havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İnsan hakları mı dediniz…

2077

10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Birleşmiş Milletler tarafından kabulünden itibaren 10 Aralık günü ‘Dünya İnsan Hakları Günü ‘ olarak kutlanmaktadır. Günlerimiz çoktur, ne yazık ki bu günlerde göstermelik olarak bazı şeyler yapar ve olayları sulandırmanın ‘senede bir gün’ şarkısı ile özünü boşaltmanın aracına dönüştürürüz bu günleri. Ülkemizin insan hakları karnesi oldukça sorunludur. Bunun için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Daha geçen hafta sonu bu ülkede, protesto etmek gibi en demokratik haklarını kullanmak isteyen üniversiteliler, “eşek sudan gelinceye kadar” dövüldü.
Hafızalar henüz taze; yine bir hafta gibi bir süre önce başbakan Wikileaks belgeleri nedeniyle basın kuruluşlarına lanet yağdırdı, aynı zamanda tehdit etti.
Her biri insan hakkı gaspı olan bu ihlaller uzar gider.
Temel yaşam haklarına tekabül eden, insanların sağlıklı bir çevrede, insanca yaşam koşullarına bağlı şartların oluşturulması ne yazık ki sürekli engellenmiş, ciddi hak ihlallerini içersinde barındıran bir pratik yaşamımıza yön vermiştir.
Hal böyle iken siyasal iktidarlar da olayın demagojik tarafının dışına çıkamamışlardır.
Siyasal sistemlere bağlı olarak bu ihlallerin dozları farklı farklı hayata geçirilmektedir.
Tarihsel süreçte bu gelişim bazen çok açık ve zorun kullanıldığı açık uygulamalar ile hayata geçirilmiş, bazen de örtülü ve maskelenmiş olarak sözde demokrasi aldatmaları altında uygulanmıştır.
AKP iktidarı ile birlikte insan hakları konusunun uygulanması göstermelik ve aldatmacalar ile bezenmiş bir kategoride sürdürülmüştür.
Gerçek bu noktada çok açık iken demokratikleşme gerekçesi ile AKP hükümetine destek veren sözde ‘aydın ve ilerici’ geçinen çevreler günümüzün en garip uygulamalarına imza atmaktadırlar.
Referandum da bile AKP destekçisi siyasal tutum takınan çevreler, bir kez daha insan hakları bazında bir değerlendirme yaparlar ve AKP hükümetinin bu alandaki gerçek yüzünü kavrayabilirler ise; bu yıl 10 Aralık için en faydalı bir pratiği yaşamış oluruz.
Bunun için şöyle çevremizdeki olup bitenlere bir göz atmak yeterli olacaktır.
Çünkü İnsan hakları ihlalleri had safhadadır.

Lafla peynir ekmek gemisi yürümez…
Çanakkalelilere sorsak belirgin özelliğimiz nedir diye; çoğundan çok konuşur, az iş yaparız cevabını alırsınız muhtemelen.
Onun içindir ki yapılması gerekli birçok işimiz olmasına rağmen, bunları yerine getirmemenin ruh hali ile yine de mutlu, umutlu, bir garip hallerimiz vardır.
Özellik ile bir araya gelip, birlikte iş yapma kültürümüz oldukça arızalıdır.
Bu alanda gerçekleştirdiğimiz bir başarı öykümüz yoktur.
Hal böyle iken ÇOMÜ tarafından yapılan Çanakkale iş dünyasının analizi ile ilgili çalışmanın sonuçları işimizin ne kadar zor olduğunu bir kez daha gösterdi.
Küçük işletmelerin iş ve ticaret hayatına yön verdiği ilimizde ticari hayatın gelişimi bu işletmelerin büyümesinden geçmekte.
Ekonomik konjektür dahilinde bu küçük işletmelerin tek başlarına büyüme modelinin zor olduğu bu koşullarda önümüze yine zor bir görev çıkmaktadır.
İşletmelerin birleşerek yaratacakları yeni sinerjiler, Çanakkale iş hayatı ve ticaretinin gelişmesi için olmaz ise olmaz yoludur.
Fakat bu yol da yürümek sonuca gitmek bize göre değil.
Yeni arayışlar ile yeni alternatifler konusunda neler yaparız sorusunu bir kez daha gündeme getirmeliyiz.
Bu alandaki yeni avantajımız Balıkesir ili ile birlikte kurulan Güney Marmara Kalkınma Ajansının kurulmuş olmasıdır.
 Fakat çok yakında bu ajansta bizlere benzer ise hiç şaşırmayın.
Kalkınma ajansıda kuruluşundan bu güne, kaplumbağa hızı ile yol almakta, gelecek açısından flu bir görüntü vermektedir.
Yetkilileri bizim olumsuz yanlarımız ile aralarına kesin sınırlar çizerler ise, ileriki günler için umutlanma imkânı bulabiliriz.
Çok konuşan, az iş yapan hastalığımız bugünlerde bir başka konuda kendisini yine gösteriyor.
Turizm ve Kültür Bakanımızın gündeme taşıdığı Hektor heykeli için şimdilerde yine herkesin ağzından bal damlıyor.
Nedense hiç kimse ortaya çıkıp bu gelişim için ben sorumluk merkezi olma konusunda görev alıyorum diyemiyor.
Herkes yine bütün iyi niyeti ile üzerimize düşen görevi yaparız havasında
Böyle gider ise merak etmeyin üzerine görev düşmez.
Çünkü nu projeler böyle hayata geçirilemez.
Yine iyi niyet gösterileri ile meçhulle giden bir yola açıldık, tıpkı Troia müzesinde olduğu gibi.
Sermet ATADİNÇ