Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Hadi ordan, bırakın hikaye anlatmayı….

CHP Milletvekili Muharrem Erkek, Kazdağları'nın kuzey yamaçlarının mili park sınırına dahil edilmesine ilişkin kanun teklifi verince AKP milletvekili Bülent Turan tam bir suçluluk psikolojisiyle başladı feryadı figan eylemeye… Nasıl etmesin ki; Kazdağ köylüleri yıllardır topraklarını sularını, havasını, hayvanlarını, bitkilerini bir bütün olarak yaşamlarını korumak adına mücadele verip, uluslararası altın tekellerinin hışmına uğrayan onurlu bir mücadele sürdürürken, yok edicilerle her türlü işbirliğini yapıp, onları koruyan ,yasal düzenlemelerle önlerini açanlar şimdi karşımıza Kazdağları'nı korumak adına çıkıyorlar. Kazdağ köylüleri bu taktiği çok iyi biliyor. Eski bir AKP milletvekili de "Kazdağları'nın bir dalının bile koparılmasına izin vermem" dediğinde Kazdağları'nda binlerce ağaç feda edilmişti.

1340

 Kazdağları’nın güney bölgesi olarak bilinen Balıkesir Bölgesi 1993 yılında milli park ilan edilmişti.

Yıl 2015, 22 yıl sonra kuzey bölgesi olarak Çanakkale Bölgesi’nin de mili park sınırlarına dahil edilmesi üzerine başlatılan bir çalışmayı Kazdağları’na sahip çıkmak şeklinde göstermek inandırıcılıktan uzaktır, halkın aklıyla dalga geçmektir.

Adama sormazlar mı bugüne kadar nerdeydiniz diye!...

Kaldı ki milli park sınırlarına dahil edilmesi bu bölgede altın madenciliği üretimi yapılmayacağı anlamına gelmez.

Bakanlar Kurulu kararı ile üretim yine yapılabilir.

Karadağ, Kurşunlu, Dondurma, Kirazlı, Söğütalan gibi birçok köyde yok edicilere karşı mücadele eden köylüler topraklarına sularına sahip çıkarken sizler altıncı şirketlerin amaçlarına ulaşmak için hukuk kurallarını yok sayarak alınmış mahkeme kararlarına rağmen yeniden ÇED süreçleriyle yıkıma devam etmeleri karşısında siyasi irade olarak kılınızı kıpırdatmamışken şimdi çıkıp milli park ilan edeceğiz üzerinden Kazdağları’na sahip çıkma tiyatrosunu sahnelemek istiyorsunuz.

Önce siz milli parklarda madencilik yapılmasının önünü açan  “madencilik faaliyeti izin yönetmeliğini” değiştirin.

Sonra da Milli Park Kanununun, petrol ve madenlerin aranması ve işletilmesi için izin verilmesi hakkındaki 11. maddesini.

 Bakın madencilik izin yönetmeliği ne diyor;

Amaç

Madde 1 – Bu Yönetmeliğin amacı, 3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci maddesinde belirtilen alanlarda madencilik faaliyetlerinin hangi esaslara göre yürütüleceği ve bu esaslarla ilgili olarak bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının vereceği izinlere dair  usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

Madde 2 – Bu Yönetmelik, orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel çevre koruma bölgeleri, MİLLİ PARKLAR, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler, imar alanları ve mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayrisıhhi müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceğini kapsar”

 

Madencilik izin yönetmeliği milli parklarda maden aramasına ve üretimine bir engel olmadığına açıkça hükmetmektedir.

Yaşamsal değerlerimizin peşkeş çekilmesi adına yapılan düzenlemeler için,  bu yönetmelikle de yetinilmemiş, işin sağlama alınması anlamında Milli Parklar Kanunu ile milli parklarda bakanlar kurulunun izni ile maden üretimine ile izin verileceğine hükmedilmiştir.

İşte Milli Parklar Kanunu madde 11:

“PETROL VE MADENLERİN ARANMASI VE İŞLETİLMESİ İÇİN İZİN VERİLMESİ; Bu Kanun kapsamına giren yerlerde maden ve petrol kanunları gereğince araştırma ve işletme ruhsatnamesi veya imtiyazı, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla Bakanlar Kurulu kararı ile verilebilir.

Bu düzenlemeler ile suyumuzu, toprağımız, havamızı, yaşamsal değerlerimizi siz mi koruyacaksınız!

Hadi ordan, bırakın demagojiyi, halkı kandırmayı.

Siz maden ve enerji lobilerinin çıkarlarını savunuyorsunuz yasalarınız ortada…

Yaşamsal değerlerine sahip çıkanlar Karadağ, Dondurma Kurşunlu köylüleri gibi direniyor.

Suyumuzu toprağımızı havamızı savunmak tıpkı onlar gibi direnerek olacaktır.

Tek çare direnmek; onların yasalarıyla yönetmelikleriyle kendi çıkarları için, daha çok para kazanmak adına yok etmek istedikleri yaşamsal değerlerimizi ancak birleşerek direnerek koruyabiliriz.

Yeni bir yaşamı örmek; bu onurlu mücadelenin değiştirici gücüyle insandan, doğadan, bir bütün olarak ekolojik yaşamdan yana dönüşümleri sağlamak ile olacaktır. 

Gerisi hikaye, neymiş mili park ilan edeceklermiş, hadi ordan…