Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

`İleri Demokrasi`, Yargı ve `Millet İradesi`!...

2477
‘İLERİ DEMOKRASİ’, YARGI VE ‘MİLLET İRADESİ’!...
Başbakan geçtiğimiz günlerde, yürütme ile yargı ilişkilerine yönelik yorum ve ‘açılım’ yaptı: “Biz yargının işine karışmıyoruz, yargı da bizim işimize karışmasın.”
İleri demokrasi adına önemli bir analiz…
Evet; yürütme yargının işine karışmamalı. Ancak bırakınız ileri demokrasileri, ortalama bir demokraside bile yargı; yürütmenin, daha açık ifade ile hükümet uygulamalarının yasalara, anayasalara ve hukuk normlarına uygun olup olmadığını denetler.
Bu durum, bu kural veya bu ilişki, demokrasilerin evrensel düzeyde kabul edilen bir gerçekliğidir.
Başbakanın ifadeleri aynı zamanda ‘kuvvetler ayrılığı ilkesi’nin de yürütme lehine yeni ve ilginç bir yorumu olarak değerlendirilebilir.
Yargının, yürütmenin işine karışmaması durumu, demokrasi ile demokratik bir toplumsal hayat ile bağdaşmaz.
Böylesi siyasi rejimlerin adı, en hafif ifade ile demokrasi diye tanımlanamaz.
Bu, olsa olsa diktatörlükleri tanımlayan bir ifade olur.
Buradan seçimler, ‘millet iradesi’ ve ileri demokrasi ilişkisine yönelik de birkaç söz söylemeliyiz.
Yurttaşlar olarak 12 Haziran’da sandık başına gideceğiz.
İrademiz % 10 barajı ile, arızalı bir seçim ile tecelli edecek.
Millet iradesini dillerine pelesenk eden düzenin büyük partileri, bu durumdan şikayetçi görünmüyorlar.
Hatta bu arızalı barajlı sistem sonucu, başımıza devlet kuşu konar mı diye de oy duasına yatıyorlar.
Ama bir gerçek var ki ve yine geçmiş seçimlerin gösterdiği gibi oylarımızın, daha doğrusu irademizin
Çok önemli bir bölümü çöpe gitmeye aday.
Bu gerçek biline biline, barajı geçmesi beklenen parti sözcüleri, barajın altında kalması muhtemel partilere oy verecek seçmenlere “Aman, oyunuz boşa gitmesin tercihinizi bizden yana yapın.” çağrısını  yapmaktan da geri durmuyorlar.
Bu paradoks ve ikiyüzlülüğün ‘çağrı sahiplerine’ yakışmadığını söyleyemem.
Burada millet iradesi söylemi hatta tapınması ile ileri demokrasi arasında bir sosyal, toplumsal, demokratik, kan uyuşmazlığının olduğu açık değil mi?
Yine laiklik ve ileri demokrasi açısından anlaşılması zor bir durum da, bölgede kimi camilerde imamların AKP’ye oy verilmesi yönünde vaaz verdikleri iddiasıdır.
Bu iddia gerçekse durum vahim demektir.
Laiklik ve ileri demokrasi söylemlerinin martavaldan ibaret olduğunun bir kez daha ortalığa saçılıp dökülmesinin kanıtıdır.
Ne diyelim ‘müslüman mahallesinde salyangoz satmak’ herhalde buna denir.
Yani demek istiyoruz ki, ‘laik bir ülkeyiz’ diyorsunuz ya; camiler, din siyasete alet edilemez/edilmemeli.
Ne var ki, Türkiye’nin geleneksel burjuva politikacılığı, millet iradesini yalnızca seçimlerde dile getirir, sonrasında millet iradesi hak getire.
Unutmayalım ki seçimler, millet iradesinin gerçekleşmesi denilen şey, demokrasinin kendisi değil yalnızca ve biçimsel anlamda araçlarından bir tanesidir.
Bütün bu olup  bitenler ise demokrasimizin niteliklerini göstermesi açısından da ibretlik örnekler ve çelişkiler sunması bakımından da önemlidir.
Kısa bir not da; ileri demokrasinin kanayan yeni bir yarası olarak, YGS mağduru gençlerin duygularının bile politik malzeme yapılması olayı olduğunu  gözlemliyoruz.
Acaba seçim süreci olmasa sorumlular yine aynı tutumu takınırlar mıydı, bugün yaptıkları açıklamaları yaparlar mıydı!...
Doğrusu biz bunu merak ediyoruz…
Bütün bu yazılanları toplarsak, altına ileri demokrasi yazabilir miyiz?