Havalar ısınıyor
Bahar, içimizi ısıtan canlı yüzünü gösterdi. Başta doğa olmak üzere insanlar da şimdilerde kıpır kıpır daha bir canlı, ben hariç. Bahar toplumlarda hep yeni umutların başlangıcı olmuştur. Böyle olunca, bahar ile birlikte genelde bir olumluluk rüzgârları eser. Bunun getirdiği iyimserlik ile birlikte daha sevecen bir ruh hali hakim olur.
Bu tespitlerim tabii ki toplumsal iklimin, doğanın bu değişimi ile uyumlu olduğu atmosferler için geçerlidir.
Gel sen şimdi; ülkemizde bahar ile birlikte o iyimserliği yaşa, yaşayabilirsen…
Yinede hepinizin içi şen ve mutlu olsun, umut dolsun.
Biliyoruz ki her zaman insanlık kazanacaktır.
Toplumsal iklimin rüzgârları hiç iyi esmiyor.
Çatışma fırtınasının şiddetti her geçen gün artıyor.
21. yüzyılda kapatılan gazetelerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
Özgürlük ve demokrasi alanında olmazsa olmaz kriterlerden biri olan ‘basın özgürlüğü’ hiçe sayılıyor ise niyetler kötüdür.
Bunun arkasından gelecek uygulamalar demokrasi adına kaygı vericidir.
Toplumsal ilişkiler oldukça gerilmiş bir noktada.
Hükümet benim dediğim dedik havasında hiçbir şeyi gözü görmeden, fütursuzca ilerlemektedir.
4+4+4 Eğitim yasası ile birlikte yaşadıklarımız bu fütursuzluğun can alıcı örneklerinden biri olmuştur.
Komisyondan geçirilmesinden başlayarak, kanunun çıkarılması sürecinde şu gün yaşananlar önemli bir dayatmanın sonucudur.
“Dindar gençlik yetiştireceğiz” gibi son derece tehlikeli bir göreve soyunan hükümet bu mantık ile hiçbir şey görmez hale gelmiştir.
Yanlış anlaşılmasın; ‘dindar gençlik’ değil karşı çıktığım konu,’dindar gençlik’ yetiştirilmesine soyunan yürütme erki.
Laik toplumlarda din kişilerin kendi tercihidir.
Devletin dindar gençlik yetiştirmek gibi bir sorumluğu yoktur.
“Dindar gençlik yetiştirmeyelim de tinerci gençlik mi yetiştirelim” demagojileri ile bu konu savunulamaz.
Bunu aklına koyan hükümet gözü hiçbir şey görmeden toplumu gererek yeni bir çatışmanın zeminini yaratmıştır.
Tabiî ki geleceğine sahip çıkan, bilimsel demokratik çağdaş eğitimden yana olanlar bu dayatmaya karşı çıkacaklardır.
28-29 Mart grevi bu anlamıyla önemlidir.
Artan anti demokratik baskı ve uygulamalara karşı olmak, şu günlerde çok önemlidir.
Ana muhalefet partisi olarak CHP’ye bu konuda önemli görevler düşmektedir.
Kılıçdaroğlu ile birlikte demokrasi ve özgürlüklerin savunulması noktasında daha aktif bir rol üstlenmeye çalışan CHP bu süreçte bir sınav verecektir..
Topluma dayatılan baskılara karşı CHP, muhalefetin gereğini yerine getirmelidir.
Ülkemizin geleceği için bu çok önemlidir.
Demokrasiye sahip çıkan halkın demokratik hak ve özgürlüklerini her alanda kararlı bir şekilde savunan kesimler ağır baskı koşullarına rağmen ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar.
Bu saldırılar boşa çıkarılarak, geleceğimizin yok edilmemesi için daha duyarlı ve kitlesel bir muhalefetin örülmesinden başka alternatif kalmamıştır.
Emin olun ki; baharların, yazların, kışların güzelliğini yaşamak için buna ihtiyacımız vardır.