HERKES İÇİN İNSANİ GELİŞME: 2016 İNSANİ GELİŞME RAPORU

Doç.Dr.Coşkun Bakar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

10193

 

 
Bu makalede bugünlerde kimsenin gündeminde olmayan bir konudan bahsedeceğim; insani gelişme. Görüldüğü kadarıyla şu koca evrende sadece kendimiz olduğumuz yanılsamasına kapılarak hepimiz bir oylamanın kuyruğuna kapılmış gidiyoruz. Ancak o sandıktan ne çıkarsa çıksın dünya dönmeye devam etmektedir ve biz galiba bunun pek de farkında değiliz. O farkında olmadığımız şeylerden birisi de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından her yıl bugünlerde yayınlanan İnsani Gelişme Raporlarıdır. Bu raporlar 1990 yılından bu yana düzenli olarak yayımlanmakta ve gelişme sorunları, eğilimleri ve politikaları bağımsız, analitik ve ampirik temelli olarak tartışmaya çalışmaktadır. İnsani gelişme raporlarında ekonomik gelişmenin yanında, sağlık ve eğitimin de yer aldığı insani gelişme indeksi ile ülkelerin ilerlemeleri izlenmektedir. Son yıllarda bu indekse cinsiyet, yoksulluk ve eşitsizlik gibi göstergeler de eklenmiştir. Ancak bu yazıda indeksten çok bahsedilmeyecektir. Merak edenler Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının internet sayfasından detaylı bilgilere ulaşabilirler. 
Ben bu makalede son raporun gündemi olan “Herkes için insani gelişme” bahsedeceğim. Bakalım bizim için çok önemli olduğunu sandığımız gelişmelerin arifesinde dünyada gelişme ve gelecek için neler konuşuluyor. Bu yazı raporun Türkçe özet bölümünden hazırlanmıştır. 
Raporun girişinde insani gelişme kavramıyla başlanıyor: “İnsani gelişme her şeyiyle ve her bakımdan insan özgürlüklerine ilişkindir; yalnız birkaç kişinin veya çoğu kişinin değil, ayrımsız olarak dünyanın her köşesinde herkesin kendi tam potansiyelini, hem bugün hem de gelecekte gerçekleştirme özgürlüğüne ilişkindir.”
Rapor son çeyrek yüzyılda insani gelişme açısından önemli ilerlemeler olmakla birlikte, bu gelişmenin herkesi kapsamadığından bahsetmektedir. Bu yüzden de dünya liderleri tarafından 2030 yılının gündeminin kimseyi dışlamayan bir gelişme yolculuğu taahhüt ettiği belirtilmektedir. Raporda gelişmenin önündeki engellerin yoksunluk, eşitsizlik, ayrımcılık ve dışlama, sosyal norm ve değerler ile önyargı ve hoşgörüsüzlüğün olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca birçok kadın yaşamında potansiyelini gerçekleştirmesi için ihtiyaç duyduğu fırsatlardan mahrumdur. Halen dünya üzerinde dokuz insandan birisi aç; üç insandan birisi yetersiz besleniyor; her yıl 15 milyon kız çocuğu 18 yaşından önce evleniyor; her gün 18.000 kişi hava kirliliği nedeniyle ölüyor; her yıl 2 milyon kişiye HIV bulaşıyor; her dakikada ortalama 24 kişi yerinden-yurdundan ediliyor.
Öte yandan rapor umutsuz bir çerçeve çizmiyor. İnsani gelişmenin ilerlemesinin mümkün olduğunu ve gelişmenin tüm insanların kendi değer verdikleri seçeneklerin peşinden gitmelerini sağlayacak şekilde özgürlüklerin genişletilmesine ilişkin olduğu vurgusu yapılıyor. İnsani gelişme yaklaşımı 1990’lı yıllardan bu yana maddi zenginlik gütmekten insan esenliğini arttırmaya; gelirden ziyade esenliklerin arttırılmasına; büyümeyi optimize etmekten özgürlüklerin genişlemesine doğru evrimleşmiştir. Yani salt ekonomik zenginliğin yerini insan yaşamını zenginliği almıştır. 2030 yılında hiç kimseyi dışarıda bırakmayacak olan insani gelişme için odak noktaları, yoksulluğun ortadan kaldırılması, açlığın sona erdirilmesi, eşitsizliğin azaltılması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sağlanması ve diğerleridir. Raporda özellikle cinsiyet eşitsizliği için ilginç saptamalar bulunmakta. Örneğin gelişmekte olan ülkelerde arazi sahiplerinin ancak %10-20’kadarı kadındır. 