turgutcamer@hotmail.com
Değerli okurlarım 1993 yılından bu yana her yıl 5 Mart'ta "Hukuk Devleti Günü" nü kutluyoruz. Ayrıca 5 Mart tarihi Yargıtay'ın ve Danıştay'ın ayrı kurumlar halinde çalışmaya başlamalarının da yıl dönümüdür.
***
Hukuk devletinin birçok tanımı olmakla beraber en temel tanımı şudur; kamu erkinin faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, yurttaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yönetimde keyfiliğin olmadığı kendisini hukukla sınırlayan devlet demektir.
Kuvvetler ayrılığı olarak nitelenen “yasama”, “yürütme”, “yargı” nın birbirinden bağımsız olması hukuk devleti kavramının olmazsa olmaz koşuludur değil mi?
Pekiyi bizde bu ‘olmazsa olmaz’ koşul işliyor mu?
İşleseydi “Hukuk Üstünlüğü Endeksi’nde” ülkemiz 126 ülke arasında 109’ncu sırada yer almazdı.
· Şeffaflıkta: 94’üncü
· Yurttaşların Adalete Erişilebilirliğinde: 96’ncı
· Can ve Mal Güvenliğinde: 96’ncı
· Hukuki ve İdari Düzenlemelerin Uygulanmasında: 106’ncı
· Temel Haklarda: 122’nci
· Hükümetin Gücünün Sınırlandırılmasında: 123’ncü (Bu alan Türkiye’nin en dibe vurduğu yer oldu.)
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Şeref Kürsüsünde sırasıyla Danimarka, Norveç, Finlandiya yer aldı. Bizim en başarılı olduğumuz katagori “Yolsuzlukla Mücadele” alanı olmuş.
Kaçıncı mıyız? 57’nci. Övünebilir miyiz!? Yoksa nal topladığımızı kabullenmeli miyiz! Ne dersiniz?..
***
Sevgili Çanakkale OLAY okurları ülkemizin hukuk alanındaki endeksine üzülmemek olanaksız. Neden-sonuç ilişkisini gerçekçi verilerle oluşturduğunuzda dibe nasıl vurduğumuza asla şaşırmazsınız.
İzninizle birkaç örnek verip HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’a sorularla yazımı sonlandırayım.
1 – AB Komisyonu Başkanı ve AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar, seçim bürosu açılışında; “Allah sizden emaneti ehline vermenizi emrediyor. Bu emir hepimiz için geçerli, sadece yöneticiler için değil, halk için de geçerlidir. Halk emaneti nasıl verir? Halk sandığın başına gider, oyunu atar ve emanetini verir. Allah size bir emir veriyorsa, illaki bunun hesabını soracak demektir. Vicdan rahatlığıyla size diyorum ki, yarın inşallah mahşerde Allah’ın karşısına çıktığınız zaman, Allah o emaneti bize verdiğinizden dolayı, size inşallah hiçbir hesap sormayacak.”
(Mehmet Kasım Efendi sen Allah adına konuşma yetkisini kimden aldın, onu söylemeyi unutmuşsun(!) 31Mart sen nelere kadirsin.. Allah kimseyi şaşırtmasın. Dinimiz hiçbir zaman siyasi çıkar için bu kadar alet edilmemişti. Bu kendini bilmezlerin ‘Ne Siyasi Partiler Yasası ne de Anayasa’ umurlarında değil.)
2 - Eski TBMM Başkanı, Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, AKP Milletvekili İsmet Yılmaz; “Hilmi kardeşime vereceğiniz her oy, kıyamet günü berat belgeniz olacak.”
3 – AKP Yozgat Boğazlıyan İlçe Başkanı Osman Düğenci çiftçi kooperatifine ait olan şeker fabrikasının AKP’ye ait olduğunu savunarak, işçi alımlarında da kendilerinin söz sahibi olduğunu bakın nasıl haykırmış; “Şeker fabrikasına adam alınacakmış, biz aldırırız. Kimse aldıramaz. Şeker fabrikası da AKP’nin, 4.5 yıl seçim yok, yarın hükümet düşecek gibi hareket edenler…”
(Oysa fabrika Kayseri Şeker A.Ş.’ye bağlı olarak üretim yapıyor. Sadece o fabrika mı Düğenci bey, Türkiye sizin babanızın çiftliği de mi?.. Tepe tepe kullanın(!))
4 – AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Mehmet Özhaseki; “CHP kazanması halinde bunlar 20 bin kişiyi işe alacaklar. O zaman PKK ve DHKP-C gibi örgütler ‘sana destek verdik, sen de bizi gör’ diyecekler. İnsanların parklarında artık o militanlar olacak. Allah korusun evine su parası getiren tahsildarın militan olduğunu bir düşünün.”
*Yukarıdaki 4 örnek AKP’nin 31 Mart seçimini kaybetme paniği ve çaresizliklerini sergiliyor. Hakimler Savcılar Kurulu(HSK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın üç gün önce Sözcü’den Deniz Zeyrek’e yaptığı açıklama şöyle:
“Hukukun üstünlüğü, bütün dünya hukukçularının ortak ilkesidir…… Hukukçu kalitesi, hukukçu birikimi ve çalışma azmi konusunda dünyanın hiçbir ülkesinden geride değiliz…” demiş.
Hiç kuşkusuz iyi yetişmiş kaliteli hukukçularımız var. Var da peki niye biz “Hukukun Üstünlüğü Endeksinde” son sıralardayız?
Gerçek anlamda hukuk işlese, örneğin; savcıların Özhaseki’yi gerçek dışı sözleriyle savaş korkusu yaymaktan en azından sorgulamaları gerekmez mi? 3 örnekte ki sözlerin sahiplerini de sorgulamak yargının işi değil mi?
SON SORU: Sayın HSK Başkanvekili, Anayasa’nın 24. Maddesinin son fıkrası ile Siyasi Partiler Yasası’nın 87. Maddesini bir kez daha gözden geçirerek, ama ‘iş yükü gerekçesini’ bahane etmeden sorularımı yanıtlar mısınız?... T.Ç.