Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Hükümet kurulmuş, programı varmış!

Ülkemizin içerde ve dışarıda savaşın eşiğine getirildiği, savaş ve şiddet politikalarının sonuçlarının tek adam diktatörlüğü için kurgulanmak adına her türlü provokasyonun uygulandığı bir zamanlamada kurulan hükümetin ve programının hiçbir değeri yoktur. Teröre karşı mücadele gerekçesiyle içerde sokağa çıkma yasakları altında sivil halkın katledildiği, emperyalist politikaların güdümünde sürdürülen yağma politikalarının sonucu olarak Suriye'de yaratılan kriz nedeniyle tansiyonun tavan yaptığı bir durumda siyasetin normal işleyişinden bahsetmek söz konusu değildir. Bu nedenle kurulan hükümet bir savaş hükümeti olarak görev yapacaktır, hükümet programında dile getirenleri dikkate almayın.

1204

 Bu genel durumun yaşamın her alanındaki yansımaları da, buna uygun olarak gelişmektedir.

Daha dün Gelibolu’da 6 aydır maaşlarını alamayan taşeron işçilerin maaşlarını talep etmeleri sonrasında bir işçinin öldürüldüğü diğer iki işçinin darp edildiği bir gelişmeyi yaşadık.

Taşeron işçilerin ucuz işgücü olarak kullanılmasıyla yaratılan sömürüyü, , güvencesiz çalışma koşullarını bir yana bıraktık, maaşlarını istedikleri için işçilerin öldürüldükleri bir düzen yaşanıyorsa savaş ve yağma düzeninin vahşeti toplumu sarmış demektir.

Sen istediğin kadar hükümet programında çalışanların  daha iyi yaşam koşullarına kavuşturulacağından bahset, ülkede köleci hukuk, savaş hukukuyla tahkim edilmiş demektir.

Komşularla sıfır sorundan bahseden, muhtemelen hükümet programına da buna benzer cümleleri dahil eden AKP hükümeti bugüne kadar uyguladığı yeni Osmanlıcı dış politikaların etkisiyle Rusya ile bir savaşın eşiğine gelmiş aynı zamanda ciddi bir bölgesel çatışmanın fitilini ateşleyebilecek bir fili durum yaratılmıştır.

Ekonomik olarak yaşanacak olumsuzlukların getireceği sorunlarda, savaş politikalarının bonusu olarak yaşamımızı yakından etkileyecektir.

Düne kadar Rus uçaklarının yada diğer ülkelerin uçaklarının, yapmış olduğu sınır ihlallerini bir şekilde kabul ederek verilen notalarla bu krizi yöneten AKP hükümeti, bugün son derece riskli sonuçlar yaratacak şekilde Rus uçağını düşürme yolunu seçtiyse bunun arkasındaki gelişmeleri iyi okumak gerekmektedir.

Bu durum Bayır Bucak Türkmenlerinin çıkarlarını korumak ile açıklanamaz.

Bayır Bucak Türkmenlerinin konuşlandığı bölge aynı zamanda özelikle Çeçenistan ve Kafkasya bölgesinden gelen cihatçı teröristlerin konuşlandığı bölgedir.

El Kaide’nin kolu olan El Nusra ve yine El kaide bağlantılı Ahrar’uş Şam  gibi cihatçı örgütlerin varlığını sürdürdüğü bu bölge üzerinden Türkmen vatandaşlarımız gerekçe gösterilerek Suriye’de başından beri sürdürülen cihatçı gerici güçler korunmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı muhtarlar toplantısında ılımlı muhalif güç olarak değerlendirdiği bu güçlerin açıkça destekleneceğini deklere etmiştir.

IŞİD’çi caniler daha evvel Irak’da ve Suriye’nin çeşitli bölgelerinde Türkmen vatandaşları katlederken sesi soluğu çıkmayanların, şimdi Bayır Bucak Türkmenlerinin bulunduğu bölgenin dağlık kesimlerinde konuşlanmış cihatçı güçlere yapılan saldırılar üzerinden algı operasyonu yapmaktadır.

Sınırlarımız cihatçı güçlerin yol geçen hanına çevrilmişken; Rus uçağının düşürülmesi inandırıcılıktan uzak, AKP’nin Suriye politikaları konusundaki içine düştüğü çözümsüzlükten kurtulmak için ABD ve Avrupa emperyalizmine yedeklenmenin yeni bir hamlesidir.

G20 toplantısında Putin’in  cihatçı güçlerin bazı üye G20 ülkeler tarafından finanse edildiğini söylemeleri ve ardından İŞİD’çi güçlerin petrol sevkiyatını yapan tırların vurulmasından sonra işin rengi değişmiştir.

Yakın zamanda IŞİD terör örgütüyle mücadeleye Rusya’nın da Suriye saflarında katılmasının ardından, özellikle IŞİD’in en önemli maddi kaynaklarından olan, Kuzey Irak ve Suriye’de ele geçirdiği petrol kuyuları ve rafinerilerinden gerçekleştirilen sevkiyatlar Rus uçakları tarafından vuruluyordu. Bu sevkiyatlarda kullanılan ve sadece geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde Rus uçakları tarafından vurularak imha edilen petrol ürünü yüklü tankerlerden en az 360 tanesinin sahibi olduğu şirketin hükümete yeni katılmış bakanlardan biri ile ilişkisinin olması, bu bakanın akrabalık ilişkileri iddiaları kafaları karıştıran soru işaretleri arasındadır.

Emperyalistler ve işbirlikçilerinin yağma politikaları savaşların temel nedenidir.

Suriye’den tüm emperyalist güçler ve işbirlikleri çekilmeli, Suriye halkı kendi kaderini kendisi belirlemelidir.

İşte böylesi koşularda kurulan bir hükümetin halkın sorunlarına çözüm üretmesini beklemek hayalciliktir.

Şimdi savaş için, silahlanma için milyonlarca lira harcama yapacak olan hükümet,  acaba yılardır ulaşım sorunları ile boğuşan Gökçeada’nın ulaşım sorununu çözebilecek midir?

Kısa zaman aralıkları ile arızalanıp deniz ortasında kalarak, adalılara korkulu saatler yaşatan bir feribotun kaderi değiştirilemez mi ?

En küçük bir rüzgârda, sefer iptali ile ulaşımı duran adanın bu sorununu çözmek bu kadar mı zordur!

Sorun halkın sorunlarını çözme noktasındaki iradenin ne kadar belirleyici olduğu meselesidir…

Hadi bakalım; Çanakkale’ye hizmette kusur etmeyeceğini söyleyenler, görelim bakalım hünerlerinizi…