sermet@canakkaleolay.com
İnsanlığımızı ve vicdanımızı yitiriyoruz, geri dönüşü zor olacak, ciddi hasarlara yol açan bir felaketin eşiğine getirildik. Savaş denilen ölüm makinası, artık insanlığın gereklerini tamamıyla yok sayarak öldürmeyi sürdürüyor. Cizre'de bir binanın bodrum katında yaralı 24 insan, 5 gündür adeta ölüme terkedildi. İçlerinden ölen 4 kişinin cesetleriyle bir arada olan, yaralı olarak kan kaybeden her an yeni ölümlerin yaşanabileceği bu insanlara yardım edilmiyor, yaşam hakları yok sayılarak üzerlerine bomba yağdırılmaya devam ediliyor. Nasıl bir şeydir, ne hale getirildik, bilinçli olarak ölüme terk edilen insanlar can çekişirken, insanlık nerede!
Yaşanılan felaketin boyutunu orada bulunan vatandaşlardan biri şöyle anlatıyor; "Sargı bezi bile yok. Yorganın içindeki pamukları, çocuk bezlerini yaralara koyduk. Yaralılarımızın durumu kötüye gidiyor. Ayaklarından yaralananlar var ve artık kangren olmak üzereler. İnsanlık ölüyor. Yaralılarımızın yaraları kokmaya başladı. Bodrum katında ölülerimiz kokmaya başladı. Bundan sonra yaşanacak her ölüm infazdır. Buradaki olayları anlatmak için burada olmak lazım. Bir evdeyken bombanın patlaması ve bize katılanlarla beraber 4-5 gün önce 28 yaralıydık. Maalesef sağlık ihtiyaçlarını gideremediğimiz için 4 kişi hayatını kaybetti. Cenazeler kaldığımız evin içinde. Battaniyelere sardık. Yavaş yavaş kokuyorlar. Havasızlıktan zaten yaşanılmıyor”
Yaşanan insanlık dramı böyle iken, Başbakan bu konuda kendisiyle görüşmek isteyen milletvekillerini kabul etmiyor.
Vali, İçişleri Bakanlığının talimatlarını yok sayarak yaralıların sağlık personeli eşliğinde ambulansa taşınmasına engel oluyor.
Savaşta dahi yaralı olan insanlara böylesine bir muamelenin yapılmayacağı bilinirken, ölüme terk edilen bu insanlara karşı yapılanlar planlı olarak ölüme sebep vermekten başka bir anlam taşımaz.
Tüm bu uygulamaların arkasındaki gerçek, artık ülkemizin bir hukuk devleti olmaktan çıkmış olmasıdır.
Fiili olarak tek adam diktatörlüğünün var edildiği uygulamalara, yaşamın her noktasında tanıklık ediyoruz.
Daha dün kaymakamlara “mevzuatı koyun bir tarafa” talimatı verildi, bununla da yetinilmedi kaymakamların kendilerini yargının yerine koyarak terörle ilişkisi olduğu iddiasıyla kamu görevlilerinin adalete teslim edilmesi şeklindeki diktatörlük merdivenin basamaklarının hızla çıkıldığı gelişmelerin kapısı aralandı.
Tüm bu hukuksuz uygulamalar sürdürülürken toplumun da hızla din esaslı dönüşümlere hazırlandığını bunun gereklerinin yerine getirildiğine tanıklık ediyoruz.
Geleneksel aile yapısına uygunluk adı altında medya için getirilen bazı düzenlemeler ile dinsel esaslı bir yaşamın geliştirilmesi ve yaşam tarzlarına müdahale anlamında yeni operasyonların hazırlığı yapılmaktadır.
Gece tacize uğrayan bir kadın için” o saatte orda ne işi vardı” şeklinde bir değerlendirme yapılabiliyorsa, durum vahimdir.
Tüm bu gelişmeler hedeflenen tek adam diktatörlüğüne giden yola döşenen yeni taşlardır.
Çanakkale Valisinin bir toplumun gelişmesi için imamların eğitimini kıstas olarak alması boşuna değildir.
Hükümet oldukları günden beri laik sistemle sorunları olan AKP’nin toplumu şiddet, savaş sarmalı altında dönüştürme çabaları; demokrasi, hukuk, adalet ve özgürlükler için son derece olumsuz sonuçlar yaratacaktır.
Demokrasi, hukuk, adalet ve özgürlükler için yarın çok geç olmadan sorumluluk almak zamanıdır.
Meclis koridorlarındaki” insanlar ölüyor” seslerine korumalarıyla cevap veren bir başbakanın var olduğu ülkede yaşıyor olmak oldukça sıkıntılıdır.
Yine de enseyi karartmayalım.
İnsanlık ölmesin, vicdanlar kurumasın.
İnadına barış…