Her şey lafta …
3 Aralık Dünya Engelliler günü nedeniyle engelli vatandaşlarımızın sorunları için yine iyi dilek temennileri ve güzel sözlerle pembe tabloların çizildiğini, umut ve hayal pompalamanın ötesinde bir şey yapmadığımız gerçeğini hep birlikte yaşadık.
Ancak bu gerçeği kabul ettiğimiz sürece, ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri olan engelli vatandaşlarımızın önündeki engellerin kaldırıldığı, onlarında diğer insanlar gibi kendi başlarına yaşam alanlarında aktivitelerini sürdürdüğü koşulları yaratmak konusunda adım atabiliriz.
Ülkemizde kamusal alandaki engellerin kaldırılması, engellilerin kamusal alanda her türlü erişimi sağlayacağı koşullar konusundaki dönüşüm için yıllarca bir adım atılamadı.
Şimdi gelin hamaseti bir yana bırakalım.
Artık hamasi nutuklarla bir yere varılamayacağını anlamış olmalıyız.
Bu ülkede 10 milyona yakın engelli var, ayrıca hepimiz bir engelli adayıyız.
7/7/2005 tarihli resmi gazete ile yürürlüğe giren 5378 sayılı engelliler yasasının geçici 2.ve 3. maddeleri ile düzenlenmesi, gerekli bazı uygulamalar için 7 yıllık süre belirlenmişti.
5378 sayılı Engelliler yasasının geçici 2. ve 3. Maddesi şöyle:
Geçici Madde 2- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar,Ê mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
Geçici Madde 3- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.
Geçen 7 yıl sonrasında bu konudaki adımların son derece yetersiz olması nedeniyle engellilerin tepkileri arasında bu süre 7 Temmuz 2015 tarihine kadar tekrar uzatıldı.
O günden bugüne 16 ay geçmesine rağmen, yaya geçitleri, resmi yapılar, yeşil ve spor alanları gibi alt yapıların engellilerin erişilebilirliğine uyumu için çok fazla bir gelişmenin kaydedildiğini göremiyoruz.
Bilakis bu alanda göstermelik yapılan bazı uygulamaların komik halleri, her gün medyaya yansıyan ‘memleketimiz halleri’ olarak yansımaktadır.
Yapılanlar engelliler üzerinden sürdürülen siyasetten öte bir şey değil.
Engelliler yönetime direkt olarak katılmadığı sürece; engellilerin sorunlarının çözümü konusunda gerçek anlamda gelişme sağlamanın imkanı yok.
Engellilerin sorununu bu anlamıyla ülkemizde bir demokrasi sorunudur, yönetime katılma konusunda engellilerin önünü açacak; siyasi partiler ve seçim kanunu kapsamında engelliler lehine yapılması gerekli pozitif ayrımcılık kapsamında engelli vatandaşlarımızın yasama ve yürütme organlarında aynı zamanda yerel yönetimlerde temsili sağlanmalıdır.
Bu yapılmadığı sürece daha çok 7 yıllar ,yeni uzatmalar yaşar, her yılda hamasi nutuklarla engelliler üzerinden siyaset yapmanın hafifliğini hep birlikte yaşarız.
Türkiye’de engelli sorunu bir demokrasi sorunudur, gerisi boştur.
Engellilerin sorunlarını bir bütün olarak ele almak; eğitimden, istihdama sosyal sorunlardan kültürel sorunlara kadar her alanda özgün çözümler yaratmaktan başka bir alternatifin olmadığını da ayrıca not etmek gerekmektir.
Ne yazık ki ülkemizde sadece engellilere ya da ailelerine bağlanan maaşla ve bunun miktarının belirli zaman periyotları itibarıyla arttırılmasıyla övünen bir yönetim anlayışı olduğu sürece engellilerimiz her yıl belirli günlerde duydukları süslü sözlerle ile sorunları ile iç içe yaşamayı sürdürmek zorundadırlar.
Engelliler üzerinden bu ülkede yapılan siyaset hamaset üzerinden yapılan, gerçeklerle ilgisi olmayan bir siyasettir.
Daha dün Başbakan engellilerin kamudaki istihdamının 35 bine ulaştığının övüncünden bahsederken; kamuda yüzde 42 boş engelli kadrosu olduğunu atlamaktadır.
Kamuda toplam engelli kontenjanı 55 bin 334. 23 bin 545 engelli kadrosu hala boş bulunuyor.
Devlet kurumunun 21′inde hiç engelli çalışmıyor. 2013 yılında Özürlü Memur Seçme Sınavı’na (ÖMSS) başvuran engelli sayısı ise 126 binken sadece 5 bin 926′sı atanmış durumda.
Diğer övünç kaynağı olarak sunulan çeşitli kriterler içinde, aynı gerçekle karşı karşıyayız.
Engelli vatandaşlarımızın önünde şimdi kendi sorunlarına bizzat kendilerinin sahip çıkacağı, dönüşümlerini kendi temsilcileri vasıtasıyla yapabileceği, yönetime katıldıkları, siyasal iradenin parçası oldukları demokratik dönüşümden başka bir yol yoktur.
Engelli mücadelesi ülkemizdeki demokrasi ve emek mücadelesinin bir parçası olarak geliştirilmelidir.