Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İnsan odaklı olmak…

2615

Son yıllarda Çanakkale Devlet Hastanesi için ağırlıklı olarak olumlu değerlendirmeler yapıldı. Genel değerlendirmelerin bu şekilde olması doğal olarak beni de memnun ediyor idi. Bu konuda kendi değerlendirmelerime zemin olacak bir pratiğim, birkaç gün öncesine kadar olmamıştı. Birkaç gün önce, muayene olmak için ilk defa Devlet Hastanesine gittim. Gerçekleşen olaylara bağlı olarak hayal kırıklığına uğradım. Bugüne kadar hep olumlu değerlendirme yapan kavrayışı analiz etme ihtiyacı otomatik olarak gündeme gelmişti. Kavranamayan bir olgu vardı; insan odaklı yönetim sistemleri, kendi felsefesi ile bir bütün olarak içselleştirilmelidir. 
 

İlk defa tedavi amaçlı hastaneye giden bir kişi olarak bakın neler ile karşılaştım.
Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) 182 aracılığı ile bir gün öncesinden randevumu alıp, müracaat bankolarından sıra numarasını da aldıktan sonra muayene için sıramı beklemeye başladım.
Bu esnada aynı sıra numarasının birden fazla kişiye verilmesinin getirdiği karışıklık, ayrıca doktor sekreterlerinin sıra ile hastaların kabulü konusunda yeteri kadar disiplinli davranmamasının sonuçları ile bekleme ciddi bir olumsuzluğa dönüştü.
Önceden yerel olarak, telefon ve internet ile alınan randevuların yerine merkezi bir sisteme geçiş ne kadar faydalı olacaktır?
Birkaç gün öncede basından takip ettiğim kadarı ile, yine randevu sistemindeki problem nedeniyle ciddi sorunların yaşandığı düşünülür ise; merkezi çözümler yerine yerelden yapılacak düzenlemelerin daha uygun olup olmayacağı konusu gerek teknik gerekse diğer koşullar itibarıyla yeniden değerlendirilmelidir.
Doktor sekreterlerinin daha disiplinli çalışması konusunda eğitilmeleri ihmal edilmemelidir.
Sonrasında kan tahlili ile ilgili serüvenim başladı.
Akıl almaz bir sıra vardı.
Bu sorun için, acaba ihtiyaca uygun yeni imkanlar yaratılması konusunda önlemler düşünülüyor mu sorusunu kendime sordum.
Yoksa nasıl olsa bizim vatandaşımız  kuyruklara alışkındır, burada da beklerler, ne gerek var şimdi; yeni eleman, yeni bir fiziki mekan vb. düzenlemeler derken sorunlar yaratmaya diye mi düşünülüyor acaba ?
Hastane’de her ne hikmet ise, bir kuyruk kültürü oluşmuş, her aşamada. Vatandaşın kuyruklarda bekletilmesi olağanlaşmış.
Tahlil sonuçları alınacak, haydi yine kuyruğa.
Halbuki bilgisayar sistemi kapsamında hiç kuyruğa girmeden tahlil sonuçlarının alınması da, tahlil sonuçlarının doktora ulaştırılması da çözülebilecek bir düzenleme olmasına rağmen sonuçlar alındıktan sonra yine doktor kapısı önünde oluşan kuyruklar ile vatandaş adeta canından bezdiriliyor.
Hele birde, bu sıcak yaz gününde havalandırma, ve soğutma sistemi olmayan o koridorlarda adeta yanarak beklemekte ayrı bir işkence.
Hastanemizde belki eskiye göre çok ileri gelişmeler sağlanmış olabilir.
Fakat insan odaklı bir yönetim felsefesinin daha yapacağı çok şeyler olduğu gerçeğini unutmayalım.
Çözümleri çok basit olan bu düzenlemeleri yaparak devlet hastanesi yönetimin sağladığı gelişmeyi taçlandırmak inanın, çok zor değil.
Sağlık hizmeti, insanlarımızın rahat edeceği fiziki koşullara kavuşturulmalıdır.
Sağlık sisteminin genel sorunu olan bir doktorun hastasına ayıracağı zamanın 5 dakikayı dahi bulmadığı bu koşullarda hiç olmaz ise vatandaşımızı kuyruklarda bekletmeden verilecek hizmet bir motivasyon olur.

Soydan, Özkurnaz  polemiği
KÖY-KOOP Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz tarafından referandum ile ilgili olarak KÖY-KOOP olarak tercihlerinin ‘evet’ olacağının açıklanmasından sonra doğal olarak CHP İl Başkanı Soydan tepki gösterdi ve çeşitli eleştirilerde bulundu.
Özkurnaz’da sosyal demokrat bir geleneğin etkisi ile cumhuriyet değerleri ve  laiklik üzerinden cevap verince kısır bir tartışma ve polemik ortaya çıktı.
Bu tartışmada bir gerçek es geçildi.
Özkurnaz,  3 bin kooperatif ve 2 milyon üyesi adına bu kararı nasıl oluşturmuş idi?
Bu tutum, kendi örgütselliği içinde demokratik işleyiş ile ne kadar uyumlu idi?
Yoksa başta siyasi partiler olmak üzere, sivil toplum örgütleri, çeşitli meslek kuruluşları ve sendikaların klasik hastalığı olan anti demokratik işleyiş mi tecelli etmişti?
Özkurnaz bu iç işleyişin, detaylarını kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Belki de  herkese örnek olacak bir deneyimin yaratıcısı olacaktır !
Kendi içinde demokratik işleyişin gerekliliklerinin yerine getirilmediği bir “evet” demokrasi anlayışını da sakatlar.
‘Evet’çilerin kötü bir referansı yaratılmış olur.
Soydan’a demokrasi dersi vermeye kalkarken, anti demokratik denizde  boğulmamak  gerekir.
Bu tartışma bana bir başka gerçeği  hatırlattı.
Eski ÖDP Genel Başkanı BDP Milletvekili Ufuk Uras ‘hayır’ oyu verecekleri ‘Ergenekoncu’ olarak ilan etti.
Bu kadar yoğun akıl tutulması ve sapkınlığa çok şaşırdım.
Bugün solun önemli bir bölümü, demokrasi aldatmacası olarak sunulan, özünde demokratik gelişim ile hiçbir bağlantısı olmayan Anayasa değişikliğine karşı gerçek anlamda demokratik özgür ve halkçı bir anayasa için mücadele platformunu geliştirmeye çalışmaktadır.
Referandum  sürecinde, AKP nezdinde sistemin saldırılarını boşa çıkarmak için mücadele talepleri  belirlenmiş ‘Hayır ‘ cephesine ‘Ergenekoncu’ değerlendirmesi son derece tehlikeli sonuçları olan bir tespittir.
Özgürlük kavramını dillerinden düşürmeyenler için,  etik de değildir.
Referandum sonrasında sonuç ne olur ise olsun sol değerler ile hareket edenler boykotçusu da, evetçisi de yeniden, yeni özgür, demokratik  bir anayasa için bir araya gelmek zorundadırlar.
Anlaşılan,  referandum sürecinden çıkarılacak önemli dersler olacaktır herkes için…

Sermet ATADİNÇ