Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gündem yoğun

1167
Termikçiler Karabiga’ya göz diktiler.
Daha dün, verilen yoğun mücadele sonrasında kazanılan hukuk zaferiyle yapımı durdurulan Cenal termik santralinden sonra bölgede yeni bir termik santral yapımı için yeni bir başvuru yapıldı.
Yaşam savunucuları, geleceklerine sahip çıkma, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı olarak anayasa ile güvenceye alınmış en temel hakları için yine meydanlara, yollara dökülecekler,tepkilerini ortaya koyacaklar ve geleceklerinin yok olmasına izin vermeyeceklerdir.
Artık bölge halkının termikçilere karşı mücadele etmek gibi klasikleşmiş bir sorumluğunun olduğu bir süreci yaşamaktayız.
Peki bu noktaya nasıl gelindi.
İşte sorunda burada!
Önce beldenin yerel yönetimi ilkesiz bir duruş ile termik santral yatırımcılarının arkasında duran bir pozisyon sergilediler.
Bu gelişme de CHP’sinin önemli bir sorumluluğu var.
Termik santralden yana olan bir başkanın aday gösterilmesi, her şeyden önce kendi değerlerinin inkarı, aynı zamanda halkın güven duygusunun istismarıydı.
Bu gelişme CHP’ye gönül vermiş kişiler başta olmak üzere halkın mücadele azmini kırmadı.
Mücadele sürüyor, sürecek.
Bölgedeki tarımın hayvancılığın, balıkçılığın yok edilmesine bölge halkı izin vermeyecek.
Bu bir yaşam mücadelesidir, var olma sorunudur.
Bu alanda belli bir bilince ulaşmış olan Karabiga halkı yeni ÇED müracaatı ile gündeme getirilen yatırıma da izin vermeyecektir.
Termikçilerin bölgede ısrarını gündeme getiren diğer bir gelişme de hazırlanmakta olan  1/100.000 çevre düzeni planı kapsamında bölgenin kirletici yatırımlara açılması eğilimidir.
Halkın bu konudaki tepkilerini ve taleplerini göz ardı ederek, hazırlanmakta olan çevre düzeni planını çalışmasında bu konu oldu bittiye getirilmeye çalışılmaktadır.
Bu belirsizlik de beraberinde bölgeyi şimdiden termikçilerin tercih ettikleri alan haline getirmektedir.
 Zaten genelde de uygulanan çevre düşmanı politikalar hükümetin kar elde etme uğruna yaşamsal değerleri yok sayan uygulamaları termikçilerin en önemli güvencelerinin zeminini oluşturmaktadır.
Daha dün çıkardıkları zeytinlik bölgeler ile ilgili yasa her türlü çevre düşmanı politikanın hükümet eliyle hayata geçirilmesi noktasındaki bir referanstır.
 
Tüm bu gelişmeler sonrasında özellikle Karabiga bölgesi adeta termik santraller bölgesi olarak konumlandırılmaktadır.
 
 
Hukuk mücadelesi sonrasında engellenen yatımlar ile ilgili sürecin biri bitmeden, bir başka yatırımcının yeni bir girişimiyle termik santral yapılması için sürdürülen  bu çabanın bir anlamı vardır.
 Bir boşluk bulup, bir fırsat yaratıp bu yatırımı gerçekleştirmek taktiğidir bu yaşananlar.
Onun için çevre mücadelesi taraftarları da sürekli, hiçbir gevşemeye izin vermeden her zaman dinamik bir şekilde bu mücadeleyi sürdürecek bir  enerji ve örgütlülük yaratmak zorundalar.
Bunun zor bir görev olduğunu unutmayalım.
Onun için tüm duyarlı vatandaşlarımızın çevre mücadelesine destek vermelerini, her zamankinden daha çok bu alanda enerji harcamalarını, özelikle belirtmek istiyorum.
Geleceğimizin yok olmasını engellemek çocuklarımıza yaşanabilecek bir çevre bırakmak için bunu yerine getirmeliyiz.
Çevre mücadelesine destek olalım bu mücadele içersinde birleşelim,diri olalım.
Örgütlü halkın gücünü kimse yenemez bunu unutmayalım.
Örgütlü gücümüze güvenelim.
 
Unutturulmaya çalışılan gerçek
 
Gün geçmiyor ki, bir kadın öldürülmesin,her gün onlarca kadının şiddete uğradığına dair haberlere tanıklık ettiğimiz koşullarda devlet bu konuda tam bir sessizlik içinde.
Kadın cinayetlerine ve kadına şiddete göz yuman, koruyan bir politikanın varlığını gözlemlemekteyiz.
Adından kadını çıkartıp aile bakanlığına dönüştürülen kurumun başındaki bakan “koruma altındaki kadınlar öldürülmüyor “şeklindeki değerlendirmesiyle bu konuya ne kadar hakim olduğunu göstermiştir.
Açıklamasından hemen sonra kentimizde gerçekleşen bir kadın cinayetini yaşadık.
Üstelik aile bakanının iddiasının da ne kadar boş olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Öldürülen kadın da sözde koruma altındaydı.
Böylesine önemli bir sorun konusunda devlet sessizliğini sürdürmektedir.
O zaman başta kadınlar olmak üzere tüm duyarlı insanların daha çok tepki gösterip kadın cinayetleri ve kadına şiddete karşı mücadele etme gereksinimi vardır.
Çanakkaleli kadınlar kadın cinayetlerini protesto etmek ve mücadele azimlerini göstermek için hafta sonu meydandaydılar.
Kadınların bu girişimini itibarsızlaştırmak adına hemen bazı çevreler devreye girdiler.
Üç beş kadının gürültüsü gibi değerlendirmeler ile sonuçta kadına şiddeti savunan bu kesimlere karşı kadınların sayıları değil savundukları değerler güzel bir cevap olmuştu.
Çeşitli protesto, tepki ve gösterileri takip eden bir kişi olarak kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetni protesto edildiği basın açıklamasında her seferinden farklı bir görüntü dikkatimi çekti:
Çevredeki işyerlerinden birinde çalıştığını düşündüğüm ve o anda iş önlüğünü dahi çıkarmaya fırsat bulamadan basın açıklamasına alkışlarıyla destek veren bir kadının katılımı benim için yeni bir umut olmuştu.
Bu umudun büyümesi arzusuyla, 24 Temmuz’da Taksimde saat 14.00 yapılacak Büyük Kadın Yürüyüşü bilgisini paylaşmak istedim.