Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Halkın sesi…

1681
Festival için kentimize gelen kardeş kent Osnabrück heyetinin Kazdağları ziyareti sonrasında dile getirdikleri çok çarpıcı idi.
Bir doğa harikası ve dünya kültür mirası olan Kazdağları’nın bağrına vurulan hançeri daha arama aşamasında görüp, yaşanabilecek tehlikelere dikkat çeken heyetin bu konudaki duyarlılığı dikkat çekiciydi.
Böylesi bir felaketin kabul edilemez olduğunu, dinledik kendilerinden.
Duyarlı tüm insanların bu konudaki tavırları ortak; ‘bu çevre katliamına izin verilemez’
Buna rağmen biz biliyoruz ki; yaklaşan yerel seçimler öncesinde altıncılar, kendilerini destekleyecek adaylar üzerinden bazı planlar içersindeler.
Bakalım önümüzdeki günlerde nasıl bir tablo ortaya çıkacak, karşımıza.
Çevresel değerlerimiz için ne yazık ki siyasal iradenin yaklaşımı, tutarlılık göstermediği gibi “tavşana kaç, tazıya tut” misali sermayenin çıkarlarının korunması noktasında gelişmektedir.
Daha, çok kısa bir süre önce Orman Genel Müdürlüğü’nün genelgelerine rağmen Lapseki Kirazlıdere’de ÇED raporu alarak üretime geçme hazırlığı içersindeki termik santral yatırımı, ÇED süreçlerinin ne kadar göstermelik olduğuna ilişkin gerçeği bir kez daha idrak etmemizi sağladı.
Çevresel değerlerimize sahip çıkarak geleceğimizi güvence altına almanın yolu, halkın bu yaşamsal talebe sahip çıkmasından geçmektedir. 
Karabiga’da kurulmak istenen termik santralin ÇED raporunun mahkeme kararı ile iptali bu konudaki önemli bir kazanımdır.
Şunu artık çok iyi görüyoruz ki; Çevresel değerlerimizi yok edecek olan, kendi karlarından başka bir şey düşünmeyen sermaye çevrelerinin sözleri, gerçeklerle ilgisi olmayan, tamamen halkın gözünü boyamak için kurgulanmış süslü cümlelerdir.
Bu göz boyama taktiği  öyle bir üst perdeden sürdürülmektedir ki;  aynı çevreler dillerinden Çanakkale’nin gelişimi  sözlerini hiç düşürmezler.
Sözde bu çabaların öncülüğüne soyunmuş bir rolle, oyunlarını çok iyi oynamaktadırlar.
Böylesi bir durumda geleceğimize sahip çıkmak adına bizlerin bir araya gelip değerlerimize sahip çıkmaktan başka bir alternatif yoktur.
Daha etkili olmak için, daha örgütlü olmalıyız.
Bu konuda atılan her türlü adımın destekçisi olmalıyız.
Unutmayalım ki, bu konuda hepimizin yapabileceği bazı şeyler vardır.
Sahip çıktığımız kendi yaşamımızdır , geleceğimizdir,
 
Beşiktaş taraftarlarını kutlarım.
Onca tehdide  rağmen Beşiktaş taraftarları, ‘spora siyaset karışmasın’ demagojisini yerle bir ettiler.
Bugüne kadar özellikle futbolun bazı kesimlerin elinde kitlelerin duyarsızlaştırılması için bir silah olarak kullanılarak; kelimenin tam anlamıyla gerici siyasetin bir parçası haline getirildiği koşullar artık etkisini yitiriyor.
Bu gerçeğin yarattığı telaş ile, `sporun siyasete alet edilmemesi’ konusundaki safsata ile birlikte sürdürülen tehdit politikaları artık çare değil.
Bu gelişme toplumsal anlamda yeni bir dönemin işaretidir ve Gezi mücadelesi ile başlamıştır.
Artık halk kendilerinin yok sayılmasına, demokratik hak ve özgürlüklerinin zor kullanılarak engellenmesine, benim dediğim dedik anlayışına karşı tepkisini gösteriyor.
Bu gelişim ülkemizde bazı dengelerin değişimine yol açmış olup, demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkan halk artık çifte standardın getirdiği uygulamaları tanımamaktadır.
Statlara siyaseti sokmayın diyenlerin Mursi atkıları ile statlarda boy göstermesini görmeyenler bundan böyle statlardan yükselen on binlerce kişinin seslerini dinlemek zorunda kalacaklardır.
Yayıncı kuruluşun, yayın sesini kesmesi de çare değil.
Bu arada kalbi Beşiktaş sevgisi kadar, iyilikler ve güzellikler ile dolu kardeşimiz Ceyhun Talay’ı zamansız kaybetmenin acısını yaşıyorum
Ceyhun’un zamansız bir şekilde aramızdan ayrılışı beni derinden etkiledi.
Onun üzüntüsü ile birlikte gelişen ruh hali içersinde bazı şeyleri kendi içimde yeniden sorguladım.
Kendim için yeni bazı kararlar almam gerektiği sonucuna vardım.
Bakalım neler olacak…
Seni unutmayacağız Ceyhun kardeş, sen  hep kalplerimizde olacaksın.