sermet@canakkaleolay.com
Öncelikle kordondaki hurda yığınının kaldırılması için açılan imza kampanyasını desteklediğimi belirtmek isterim. Boyaları da dökülünce tam bir hurda yığınına dönüşen, su ve ışık gösterisi salı gerçekten tam bir çirkinlik abidesi olarak boğazın güzel sularını kirletmektedir. Üzerinde yazan "Çanakkale ve Ticaret ve Sanayi Odasının Çanakkale halkına armağanıdır" şeklindeki ifade tamamıyla boşa düşmüştür. Böylesi bir çirkin hediyeyi Çanakkale halkına laik görmek konusundaki yorumu sizlere bırakıyorum! Ancak ben şunu belirmek istiyorum; teknolojinin ürettiği çok daha gelişmiş sitemler mevcut iken bir demir yığının oraya kondurulması aynı zamanda ucuzcu bir mantığın ürünüdür. Bu görsel kirlilikten Çanakkale kurtarılmalıdır.
Son günlerde hiç eski vali konağının önünden geçenleriniz oldu mu?
Sanki hayalet filmleri çevrilmek üzere bir platoya dönüşmüş bizim eski vali konağı.
Bakımsız haliyle, terk edilmiş bir görüntü içerisinde…
Hâlbuki orasının mevcut haliyle kullanılabileceği, birçok derde çare olacak bir potansiyeli varken terk edilmişlik hali, bürokrasinin sorumsuzluğunun müsrifliğinin de bir göstergesi…
Yenisi yapılmıştır, eskisinin hükmü kalmamıştır politikası birçok alanda kaynaklarımızın heba olmasını gündeme getirmektedir.
Vali konağından aşağıya inerken gözlerim bu sefer askeri hastane girişine takıldı.
Bu bölgenin Çanakkale halkına açılması noktasında Çanakkale Belediyesi’nin başlattığı girişimleri hatırladım.
Ancak herhangi bir gelişme sağlanamadı herhalde!
Çanakkale Belediyesi yetkileri kamuoyunu bilgilendirirlerse iyi olur.
Çanakkale halkı da sürecin takibinin bir parçası olur ki, bir an önce bu alanın Çanakkale halkının kullanımına açılması noktasında bir iradenin gelişimi gündeme gelebilir.
Hani kordondaki kamu kuruluşlarına Çanakkale belediyesinden yer talep ederek bu binaların Çanakkale halkı için kullanılması konusunda düşünceleri olan iktidar partisi yetkilileri şu askeri hastanenin bulunduğu bölgenin Çanakkale halkına kazandırılması işine bir el atsalar hiç de fena olmaz…
Ancak böylesi bir girişimin kendilerine siyasi bir rant yaratmayacaklarını düşündükleri için duymazdan gelmek herhalde işlerine gelmektedir.
Bildiğim kadarıyla bu bölgenin boşaltılması adına Çanakkale Belediyesi üzerine düşen bazı hazırlıkları tamamlanmıştır.
İlk yapılan protokol gereği sorumluluklarını yerine getirebilecek önlemlerini ve hazırlıklarını tamamlamış ancak bu projenin hayata geçmesi adına gerekli onay mekanizmalarının çalıştırılması beklenmektedir.
Yine iş; merkezi devletin izni sorunu haline gelmiştir..
Şimdi AKP Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan bu işi bitirmelidir.
Bakalım, izleyeceğiz…
ÇOMÜ’de işçi kıyımları yine başladı.
Taşeron sistemi kaldıracağız diye bas bar bağırıp oy toplayanlar şimdi taşeron çalışma sistemini kendi taraftarlarını işe yerleştirmek için kullanıyorlar.
ÇÖMÜ’de Sedat Laçiner rektörlüğü döneminde başlayan bu uygulama bugünde sürdürülüyor.
Demek ki bu durum bir sistem meselesi; taşeron çalışma sistemi her zaman patronların can simidi olmuştur.
Aynı zamanda kamuda ya da üniversiteler gibi siyasi iradenin kontrolü altına girmiş kurumlarda siyasetin çıkarları temelinde kullanılan sistemlere dönüştürülmüştür.
Sözleşmesi biten işçiler içerisinde kendilerine biat etmeyen ya da siyasi olarak yeterince faydalanamadıkları işçiler varsa onların sözleşmesi yenilenmeyecek partinin belirlediği yeni işçiler işbaşı yaptırılacaktır. Taşeron çalışma sistemi; insanlığın yok edildiği işçilerin bir meta olarak alınıp satıldığı vahşi bir sistemdir.
Çanakkale halkı işten çıkarılan ÇOMÜ’lü işçilere sahip çıkmalıdır.
ÇÖMÜ yönetimi bu vahşi uygulamanın aracısı olmamalıdır.
Unutmayın ki; Sedat Laçiner bugün bu vicdansızlıkla anılmaktadır.
Rektörlüğü bıraktıktan sonra adı çeşitli olaylara karışmış, bir şekilde tepkiler almıştır ancak isçilere karşı uyguladığı zulüm ve işten çıkarma politikalarının aracısı olma haliyle işçi düşmanı sıfatı hiçbir zaman unutulmayacaktır.