32 ülkede kadınlara pasaport almak için erkeklerden farklı prosedürler uygulanıyor, 18 ülkede kadınlar çalışmak için kocalarından izin almak zorunda ve 100 ülkede kadın oldukları için kariyer yapmaları engelleniyor. 70 ülkede yerli halk olarak tanımlanan 370 milyonu aşkın insan hukuk, kendi dillerinde eğitim, arazi, su, orman ve fikri mülkiyet haklarına erişimde ayrımcılık yaşıyor. Bir milyara yakın insan da çeşitli engellerle ötekileştirilmişler arasında bulunuyor. 244 milyon insan ülkesinin dışında yaşamak zorunda bırakılmıştır. 
Salgın hastalıklar, şiddet, iklim değişikliği, doğal afetler yoksulluktan kurtulmuş olanların ilerlemesini sekteye uğratabilecek riskler arasında sayılıyor. Dünyada milyonlarca insan iklim değişikliği ve beraberinde gelen kuraklığın yarattığı gıda güvensizliğine karşı korumasız durumdadır. 
İnsani gelişmenin önündeki engeller şiddet, ayrımcı kanunlar, dışlayıcı sosyal normlar, siyasi katılımdaki dengesizlikler ve fırsatların eşitsiz dağılımı gibi sosyal ve siyasi kimliklere ve ilişkilere derin bir biçimde gömülmüştür. Bunların aşılması için empati, hoşgörü, küresel adalet ve sürdürülebilirliğe yönelik taahhütlerin merkeze alınması ile insanların kendilerini rakip gruplara bölünmüş bir dünyadan ziyade birbiriyle uyumlu bir bütünün parçası olarak görmeleri gerekmektedir. İnsanlar kendi kimliklerini seçme özgürlüğüne sahiptir ve bu seçimlerine değer verilmesi ve saygı duyulması, çok etnik gruplu ve çok kültürlü toplumlarda barış içinde ve bir arada yaşamanın koşuludur.
En çarpıcı sonuçlardan bir diğeri de dünyada nüfusun %1’lik kesiminin servetin %46’sına hâkim olmasıdır. Gelir eşitsizliği bir yandan esenliğin diğer boyutlarındaki eşitsizliği etkilerken, diğer yandan dezavantajlı gruplar eylemlilik hakkına sahip değillerdir ve kaderlerini dönüştürecek politik ve yasamayı etkileyecek siyasi katılımda yer alma şansları yoktur. Bu durum aleyhlerine bir kısır döngü yaratmaktadır. Rapora göre bireysel ve toplu eylemlilik özgürlüğü, tartışmalara katılabilme, kendi yaşam alanını düzenleyen bireyler olabilme yeteneği, herkes için insani gelişmenin temelidir.
Rapor insani gelişmeye ulaşmak için dört kollu bir politika önermesinde bulunuyor. Bunlar; dışlanmışlara ulaşmak için evrensel politikalar geliştirmek; özel ihtiyaçları olan gruplar için önlemler almak; dışlanmışları güçlendirmek ve insani gelişmeyi dayanıklı kılmaktır. Bu politikalar istenileni sağlamazsa, insanlar seslerini yükseltebilmeli, haklarını talep etmeli ve durumu düzeltme yolları arayabilmelidir.
İnsani Gelişme Raporu, Kolombiya’dan barış örneği ve tüm insanların hayatta değer verdikleri şeyleri başarabilecek şekilde özgür oldukları bir dünya hayali ile son buluyor. Bu anlamda küresel bir gelecek hayali kuruyor ve bu hayale dünyanın her köşesindeki her insanı dahil ediyor. Bu hedefe ulaşılıp ulaşılamayacağı ayrı bir konudur; ancak Birleşmiş Milletler bünyesinde üst düzey bir kuruluşun dünyanın her yerindeki her insanın gelişimini hedefine koymuş olması önemli bir noktadır. Belki de tarih boyunca tüm insanlığın yaşamını ilgilendiren bu tarz hedefler hiçbir zaman konulamadı. Önemli olan budur. 
Bugünlere ülkemizde de önemli bir karar verilmeye çalışılmaktadır. Acaba bu seçim sonucunda ortaya çıkacak sonuç, güzel ülkemizin her köşesindeki her insanı kendi seçimleri doğrultusundaki gelişmesini ne kadar etkileyecektir? En önemlisi de; bizi tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada tutmayı sağlayacak ortak gelecek hayalimiz olabilecek midir?