Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İş, ekmek, özgürlük…

Sivas'ta demir çelik işçileri 5 aydır alamadıkları maaşları için yaptıkları protesto nedeniyle 2 gündür güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kalıyorlar. Bu tablo ülkemizdeki emekçilerin içersinde bulunduğu durumu net olarak ortaya koymakta, kapitalist sistemin gereği olarak siyasi iradenin güvenlik güçleri marifetiyle açlığa sefalete mahkûm ettikleri emekçilerin sorunlarına sahip çıkmaları durumunda; şiddet uygulanarak baskılanacağı gerçeği ülkemizin temel gerçeklerinden biridir. Bu koşularda yapılan asgari ücret tespit çalışmalarının ne kadar göstermelik bir çalışma olduğunu söylemek için birçok neden söz konusudur.

1217

 Her şeyden önce bu çalışmalara işçiler katılmamakta, işverenler ve hükümet temsilcileri ile kendilerine yandaş olmakta sınır tanımayan sözde bazı işçi temsilcilerinin katıldığı bu çalışmadan işçiler lehine bir sonuç beklemek hayalden öte bir sonuç getirmez.

Seçim meydanlarında verilen 1300 TL asgari ücret sözünü yerine getirmek zorunda kalıp, işçiler lehine olumlu işler yaptıklarını söyleyenlere hatırlatılacak birkaç gerçek var.

Bu ülkede açlık sınırı 1393 TL, yoksulluk sınırı 4403TL dir, bir ailede 3 kişinin çalışması durumunda bile yoksulluk sınırını yakalayacak bir gelir düzeyine ulaşılamamaktadır.

Kaldı ki işsizliğin bu denli yoğun olduğu bir ülkede bir aileden 3 kişinin çalışabilecek olması çok gerçekçi değildir.

Sonuç itibarıyla 1300 TL olarak belirlenmesi beklenen asgari ücret hane halkının yoksulluğuna çare olabilecek bir ücret değildir.

Bununda ötesinde asgari ücrete yapılacak zammın karşılığında bunun diyeti işçilerden talep edilmekte, işsizlik fonundan yapılacak sübvansiyonlarla işverenler rahatlatılmaya çalışılmaktadır.

Hemen yedekte kaşık ile verdiklerini kepçe ile alacakları politikaların hazır bir şekilde bekletildiğini unutmayalım.

Daha şimdiden ekmeğe zam tartışmaları başlamış, bazı şehirlerde yapılan zamlar uygulamaya konulmuş, işveren örgütleri 2016 yılı için yoğun bir zam furyası hazırlığını şimdiden başlatmışlardır.

Hadi bunları da bir kenara koyalım, Sivas demir çelik işçilerin karşılaştığı durum işçilerin, emeği ile geçinenlerin her zaman mağdur olacakları bir gerçeğe işaret etmektedir.

Bu duruma itiraz edip maruz kaldıkları şiddet ve baskılarda işin bonusudur.

Bonus uygulamaları bunlarla da sınırlı değildir; iş cinayetleri, iş kazaları, meslek hastalıkları, işten atılma, uzun çalışma saatleriyle insanca yaşayabilecek koşulardan uzak kalmak gibi uygulamalarla sürmektedir.

Tüm bu uygulamalar sermaye düzeninin gerçekleridir.

Sermayenin, kapitalist toplumda daha çok kazanması adına sürdürülen sömürü sisteminin yapısal özellikleridir.

Mevcut koşulların böylesi olduğu bir süreçte ‘iş, ekmek, özgürlük’ talebini güçlendirmek, işçilerin emekçilerin bu talep ile vahşi sömürü düzenine karşı ayağa kalkmalarından başka bir alternatif yoktur.

‘İş , ekmek, özgürlük’ talebi; beni, kurtuluşları   emek mücadelesinin kazanımlarıyla çok yakından ilgili olan gençlik mücadelesine  götürdü.

12 Eylül askeri faşist darbesinin idam ederek katlettiği Erdal  Eren’i hatırladım.

13 Aralık 1980 tarihinde yaşı büyütülerek, her yönüyle hukuksuzluğun hükmettiği bir dava sonucu idam edilen Erdal Eren gençlik yılarında emek mücadelesinin kararlı bir neferi olarak emek gençliğinin örnek devrimci kişiliğine sahip bir genç olarak faşizmin saldırılarına karşı yiğitçe mücadele etmiştir.

İşte bunun için bugün hala gençliğin kalbindedir, her bir devrimci gencin Erdal olmak hayaline konu olan Erdal Eren gençliğin onuru olmuştur.

Onu anmak; onun mücadelesine sahip çıkarak, onun yiğit, fedakar, mücadeleci kimliğini örnek almaktan geçer.

Çanakkale Emek Gençliği 13 Aralık Pazar Günü saat 14.00 de Türkan Saylan Sosyal Tesisleri nikah salonunda düzenledikleri bir etkinlikte Erdal Eren’i anacaklar.

Faşizme, zulme, savaş politikalarına, insanlık düşmanı uygulamalara,  sömürüye karşı tepkimizi güçlendirmek adına Erdal Eren’i unutmadığımızı bir kez daha gösterelim.

Erdal Eren yaşıyor, mücadelemizde yaşatmaya devam edeceğiz.