Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Her şeye rağmen…

Geçen hafta Telat Koç'un, "Yazarken öğrenmek" adlı köşesindeki yazının başlığını görünce ilk anda bir irkildim. "Vasiyetimdir" başlıklı yazısını okumadan önce başlık beni farklı noktalara götürdü. O ruh hali ile okuduğum yazıda Telat Koç, sömürüye baskılara anti demokratik uygulamalara karşı verilecek mücadele de; demokrasi ve emek güçlerinin birlikteliğine duyduğu gereksinimi böylesine, ölümüne anlatma ihtiyacı seçmişti. Ancak o günden sonra yaşadıklarım itibarıyla ölüm duygusu beni fena halde etkiledi. Birbiri ardına sevdiğim değerli insanları kaybetmenin haberleriyle Telat Koç'un "Vasiyetimdir" başlıklı yazısı arasında sürekli bir bağlantı kurma hali içerisinde oldum

1115

 Önce biraz yaşama bakış açısı açısından pragmatik bir tarz ile arabeskleşmenin etkilerine kapıldım.

Ancak Telat Koç’un umut ettiği, sonuçları itibarıyla beklentilerine uygun gelişmeleri göremediği hedeflerini, bir vasiyet olarak ortaya koyacak şekilde aslında kendi gerçeklerine bağlı olmanın direngenliği üzerinden, ben de acılara karşı durmanın gerekliliğini kendime rehber aldım.

Böylesi duygular içerisinde iken Yalçın Yavuz Seçkin arkadaşın sağlık sorunları nedeniyle geçirdiği operasyonlar sırasındaki duygularını dile getiren canakkalememleket.com internet sitesinde yer alan   “Eyvallah ölüm kardeş “başlıklı yazısındaki direncin notlarıyla bende kendimi tahkim etme imkânı bularak, geçen haftadan kalan olaylara şöyle bir bakıp, hayatın gerçeklerine dönmek istiyorum.

Çanakkale’de izcilik kampında çocuklara silah eğitimin yaptırıldığı haberi gündeme bomba gibi düştü.

Ancak yetkililerin olayın özünü karartmak adına şimdi çeşitli spekülasyonlar içerisinde olduklarını izlemekteyim.

Mesele silahın sahici olup olmadığı, havalı tüfek olup olması değil,

sorun çocuklara izcilik adı altında silahla tanıştıracak bir ortamın sunulması meselesidir.

Onlara barış kardeşlik dostluk mesajları verileceğine dindar ve kindar nesil yetiştirme politikalarının sonucu olarak böylesi bir durumun ortaya çıkması meselesidir.

Zaten Çanakkale savaşları üzerinden gericilik, yeni bir kültür yaratma noktasında özel bir çaba içerindedir.

Fotoğraflarıyla ortaya çıkmış bu durum,  bu planların bir sonucudur.

Biz Çanakkaleliler olarak her fırsatta “inadına barış” demeyi sürdüreceğiz.

Savaş ve şiddet üzerinden sürdürülmek istenen gerici rüzgarlara karşı durmanın bundan başka bir yolu yoktur.

Yenice Davutlar köylüleri Çanakkale’ye gelerek madenci şirketin köylerindeki yaşama vermiş oldukları zarara dikkat çekip, Çanakkale Valiliğinden çözüm bulunmasını talep ettiler.

Diğer bir çevre sorunu olarak var olan, Karabiga’da  yapılmak istenen termik santral için  ÇED toplantısı halkın tepkisiyle karşılaştı.

Çanakkale’de gün geçtikçe sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı kapsamında çevresel değerlerimizi riske atacak saldırıların yoğunlaşması, bu alanda sürdürülecek mücadelenin önemini daha da kuvvetlendirmektedir.

Daha kitlesel daha birleşik mücadelenin yaratılması için herkese düşen sorumluluklar olduğunu unutmayalım.

Sağlıktaki şiddet sorunu yine kendisini gösterdi, bir doktor hayati tehlikesi olacak şekilde saldırıya uğradı.

Sağlık sitemindeki bu sorun artık bir kangren haline geldi, bu konuda siyasi iradenin duyarsızlığı da aynen sürüyor.

Sağlık çalışanlarının bu konudaki taleplerini daha etkin bir şekilde gündeme taşımak hepimizin görevi olmalıdır.

Çanakkale’nin emek ve demokrasi güçleri  6 Mayıs 1972 yılında idam edilerek katledilen 3 fidanı unutmadılar, onların mücadelesinin takipçisi olacaklarını bir kez daha haykırdılar.

Yönetemezlik krizini en üst düzeyde yaşayan, son olarak da bir saray darbesiyle halkın seçtiği başbakanı azleden bir sivil darbenin parçası  olarak şaşkına dönen AKP, bu ruh haliyle Çanakkale’de salvolarını sürdürüyor.

Gelinen noktada, yalan demagoji ve karalama üzerinden siyaset yapmaktan başka bir seçenekleri kalmamıştır.

Belediye Başkanı Ülgür Gökhan üzerinden sürdürdükleri bu dezenformasyon faaliyetlerinde özelikle yanaşma bazı güçlerin sürdürdükleri yalan ve tertip çabalarıyla, CHP içerisindeki beşinci kol güçlerin destekleriyle de birleşmiş ve bir kakofoni haline dönüşmüş gerici çabaya tanıklık etmekteyiz.

Her şeye rağmen hayat devam ediyor, mücadele de sürecek!

Bu arada kaybettiğim değerli büyüğüm Ahmet Karpat ve arkadaşım Reşit Güner’i saygıyla anıyorum, onları unutmayacağım, anıları hep bizlerle birlikte olacak.

Işıklar içerisinde uyuyun…