HASTA TOPLUM FELSEFESİ

Hüseyin ÇOBAN

764

 Başlıktaki sorunun karmaşıklığının sebepleri ve sonuçları ile arz ve talebin taban ile tavan arasındaki göreceli görünmesi ve günümüz sorunun ve olan her kötü gidişin bir sebep değil sonuç olduğunu,  Günümüzdeki yönetim yöntemi kavramlarının içini rüzgâr yönlendirmesi değil, yelken takımı kontrolünün önem kazanması gerekmektedir. Karar kalitesi birçok olaya bağlıdır. Bütüncül süreçlerde iyileştirilmiş gözlemlerin, konuşmanın, iletişimin, güvenin, geri bildirimin, dijital çağda yakalanacak kalkınmayı sağlayarak kesinlikle ve kesinlik tuzağından uzaklaşmaktan kaçınmak fikri karar analizi, mantıklı akıl yürütmeye yol gösterir.

Acil olanla önemli olan farklıdır kişiye göre...  Acil geç kalmışı olanda önemli olan yönetişimin önceliklerine göre sıradandır.  Becerilerinin metodolojimizi ilke/tutumlarımızı ve süreç/uygulamalarımızı birçok düzey ve temasla yapmak büyük kalabalıkları iknaya neden olur.

Medenileşme veya şehirleşme, kökleri derinlere giden bir süreçtir. Atalarımızdan, büyüklerimizden, çevremizden, ailemizden, eğitmenlerimizden ve dinimizden aldığımız olumlu ya da olumsuz tüm etkileşimlerin bir bileşenidir, ortak paydasıdır. Bir ülkenin bilim adamı, sanatkâr, düşünür, filozof, kahraman ya da hırsız, ahlaksız, cani, kötü insan yetiştirmesi, tüm bunların süreçleri  ile ilgilidir. Neden değil sonucun yaşandığı ülkedeyiz. İzciliğin tarzında var olan bir tanım var:” Din, dil, ırk ayrımı yapmayan herkese açık bir gönüllülük hareketi, bunun içerisine çevre bilinci ve hayvan sevgisi , farkındalık ve hassasiyet ve çok fazla değer…“  işte bu öğretilerle yetişen birey, sonuçlara odaklanmayan süreci yaşayan, fayda esaslarıyla hayata maksimum verimli olur. 

Felsefenin neden sonuç ilişkisinin farkında olmayan toplumlar farklı ırk, farklı coğrafya, farklı iklim, farklı dil, farklı tarihten gelen insanlarda aynı ya da benzer davranış şekli görülüyorsa, kesinlikle bunların ortak bir paydaları vardır. Ne oldu da, koskoca coğrafyada Mariana çukurundan Atlas Okyanusuna kadar eğitimsizlik, cehalet, terör, ahlaksızlık, yalancılık, dolandırıcılık kol gezmeye başladı, artarak devam ediyor. Arsızlığın, hırsızlığın, yalakalığın, kurallara ve yasalara aykırılığın yayılmaya başladığı, hoş görüldüğü, gizlendiği yerlerde, zaten uygarlık ve kentli olmaktan uzaklaşıldığı demektir. Hasta Toplumların özelliklerinden bir tanesi budur, doğruyu söyleyeni uzaklaştırır kendinden… Sosyolog kadrolarının her yerleşime yayılması gerekir bu durumu her yerleşime anlatmak için… Tarihini analiz edemeyen toplumların güneşi batıp, yitip gitmeye mahkûmdur. "Her toplum hastadır, ama bazı toplumlar diğerlerinden biraz daha hastadır. Diyor Orwell. Etik ve ahlakın ortaçağını yaşıyoruz, hasta olmamızın huzursuzluğu, bulutsuzluk ikliminde, huzurumuzu yeşillere bağlamışız kimisi kâğıt olanlara kimisi canlı olanlara, bakakalmanın huzursuzluğu ve karışmamanın huzuru arasında kaba saba bir düzen ilerliyor.

Gelenek, görenek örf ve adetlerimizin hepsi Adaptif olmayabilir. Cehaletin yönettiği vücut ile snapsların kontrolündeki akıl kavga halinde huzursuzluk içeriden başlıyor. Denizin dibinde bulunan hareketli kum tanesi ile kıyıda hareketsiz kum tanesi akrabası ne düşünüyor? Gündelik yaşamda, olay ve olguların değerlendirilmesinde ahlakla bağlantılı pek çok şey dilimize yansımaktadır. Gelenek ve örfümüzün üstünde kanun olmuştur. Gerçekten her an karşı geldiğimiz etik ve ahlak nedir? Aralarındaki anlam ilişkisi ve bağı nedir. Özdeş veya yanında veya ayrımıdırlar, doğa yasaları gibi tanımlanabilirler mi? Etik ve ahlakın temelinde oturan değerler nasıl oluşur, bu değerler durağan mıdır? Değişken midir? Einstein’ın dediği, fizik kurallarındaki görecelilik, felsefi kurallarda da geçerli midir? Zamanın en önemli olgu olduğu dönemlerde,  kişilerin eğitimcilere ve eğitime verdiği önem ile ilgili kayıp uzvun bilim olduğu, doğmanın geride kaldığı, bilgi seviyesinin taşındığı elden ele yayıldığı bir toplum yapısı geliştirmektir.

 

Sonuç olarak konuyu nereye getirmek istediğimi bilmiyorum, lakin bilinç ve mücadelenin etik ruhunu ahlaklaştırmış insanların sayısının niteliksel çoğunluğa dönüşmesini temenni ederek umut ederek onlardan daha çok mücadele ederek yaşamak gerektiği kanısındayım.

Dostça Kalın.