış arkadaşlarına destek olmak için hastane önünde bekleyen bir gence bir sivil polis küfür etti.
Bir gazeteci arkadaşımız görevini yerine getirir iken çevik kuvvet amirinin müdahalesine maruz kaldı.
Aynı çevik kuvvet amiri hastane önüne gelen CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş için “bu mu kurtaracak “şeklinde bir ifade kullandı.
Şiddet dahil olmak üzere, böylesi uygulamalara biz bu kentte alışık değiliz.
Bu güne kadar da olgunluk ve anlayış içersinde demokratik hakların saygı ile karşılandığı bir atmosferi yaşadık.
Anlaşılıyor ki bu iklim birilerini rahatsız etti.
Bir yerden düğmeye basıldı.
Bundan sonrası artık daha farklı olacak.
Olacaksa da olsun.
İnsan onuru her şeyin önünde gelir.
Ali Sarıbaş’ı kutluyorum.
CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş yaşanılan olaylara kayıtsız kalmayarak hastane önüne kadar gelip yaşanılanları bizzat yerinde görmesi duyarlı bir davranıştır.
Sarıbaş bundan sonrasında ne yapar bunu bilemem, fakat bir milletvekili olarak gördükleri ile yetinmemelidir.
Çanakkale’nin demokratik iklimini barış ve hoşgörü ortamını korumak için üzerine düşen görevler vardır.
Bunun için gerekli temasları yerine getirmeli ilgilileri sağduyuya davet etmelidir.
Emek düşmanlığının bu kadarı
Çanakkale’de yayın yapan künyesi belirsiz bir web sitesi yeni bir misyon için rol almış durumda.
Künyesinin belirsiz, yazarlarının kim olduğunun bilinmediği bu site Çanakkale’nin çağdaş yüzünü hedef almış konumda.
Çanakkale‘deki bazı dinamikler hakkında öylesine yorumlar yapılarak gözden düşürülmeye çalışılmakta ki; bu çabaların masum eleştiriler olmadığı ortada.
Bu yöntemler zaten bildiğimiz, bazı değerleri itibarsızlaştırmak için sıkça başvurulan ucuz yöntemler…
Şöyle bir hafızalarınızı tazeleyin, kendi kontrolündeki internet siteleri ile düne kadar kimler böylesi propaganda yöntemlerine başvurmuşlardı…
İlgili internet sitesi öncelikli olarak Çanakkale Belediyesi ve Kepez Belediyesine çamur atmak için her türlü komplo teorisine başvurmakta, sonrada Çanakkale Basınını gözden düşürmek için türlü türlü demagoji yapmakta.
Tabiî ki Çanakkale Belediyesi de, Kepez Belediyesi de Çanakkale yerel basını da eleştirilmelidir, fakat bu sitenin yapmak istediği bu değildir.
Bu işleri yaparken de özellik ile ÇOMÜ ‘nün arkasına gizlenilerek rektör üzerinden bir model yaratılmaktadır.
Öncelik ile ÇOMÜ Rektörlüğüne en büyük zararı verdiklerinin farkında olamayacak kadar, propagandalarını fütursuzca sürdürmektedirler.
Gazetemiz ve yazarlarına saldırıyı alışkanlık haline getirmiş olan bu site yazarı bakın ne diyor: “İşçi kendisine iyi davrananın başına çıkar”
Emeğe bu denli düşmanlık bu fütursuzluk, azgın faşist kapitalist gözü dönmüş kesimlerin ruh hali olabilir ancak.
Bu ruh halinde olanlar hayatı yaratan emeğin onurlu mücadelesi sonrasında bir gün utanacaklardır.
İlgi yazar, Onsekiz Mart Üniversitesinde Sosyal İş sendikasının taşeron işçiliğe karşı verdiği mücadeleyi gözden düşürmek ve itibarsızlaştırmak için her türlü çabaya başvuruyor.
Önce gerçekleri alt üst etme yolunu seçiyor.
Taşeron işçilik uygulamalarına karşı verilecek mücadelenin orada çalışan taşeron işçilerin işlerine son verilmesini sağlayacakmış gibi göstererek; işçilerin birliğine zarar vermeyi, mücadeleyi bu anlamıyla güçsüzleştirmeyi hedefliyor.
Bununla da yetinmeyen yazar komplo teorilerine baş vuruyor.
Üniversitede çıkan bir yangın için bile sabotaj iddiaları üzerine kurulmuş komplo teorileri ile kendince birilerini hedef göstermeye çalışıyor.
Üniversite yönetiminin bu konudaki iddialar için “dedikodu” açıklamasına rağmen ortalığı bulandırmaya devam ediyor.
Taşeron işçiliğe karşı verilen mücadeleyi sanki Rektör Sedat Laçiner’e karşı sürdürülen bir mücadeleymiş gibi göstermeye çalışarak Rektör Laçiner’in konumunu sözde destek olmak adına olumsuzlaştırıyor.
Halbuki biraz gerçekleri görme noktasında samimi davranabilseydi sendikanın bu konudaki açıklamalarını gayet iyi anlayabilir idi.
Sosyal İş sendikası konuya ilişkin şunları kaydetmiştir:
“Hızla gelişen ve büyüyen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde, bu gelişme ve büyüme sonucu ortaya çıkan kadro açığı giderilmemiş, dolayısıyla taşeron şirketlerden işçi temin ederek bu açık kapatılmaya çalışılmıştır. Bu durum yeni değildir, yıllardır bu şekilde devam etmektedir. Bu nedenle bu durumun asıl sorumlusu ne bugünkü Üniversite yönetimi ne de önceki Üniversite yönetimleridir. Asıl sorumlu, kadrolu işçi istihdamını önleyen, taşeronlaştırmayı teşvik eden hatta zorunlu hale getiren yeni-liberal politikalardır. Dolayısıyla mevcut Üniversite Yönetimi’nin de sendikamızın işlettiği sürecin, kendilerine karşı ya da özel olmadığını bilmesi, yasal haklarımızı kullanmamıza saygı göstermesi ve üyelerimizin iş güvenceleri konusundaki hassasiyetimizi gözetmesi gerekmektedir”
Sendikanın taşeron işçiliğe karşı verdiği mücadelenin bir başka engeli de ne yazık ki olayı doğru algılayamayan üniversite yönetiminden gelmiştir.
Üniversite yönetimi sendikanın mücadelesini taşeron çalışma sistemine karşı olduğu gerçeğinden uzaklaştırarak kendisinin konuya ilişkin bir tasarrufunu önümüzdeki günlerde gündeme getirebilir.
Çalışanların iş güvenliğine dönük olarak gelişebilecek bir yorumun telafisinin zor, çok daha büyük olumsuzluklara sebep olacağını şimdiden not edelim.