Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gidişat kaygı verici

2028
Avrupa Birliği ilerleme raporu açıklandı. Demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve hukuk uygulamaları konusunda ciddi kaygılar taşıyor rapor. Avrupa Birliği Bakanımız tüm bunları önemsemedi ve objektif olmadığını dile getirdi. Aynı zamanda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da orta vadeli ekonomik program temelinde makro göstergeler itibarıyla yapılan bazı revizyonlar ile önemli mesajlar verdi.
 

Bir yandan demokrasi ve özgürlükler diğer yandan ekonomik göstergeler itibarıyla ülkenin görüntüsü hiç de parlak değil.
 
Bir de savaşın eşiğinde olan durumumuz var ki bunca olumsuzluğun tuzu biberi gibi oldu.
 
Ülkenin bu tablosu yaşamımızın her alanına yansıyor.
 
Öncelik ile artan bir şiddet ve baskı ortamının işaretlerini görüyoruz.
Hükümetin kendi politikaları dışında hiçbir şeye tahammülü kalmadı.
Her türlü muhalefet hemen ‘gaz, jop, su’ klasik üçlüsü ile karşılanıyor.
Gelecek açısından gelişecek şartlara bağlı olarak sistemin kendini güvenceye almak için attığı yasal düzenlemeler noktasındaki adımlar halk için olumlu işaretler vermiyor.
 
Başta işçiler olmak üzere emekçiler, kendilerini ilgilendiren konularda yaşayacakları hak kayıpları anlamında önemli saldırılar ile karşı karşıyalar.
İşçiler, şu günlerde gündemde olan Sendikalar ve Toplu Sözleşme Yasası Taslağı ile , toplu sözleşme hakkı ve sendikal örgütlenme konusunda önemli hak kayıplarının yaşanacağı yeni bir düzenleme ile karşı karşıyalar.
 
Hükümet bu yasa ile patronlar lehine koşullar yaratarak; kapitalist sistemin temel gereklerini yerine getirme konusunda son derece kararlı.
 
İşçiler sendikal örgütleri aracılığı ile bu saldırıları boşa çıkarmak için güçlerini birleştirerek meydanlara çıkıyor
 
Savaşın eşiğinde, her an savaş felaketinin sonuçları ile karşı karşıya kalabilir yeni acılar ve ölümler ile emperyalist sistemin çıkarları temelinde yapılan taşeronluğun acı sonuçları ile daha da zor günler geçirebiliriz.
 
Memleketimin halleri özetle hiç parlak değil.
 
Buna karşı geliştirilecek tepki ile büyüyecek güçlü bir halk muhalefetinin oluşturulması, geleceğimizin kazanılması açısından kaçınılmaz bir görev olarak önümüzde duruyor.
 
Memleketin bu olumsuz tablosunun yansımaları çeşitli alanlarda çeşitli uygulamalar ile kendisini gösteriyor.
 
Çevresel değerlerimizi tahrip ederek kendilerine rant yaratacak kesimler saldırılarını arttırdı.
Kazdağları’na üşüştüler. Altın üretimine geçmek için her türlü girişim ve entrikal faaliyet ile çabalarını sürdürüyorlar. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan yapmış olduğu basın toplantısında bu konuya ilişkin söylenmesi ne gerekli ise hepsini söyledi.
 
Kentin belediye başkanının bu onurlu duruşu yaşam savunucularına hem moral hem de güç veriyor.
Artan bir duyarlık ve hassasiyet ile Çanakkale yaşamsal değerlerine sahip çıkmaya hazır.
Bu süreçte sessiz kalan siyasi partiler ve diğer kesimler yok edilecek yarınlarımızın suç ortağı olduklarını unutmasınlar.
 
Yarın bizlerin karşısına çıkıp oy istediklerinde kendilerine sorulacak hesabımızın olduğunu şimdiden
söyleyebiliriz.
 
Yiğidi öldür hakkını yeme.
MHP İlçe Başkanlığı tarafından Bakü ziyareti sonrasında Bakü kenti şehircilik açısından değerlendirilerek buradan hareket ile Çanakkale ‘deki şehircilik anlayışına göndermelerde bulunuldu.
Sonrasında da siyasal anlamda bir çıkarımda bulunmak için adeta elma ile armut karşılaştırıldı.
 
Yapılan tespitlerde Bakü için söylenen “Büyük ve geniş meydanları, parkları, bahçeleri, yeşil alanları, tretuarları, araç trafiğini taşıyan ana arterleri, çevre yolları, çözümlenmiş alt yapısı ve Hazar kıyısında çağdaş vasıfta kordonu ile Bakü kenti şehircilikte yeni ufuklar açabilecek niteliktedir” bu değerlendirmeler ışığında bir konunun unutulmaması gerekir.
 
Tüm bu düzenlemeler Azerbaycan’ın Sovyetler Birliğine bağlı olduğu dönemde gerçekleşmiş sosyalist şehircilik uygulamalarının miraslarıdır.  Tamamıyla Sovyet sisteminin kamuculuk anlayışının hakim olduğu politikalar Bakü’ye bu niteliği kazandırmıştır. Dolayısıyla Sovyet sisteminin şehircilik anlamında ki bu performansının Bakü’de yarattığı değerlerin hakkını teslim etmek gerekmektedir.
 
1991 yılından sonra bağımsızlığını kazanan Azerbaycan ülkedeki petrol ve doğal gaz kaynaklarının zenginliği ile önemli bir ekonomik güç olarak dünyanın çok önemli şirketlerinin akınına uğrayıp önemli bir değişim yolunda ilerlemektedir.
 
Yaklaşık 10 milyon nüfusun 2,5 milyonunu barındıran Bakü Azerbaycan mili gelirinin çok büyük bölümünün harcandığı bir kenttir.
 
Bunu anlamak için, Bakü dışındaki kentlerinde durumunu keşke ziyaret eden heyetteki arkadaşlar bizlere anlatmış olsalardı !
 
Baküye çok yakın Sumgayt kenti bile çok önemli bir petrol bölgesi olmasına rağmen Sovyet sisteminde neyse, şimdi de o durumda.
 
O bakımdan Bakü üzerinden Çanakkale’nin karşılaştırılması biraz elma ile armudun karşılaştırılması gibi olmuş.
 
Ama ne yapalım siyasetimizin halleri böyle.