Seçkin Sağlam

ssboreas17@gmail.com

İleri demokrasinin geri adımları!

1585
Son birkaç yıldır Çanakkale’de yaşanan değişikliğin siz de farkına vardınız mı? Eylemlere polis müdahaleleri ne kadar da fazlalaştı!
 
Müdahale edilmeyen eylemlerde insanları çevreleyen polis ekipleri, TOMA’lar, kenarda bekleyen çevik kuvvet polisleri vs vs vs…
 
Artık en küçük bir hak arama mücadelesi bile “güvenlik” gerekçesi ile baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Hele hele grup AKP il binasına yürümeye kalkarsa anın da müdahale ediliyor.
 
İşte onlardan birini 4 Ekim 2012 tarihinde yaşadık. Truva Atı önünde toplanan savaş karşıtı kitle, Kordonboyu üzerinden İskele Meydanı’ndan geçerek AKP il binası önünde basın açıklaması yapmak istedi. Ancak polisin engellemesi ile karşılaştı. Yürümekte ısrar edince de o bildik tablo ortaya çıktı. TOMA’dan sıkılan sularla ıslanan kitle, AKP il binasına yürümekten vazgeçirildi!
 
Aslında bu süreç Saat Kulesi Meydanı’nda çadır kurmak isteyen öğrencilerle başlamıştı. Onlara yapılan müdahalenin ardından alışkanlık mı yaptı nedir, devamı da geldi. Sonrasında Halkevleri ‘nin 80’inci yılı yürüyüşüne müdahale edildi. Vesaireler birbirini kovaladı.
 
Eylemlerde genel anlamda ya müdahale edildi, ya da müdahale edilebilir izlenimi verilerek kitle kontrol(!) altında tutuldu.
 
Hatırlıyor musunuz o çadır eylemi ne içindi? Malatya’da Kürecik’te kurulacak Füze Kalkanı!
 
Ne oldu sonra? Füze kalkanı yetmez deyip, patriotlarla tanıştık. Artık hava sahalarımız daha da güvenli hale geldi!
 
Ekim tarihindeki polis müdahalesinin ardından eyleme katılan yaklaşık 60 kişi hakkında soruşturma başlatıldı, bu 60 kişinin de 49’u hakkında iddianame hazırlanarak dava açıldı.
 
Savaşa karşı, “İnsanlar ölmesin” diyen 49 kişi 26 Mart Salı günü (yarın) yargılanacaklar.
 
AKP’nin fikir özgürlüğü, başbakanın “ben de şiir okuduğum için cezaevinde yattım” propagandaları, Bülent Arınç’ın gözyaşları ile tanıştığımız “İleri demokrasi” İskele Meydanı’na kadarmış. AKP’ye yürümeye kalktın mı yandın!
 
Başlatılan imza kampanyası ve yapılan çağrılarla yarın Adliye önünde “barış nöbeti” olduğu duyuruldu. Katılımın yoğun olması bekleniyor. Bakalım davadan ne sonuç çıkacak? Bekleyip göreceğiz.
 
***
 
Beyaz sular hayatımızı karartmasın!
Kazdağları’nda altın madeni çalışmaları her şeye, herkese rağmen devam ederken Çanakkale Çevre Platformu da çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant, termik santraller için “Gerekirse yaramazlık yaparız” demişti. Sanıyorum Kazdağları konusunda da aynı yaramazlıkları bir hatırlatmak gerekiyor.
 
Beyazlaşan dere suları, bölgede yaşayan insanların hayatlarını karartmadan, son ağaç kurumadan, son elmayı yemeden önce daha fazla karşı çıkmanın zamanıdır. Zaman geçtikçe sıkıntısı daha da büyük olacak altın madeni ile dönüşü olmayan bir yola girmeyelim. İzin vermeyelim hayatımızı ve geleceğimizi karartmalarına…
 
Geçtiğimiz haftalarda Çanakkale’de panele katılan Onur Hamzaoğlu aslında bu işi çok güzel özetlemişti. Bu tamamen ekonomik, uluslararası sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenen, bu işin karşısında sadece bölge köylüleri değil, aynı zamanda tüm Çanakkale halkının da durması gerekiyor.
 
Toprak altındaki cevherin değerlendirilmesi, ya da daha fazla termik ile daha fazla enerjinin aslında birileri için daha fazla kazanç olduğunun farkına varmalıyız. Çünkü kapitalizm, hiçbir zaman doymayacak, her zaman daha fazlası için topraklarımızı işgal etmeye çoktan hazır. Yeter ki bir yerinden başlasın. Bir kere başladı mı, çorap söküğü gibi gelecek.
 
İşte o başlangıca izin vermemeliyiz. O başlangıçta tavrımızı ortaya koymalı, bu işi başlamadan bitirmeliyiz.
 
Madenini de altınını da termiğini de enerjisini de alıp gitmeleri için mücadeleyi daha da yükseltmeliyiz.