Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Gündemden Notlar

2467
Daha  Eylül’de yapılan referandumun tozu dumanı dağılmadan, yeni bir anayasa tartışması başladı bile…Start başbakan tarafından verildi. Sonrasında ise, ‘yeni anayasa şöyle mi hazırlanmalı böyle mi hazırlanmalı’ diye bir yöntem tartışması sürdü gitti.
İnsan sormadan edemiyor: ’referanduma sunulan kısmi değişiklik yerine, anayasanın tamamını değiştirseydiniz ya. Elinizi kolunuzu tutan mı vardı?’
Asıl sorun anayasanın nasıl hazırlanacağından çok, içeriğinin ne olacağı, nasıl olacağı sorunudur. Ve hangi toplum kesimlerinin yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır. Emekçilerin, ezilenlerin, mazlumların ve mağdurların mı; yoksa müesses nizamın egemen güçlerinin mi? Kuşkusuz içerik anayasanın, hazırlanış yöntemini de belirleyecektir.
Geçerken başbakanın dilinden düşürmediği bir konuyu soralım.’Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü’ diyerek, bir hukuk perspektifi sunuyor. Biz de soruyoruz: “Bu üstünler kimdir? Birkaç yargıç ve bürokrat mı, yoksa statükonun egemenleri mi!?...”
Bir başka gündem, TBMM’de yapılan ‘gizli oturum’ oldu…Yani bu memlekette Kürt Sorunu’nu ve bu sorun üzerinden ve etrafında yapılan tartışmaları, görüşmeleri (içeride ve dışarıda) bilmeyen mi var?
Her şey, herkesin gözü önünde olmuyor mu?
Galiba Yunan halkından gizliyoruz!...
Bir de yeniden türbanı tartıştık, YÖK başkanı sayesinde.
Evet, herkesin, her yurttaşın kendi bedeni ve giyim kuşamı üzerinde tasarruf hakkı, yalnızca kendisine ait olmalıdır. Türbanlı halk çocukları mağdur edilmemelidir. Ancak küçük(!) birkaç sorun var.
1. Türban sorununun çözümlenmesi, üniversiteleri özgürleştirecek mi?
2. Türbanı savunurken, alevi çocuklarının zorunlu din dersleri konusundaki tepki ve taleplerini görmezden gelmek, nasıl bir eşitlik ve samimiyet anlayışının göstergesi olabilir!...Bu çelişkinin de izah edilmesi gerekmez mi?
Tartışmaların önemli bir noktasını da Turgut Özal ve Eşref Bitlis’in ölümleri oluşturdu. Turgut Özal zehirlendi mi? Eşref Bitlis’in uçağı düşürüldü mü?
Ayyuka çıkan bu iddialar kamuoyunu ikna edecek şekilde yeniden incelenmeyi,
araştırılmayı hak edecek bir öneme sahip değil mi? Eğer sağır değilseniz, Turgut Özal’ın ve Eşref Bitlis’in yakınlarının ileri sürdüğü iddiaları duymuş olmalısınız!
Hanefi Avcı da yazdığı kitapla uzun süredir tartışılıyor. Daha da tartışılacak gibi görünüyor. Avcı’nın yazdıkları, söyledikleri bir ‘avcı hikayesi’ ve hatta ‘pehlivan tefrikası’ gibi günlerce sayfaları ve ekranları doldurdu. Serüven şimdilik Silivri’de mola verdi…
Ama bir gerçek var ki, yasadışı telefon dinlemelerinden tutun, faili meçhul cinayetlere, komplolara, haksız kazançlara ve şantajlara kadar uzanan bu ülkenin, önünde çözülmesi gereken bir dizi sorun beklemektedir.
‘Bin operasyonlar’ ve bu operasyonların organizatörlerine henüz tek bir soru bile sorulmuş değildir.
Sonuç olarak, şu sıraladığımız tartışma konularını alt alta yazıp topladığımızda, bu ülkede hukukun üstünlüğünün egemenliği, gerçek bir demokrasi var diyebiliyor muyuz, diyebiliyor musunuz?

İki küçük not da yerelden…
Çanakkale eski belediye başkanı İsmail Özay, Ton TV’de bir anlamda siyasi geçmişini ve mücadelesini değerlendirirken bir şeyi atladı. Onun atladığı konuyu hatırlatmak benim açımdan bir vefa borcudur. 90’lı yılların başında, Çanakkale’de kamu çalışanları sendikaları kurulmaya başladı. O günkü zor koşullarda özellikle Eğit-sen ve diğer sendikalara İsmail Özay’ın her yönü ile sonsuz katkısı ve desteği olmuştur. Bunu Çanakkale kamuoyuna ve sendikalara hatırlatmak istedim.
Diğer bir konu ise, geçtiğimiz günlerde yine Ton Tv de İsmail Erten ve Seyhan Boztepe‘nin anımsayamayacağım katılımcılardan birisi (sanıyorum bir akademisyen)  ‘Görsel İdeoloji’ diye bir tanımlama hatta kavramsallaştırma ifadesinde bulundu.
Şimdi şu: ‘görsel ideoloji’ ifadelendirmesini açıklasa da anlasak, ağız tadı ile tartışsak olmaz mı?....