İnadına barış
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde yurdun dört bir yanından yükselen barış talepleri ile heyecan bulmuş iken; Beytüşşebap’tan gelen acı haber ile bir kez daha sarsıldık.
Bu olay sonrasında yine halkların kardeşliğine zarar verecek yeni provokasyonlar gündeme gelecek.
Barış savunucuları yılmadan Kürt sorununun barışçı demokratik çözümü için terör ve şiddete karşı silahların susmasını, operasyonların durdurulmasını savunmayı sürdürmelidirler.
1 Eylülde barış için neleri savunmuş isek bugün aynı şekilde o taleplerimize sahip çıkmalıyız.
Çünkü savaş kan ve gözyaşı demektir.
Suriye’de yaşanan olaylar sonrasında ABD politikalarının taşeronu olarak sürdürülen savaş yanlısı politikalara bağlı olarak bölgede artan terör karşısında barış politikalarını savunmaktan başka hiçbir alternatif kalmamıştır.
Yaşananlar toplumsal gerilimi attırmaktadır.
İnsanların bir arada eşit koşullarda yaşamalarının şartları her geçen gün daraltılıyor.
Beslenen bir şiddet ortamı var.
Birbirimizi anlayacağımız, sorunlarımızı diyalog yolu çözeceğimiz ortamları yaratmak zorundayız.
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bunları talep ettik.
Beytüşşebap’ta yaşanan acılar ile bir kez daha bu talepleri savunma konusunda haklılığımız ortaya çıkmıştır. Yaşamlarını yitiren tüm vatandaşlarımızın acılarını paylaşır yakınlarına baş sağlığı dileklerimi iletirken politik ortamı demokratikleştirek; savaş politikalarına karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.
Bugün yaşananların ağırlığını, vebalini hep beraber taşıyacağız. Bunu yaşamamak için her vicdan sahibi insan sorumlu davranmak zorundadır. Savaştan değil barıştan yana tutum almalıyız.
Barış öyle bir kavramdır ki; yaşamın her alanında belirleyici olan bir kültürdür.
4+4+4 yasası nedeniyle 66 ay tartışmasında öğrenci velilerini evlatlarına ihanet etmek ile suçlayan, bunun çocuklarının geri zekâlı olmasını kabul etmek anlamına geldiğini söyleyen böylesi bir mantık ülkemizin demokratikleşmesinin önünde ciddi bir engeldir.
Ya Milli Eğitim Bakanının açıklamasına ne demeli;4+4+4 yasasına karşı olanları hedef göstererek PKK taraftarı ya da laikçi olarak tanımlayan bir yaklaşıma.
Böylesi bir mantık serisinin ülkemizi getirdiği nokta gözler önündedir. Her geçen gün artan gözyaşı ve acılar ne yazık ki ülkemizi bu mantık ile yöneten kötü siyasetin sonuçlarıdır.
Onun için hepimize düşen görev demokrasi ve özgürlükler anlamında yaratılacak dönüşüm ile barışın hakim kılınacağı çözümlerden yana olmak; savaşa ve şiddete karşı durmaktır.
Çeşitli milliyetçi reflekslerin yol açacağı, sorunların şiddet kullanılarak çözümü konusunda göstereceğimiz en küçük bir destek sonuçta bizlere tekrarlanan acılar olarak dönmektedir.
Denenmemiş tek bir yol kalmıştır.
Bu da; çözüm için diyalog ve müzakeredir.
Onun için bir kez daha; İnadına barış...