Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İşin başında sesi kısıldı!

Yazımın başlığını bir ironi olarak algılamayın. AKP ikinci olağanüstü kongresinde eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun söylediklerinin altındaki gerçek; AKP'de yaşananların, sadece bir genel başkan ve beraberinde bir başbakan değişikliği olmadığı; bir yönetim biçimi değişikliğinin, tek adam rejimine giden yolda ilk adımın atıldığının göstergesidir. Zaten tüm söylevler de bunu doğrulamaktadır. Parlamenter sistem ve mevcut anayasanın ayaklar altına alındığı artık aleni olarak ifade edilmektedir. Bundan sonra belirleyici olan Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesidir, yeni başbakan Erdoğan'ın tek adamlığını gerçekleştirmek için işin başındadır, ancak ömrü ne kadar sürer bunu bilemeyiz! Ancak sesinin daha işin başında kesilmiş olması tam bir realitedir. Bundan sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın sesi ve söyledikleri geçerlidir.

1390

 Bundan sonra belirleyici olan Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Hele kongrede Erdoğan’ın  mesajı okunurken tüm salonun ayakta mesajı dinleme sahnesi var ki; tıpkı Nazizm’in ritüellerindeki gibiydi.

Eski başbakanın görevden alınması; Erdoğan’ın müdahaleleri sonrasında yaşanan sorunların sonucudur.

Davutoğlu’nun kongrede yapmış olduğu konuşmada söylemiş olduğu “Bugün yeni bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Bu konuşma benim için kolay değil. Daha önce 2 kez sizlerle birlikte olduğum bu salonda, yeni bir kongre için karşınıza çıkmak benim arzu ettiğim bir şey değildi.

 

Bunun sizin vicdanınızda da rahatsızlığa neden olduğunun farkındayım. Görevi devretmemin yegane gerekçesi AK Parti hareketinin birliğinden duyduğum endişedir” şeklindeki sözler yeni bir başbakan belirlenmesi ihtiyacının arkasındaki gerçekleri ortaya koymaktadır.

Sözde eğilim yoklaması ile tek aday olan Yıldırım ise, tüm çabasının başkanlık sisteminin yaratılması olacağını kısık sesine rağmen gür bir şekilde dile getirmiştir.

Evet ülkede artık yeni bir dönem başlamıştır.

Demokrasi emek ve barış güçleri, şiddet ve savaş politikalarıyla  yoğrulmuş anti demokratik gerici   uygulamalara karşı, kendilerini hazırlamalıdırlar.

Ne yazık ki ana muhalefet partisi konumunda olan ancak son dokunulmazlık oylaması sonrasında bu durumu tartışmaya açık hale gelen CHP’nin Antalya kampından basına sızanlar hoş kokular değildir.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun ‘HDP’nin Anayasa Mahkemesine başvurusuna destek veren milletvekillerini partiden atarım’ sözleri demokratik çevrelerde soğuk duş etkisi yaratmıştır.

Bugünlerde parlatılan diktatörlük ruhu, eğer Kılıçdaroğlu’na kadar etkili oluyorsa durum vahim demektir.

Antalya kampında CHP’nin, AKP’nin payandası olma rolüne yol açan tavrına karşı milletvekillerinin eleştirilerini görmezden gelerek üstüne birde parti örgütü iradesini yok sayacak şekilde bir tavır geliştirmek tek adam diktatörlüğüne doğru hızla yol alınan süreçte halk kitlerinin, CHP’ye olan güvenini zedeleyecektir.

Demokrasiye, özgürlüklere, barışa, emeğin haklarına, yaşamsal değerlere sahip çıkmaya inadına devam…

Gerçekler kazanacaktır, diktatörlük heveslileri amaçlarına ulaşamayacaklardır, tarih örnekleriyle doludur.

Dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinde geliştirdiği olumsuz tavrın sonuçları CHP’yi de, olumsuz etkileyecek gelişmelere neden olabilir.

Şimdi bu olumsuzluğun sonuçlarını telafi etmek anlamında demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesi zamanıdır.

Sorunun bir demokrasi ve özgürlükler sorunu olduğu unutulmamalıdır.

Bunun için Anayasa mahkemesine yapılacak itiraz ihmal edilmemeli, partili cumhurbaşkanlığı ile başlayıp, tek adam rejimine evrilecek koşulların yaratılmasını sağlayacak anayasa değişikliği planını bozacak halk muhalefetinin gelişilmesi için sorumluluk alınmalıdır.