Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gösterin samimiyetinizi…

Çan'a kurulacak 4. termik santral ÇED toplantısı 29 Eylül günü Çan Helvacı köyünde yapılacak. 21 Temmuz günü yapılması planlanan bu toplantı 15 Temmuz darbe girişimine bağlı olarak firma yetkilileri tarafından "bugünlerde milletçe sahip çıkmamız gerekli tek şey devletimiz bayrağımız ve demokrasimizdir" denilerek iptal edilmişti. Ağustos ayı içerisinde de AKP Milletvekilli Bülent Turan bölgenin daha fazla termik santral kaldırmayacağını belirtmişti!...

1982

 Gün geldi çattı, Çan’a kurulacak 4. termik santral için düğmeye basıldı.

Doğal olarak şimdi sorgulanması gerekli bazı konular söz konusudur.

Önce AKP Milletvekilli Bülent Turan 29 Eylül’de yapılacak ÇED toplantısına katılarak kamuoyuna aktardığı “bölgemiz daha fazla termik santral kaldıramaz” sözünün gereğini yerine getirmelidir.

Yok eğer böylesi bir tavır göremezsek; söylediklerinin samimi olmadığı, halkın sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı noktasında kendisinin göstermelik ve tribünlere oynayan bir anlayışla hareket ettiği tescillenmiş olacaktır.

21 Temmuz’da ki ÇED toplantısını ‘devlet, bayrak, demokrasi’ gerekçesiyle iptal edenler açısından durum biraz daha karışık, karışık olduğu kadar popülizm adına tam bir sefalet içermekte.

Termikçi firma halkın sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını ellerinden aldığı gibi, devlet bayrak demokrasi kavramlarının da içini boşaltmaktadır.

İnsanın yok sayıldığı, değersizleştirildiği en temel haklarının görmezden gelindiği koşullarda devlet bayrak ve demokrasi kavramlarının arkasına sığınmak popülizmden öte bir anlam taşımaz.

Hele bölge halkının termik santrale karşı olduğu koşullarda demokrasiden bahsetmek tam bir aldatmacadır.

Havası en kirli ilçelerimiz içerisinde yer alan Çan’da yapılacak yeni bir termik santral adeta Çan’ın ölüm fermanı olacaktır.

2014’te yapılan Çanakkale Temiz Eylem Planı Raporunda Çan’daki hava kirliliği ölçüm istasyonu verileri bunu ortaya koymaktadır.

 Çanakkale genelinde bulunan hava ölçüm istasyonlarının ölçüm aşım değerleri tablosunda 2013 yılında kükürtdioksit (SO2) oranı 63 kez, hava kirliliğine neden olan partikül madde oranı ise 1 kez aşıldığı tespit edilmiş.

2014 yılında ise durum çok daha kötü; SO2 oranı 95 kez aşılırken, PM10 değeri ise tam 123 kez aşılmış.

Raporda bu durum; “Çanakkale-Çan istasyonu hava kalitesi değerleri incelendiğinde özellikle kış aylarında SO2 emisyon değerlerinin eşik değerleri aştığı ve insan sağlığını tehdit edici boyutlara ulaştığı şeklinde değerlendirilmiştir.

Herhangi bir önlem alınmadığı takdirde, insan sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşılması mümkündür” şeklinde bir sonuca varılmıştır.

Orman arazisinde kurulacak bu santral ile havamızın yanında su kaynaklarımızın, kullanılacak milyonlarca ton kömür atıklarıyla topraklarımızın da yok olacağı bilinen bir gerçektir.

Santralde saatte 210 ton kömür ve 38 ton kireç taşı yakılacak olup santralin yılda 8 bin saat tam kapasiteyle çalışması planlanıyor.

 Buna göre santralin yıllık kömür ihtiyacı 1milyon 680 bin ton, ekonomik ömrü boyunca ihtiyaç duyulacak kömür miktarı ise 50milyon 400 bin ton olarak hesaplanıyor.

Santralde soğutma suyu olarak iki ünite için saatte 16 ton, yılda ise 128 bin ton su kullanılacak.

Gerekli olan su da yöredeki su kaynaklarından ve yer altından çekilecek.

Vatan, millet, bayra,k demokrasi değerlerini kendilerine kalkan yapanlar, iş kazanılacak paralara gelince bu değerleri bir çırpıda ellerinin tersiyle silip atabilmektedirler.

Kazanacakları paralar uğruna komple bir ekolojik yaşamı yok etmek için işe soyunanları gördükçe büyük usta Nazım Hikmet’in “Vatan Haini” şirindeki bir dizeyi hatırlıyorum.

“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt

hainiyim, ben vatan hainiyim.

Vatan çiftliklerinizse,

kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,

…….

…….

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ”.

İşte böyle yok edicilerin vatan, millet, devlet, bayrak, demokrasiden anladıkları tek şey kasalarına girecek paralardır.

Bugün en çok istismar edilen değerlerde zaten bu değerlerdir.

Demokrasiyi, özgürlükleri yok edenler de, ülkemizi emperyalist planların bir parçası olarak savaşın içerisine sokanlar da önce vatan millet demokrasi edebiyatına sarılmaktadır.

Gerçek yurtseverler toprağına, suyuna, havasına sahip çıkarak sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını savunarak gelecek nesillere karşı sorumluğunu yerine getirenlerdir.

Şimdi soruyorum; devlet bayrak ve demokrasiye sahip çıkmak adına ÇED toplantısını iptal edenler yaşamsal değerlerimize bu denli zarar verecek bir projeye imza atmakla, suyumuzu toprağımızı havamızı kirleterek sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını gasp ederek geleceğimize ipotek koymak mıdır, vatan bayrak demokrasi?

Yoksa vatan bayrak devlet gibi değerler sizin için sadece kasalarınıza girenlerden mi ibaret?

ÇED toplantısını iptal ederken ne kadar samimiydiniz?

Yoksa popülizm adına günün koşullarından fayda üretip, siyasal iradeye yaranma çabaları mıydı tavrınız?

Yok edicilerin bu sorulara cevap vermesi tabi ki düşünülemez!

O zaman mücadeleye devam; yaşamsal değerlerimizi kazanacakları paralar uğruna yok sayanlara karşı dayanışma ile birlikte karşı durma zamanıdır.

Toprağımıza suyumuza havamıza hep birlikte sahip çıkıp, çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak bir insanlık görevidir.