İş sağlığı ve güvenliği mi dediniz!…
Başbakanın yeni iş sağlığı ve güvenliği paketini açıklamasından saatler sonra Rize’de bir tünel inşaatı çöktü 4 işçi göçük altında kaldı.
Kurtar(a)ma çalışmaları sonrasında 3 işçi yaralı olarak kurtarıldı, bir işçi yaşamını yitirdi.
İş sağlığı ve güvenliği kavramı, ne zaman işçi sağlığı ve güvenliği olarak algılanırsa o zaman bu noktada bazı adımlar atabiliriz.
Açıklanan bu yeni paket işçi ölümlerinin önüne geçemeyecektir.
Taşeron çalışma sistemine son verilip, işçilerin örgütlenmesinin önündeki engeller kaldırılmadığı sürece işçi sağlığı ve güvenliğinden bahsetmek hayalden öteye geçmeyecektir.
İş sağlığı ve güvenliği paketi tehlikeli iş kollarında çalışacak işçiler için getirilecek sertifika sistemi ile patronların sorumluluğunu ortadan kaldırıp tüm sorumluluğun çalışanlar üzerine atılacağı yeni düzenlemelerin işareti olarak kendisini göstermektedir.
İş cinayetlerindeki en önemli eksiklik gerekli denetimin yapılmaması iken, bu noktadaki denetimin özel şirketlere verilecek olması, bugün yaşanan suiistimallerin aynen sürdürüleceğinin ifadesidir.
Bu süreçte bazı orta kademe yöneticilerde sorumluk altına sokularak patronların sorumluluğu özellikle ortadan kaldırılmakta göstermelik olarak ölümlü iş kazalarının olması durumunda işsizlik sigortası priminin 1 puanlık artışı ile sözde tedbir üretildiği lanse edilmektedir.
Bu paket, iş kazalarının önünü alacak bir düzenleme olmanın çok ötesindedir.
12 yıllık AKP iktidarı döneminde 15 bin emekçinin iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdiğini düşünürsek bu siyasal iradenin tamamıyla sermayeden yana tavır koyduğu ortaya çıkmaktadır.
Yaşanılan bazı hassasiyetler nedeniyle göstermelik olarak iş sağlığı ve güvenliği paketi gündeme getirilmiş olsa da, sermaye daha çok sömürerek daha çok kar elde etme amacıyla hareket ettiği için bu sistem dahilinde herhangi bir gelişmenin sağlanması mümkün gözükmemektedir.
Bizzat çalışanların üzerine sorumluluklar yüklenip, patronların korunacağı bir düzenleme yapılmaktadır; sonuçta biz gerekeni yaptık ama çalışanlar özenle davranmıyorlar denip çıkılacaktır.
Kader edebiyatı, fıtrat söylevleri sürüp gidecektir.. .
Ne zaman işçiler kendi örgütlenmelerini gerçekleştirip, tüm denetimi kendi ellerine aldıklarında, gerektiğinde güvencesiz koşullarda çalışmama iradesini koyduklarında, taşeron çalışma sistemine son verildiğinde, sendika ve grev hakkının eksiksiz bir şekilde gerçek anlamıyla hayata geçirildiğinde; işçi sağlığı ve güvenliği için bazı iyileştirmeler sağlanmış olacaktır.
Alışkanlık oldu
Soma Yırca’daki 6 bin zeytin ağacının termik santral yatırımı bahane edilip hukuksuz bir şekilde kesilmesinden sonra önceki gün Bursa’da da yapılaşma adına yüzlerce zeytin ağacı kesildi.
Kar elde etme dürtüsü yaşam hakkı tanımıyor.
İstediği gibi ağaçları kesiyor, toprağımızı, suyumuzu, havamızı kirletecek şekilde yaşamsal değerlerimiz ranta kurban ediliyor.
Kapitalist sistemin pratiği böyle olunca insan ister istemez ağaç kesimlerinin olduğu her yerde kaygılanıyor.
Daha dün İstanbul’da Validebağ koruluğuna sahip çıkan vatandaşlar polis şiddetine maruz kaldılar.
Kapitalist sistem yaşamsal değerlere sahip çıkan herkese acımasızca saldırıyor.
Çanakkale’de yaşanan bir olay ve ardından yapılan açıklamalar çevresel değerlere bu denli saldırıların olduğu koşullarda bazı konuların açıklığa kavuşturulması ihtiyacını daha da önemli hale getiriyor.
Kepeze yapılacak İmam hatip okulu için bazı ağaçların kesildiği ve bunların bazı bölgelere yeniden dikildiği milli eğitim müdürlüğü tarafından bildirildi.
Önce Çanakkale Belediyesi ekipleri aracılığıyla bu operasyonun yapıldığı bildirilmişti.
Çanakkale belediyesi bu işlemden haberi olmadığını, kendilerinin böylesi bir işleme aracılık yapmadığını kamuoyu ile paylaşınca bu sefer aynı müdürlük bunu il özel idaresi aracılığıyla yaptığını bildirdi.
Çanakkale İl Özel İdaresinde dikili ağaçları söküp, kökü ile birlikte bir başka yere nakledecek bir ekipmanın olduğunu zannetmiyorum.
Milli eğitim müdürlüğünün bu denli özensiz açıklamaları sonrasında insan ister istemez düşünüyor; gerçekten bu ağaçlar söküldü mü, ağaçları söküp tekrar dikecek bir ekipmanın olmadığı koşullarda bu işlem ne kadar sağlıklı bir şekilde yapıldı, kaç ağaç söküldü sökülen ağaçlar nereye hangi sayıda tekrar dikildi, dikilen ağaçlar tekrar yaşamlarını sürdürebilecek mi?
Bu konularda Çanakkale Mili Eğitim Müdürlüğü ikna edici aynı zamanda ispat edici bir açıklama yapmak zorundadır.
Bu uygulama aynı zamanda bu konudaki sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve platformlar tarafından kontrol edilmeli, denetlenmelidir.
Bu kadar özensizliğin altından iyi kokular gelmiyor diye düşünüyorum.
Kimsenin yaptığı yanına kar kalmamalıdır.
Geçmiş olsun
Gazeteci arkadaşımız İlker Yurttaş bir kalp krizi geçirdi. Kendisine acil şifalar diler, bir an önce sağlığına kavuşmasını temenni ederim.