İÇ DÜŞMAN VE DIŞ DÜŞMAN ÜZERİNE

Hasan Naci SEZER

831

Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde dış düşman beli zaman dilimlerinde(dış düşman yaratmak zordur. Bir çok sorunun bir arada toplanması ve uluslararası prosedürlere bağlıdır.)ortaya çıksa da, iç düşman yaratmak hem çok kolay hem de iktidarların vazgeçilmezi durumundadır.

 İktidarlar devamlılıklarını kitlelere kabul ettirdiği iç düşmanlar sayesinde sürdürürler.

Osmanlının kokuşmuş ve bitmiş egemenliğinin yerine,kurtuluş savaşı sonrası kurulan cumhuriyet rejimi de yeni bir toplum mühendisliği üzerinden iktidarını oluştururken yeni iç düşmanlar yaratma gereği duydu.

Eski rejim kalıntıları doğal iç düşmanlarımızı oluştururken,dünya da gelişen sosyal değişimlere kapılarını kapatarak ihtilalci komünizm ve sosyalist hareketleri de iç düşmanlar listesine ekledi. Oysa yüzümüzü döndüğümüz Avrupa uygarlığı (kapitalist ülkeler)çoktan ihtilalci komünizmin panzehiri sosyal demokrasiyi(kapitalizmle uzlaşarak kendi varlıklarını ve egemenliklerini koruma projeleri)hayata geçirmeye başlamışlar sorunsuz bir şekilde komünist hareketlerin gelişmesini önlemişlerdi.Bizim ülkemiz de ise meşhur 141 ve 142 inci maddeler ile bir çok aydını ipte sallandırılmış,bir çoğunu müebbet hapislik vererek hayatları söndürülmüştür.

Siyasal iktidarlar değişse de komünizm tehlikesi hiç geçmemiş buna ek olarak yeni iç düşmanlar yaratılmıştır.Şeriat tehlikesi ve bölücü tehlike son otuz-kırk yılımızın gündemini oluşturmaktadır.

Siyasal silahlı ya da silahsız örgütler,en insani değerlerin kullanılması sırasında iktidarların halk üzerindeki baskılarını açığa çıkarmak üzere kendilerini topluma karşı sorumlu hisseden kişilerce kurulur.Sayıları onlarla yada yüzlerle ifade edilir.

Bu örgütlerin talepleri ile halkın genel talepleri örtüştüğünde örgüt gelişir ve halk hareketi konumuna gelir ki bu aşamada toplumda da kırılmalar oluşmaya başlar.İktidar yani devlet gücünü elinde bulunduran muktedirler bu gelişme sürecini akıllı şekilde gözlemler,gerekli reformlarla halkın istemlerini karşılarsa,örgüt kendiliğinden marjinalleşerek yok olur gider.

Maalesef benim ülkemde en insani talepler en sert şekilde karşılığını almakta toplum sindirilerek yaşamaya mahkum edilmektedir.Bu saydığımız iç düşmanlara bir yenisini eklemek çok uzun zaman gerektirmemektedir.Laiklik adına oluşturulan diyanet ,Sünni Hanefi mezhebinin taşeronluğunu yürütmekte Aleviliği yok saymakta ve bunu tüm devlet olanaklarını kullanarak yürütmektedir.

Sonuç olarak her türlü siyasal, askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduran iktidarlar üç beş kişi ile kurulan örgüt yapılarından çok daha güçlüdür.Yeter ki bu gücü askeri operasyonlar yerine halkın en temel talepleri doğrultusunda kullansınlar.Görün o zaman terör denilen şey kalıyor mu?