Gerilimden beslenenlerin oyunlarını bozmak için.
Yakın çevremizdeki, kan barut gözyaşı ülkemize de gerginlik olarak yansıyor.
Özelikle bu gerginlikten nemalanan, bunun üzerinden politika üreten bir siyasal yaklaşım, siyasal irade olarak kendisini var etmesi nedeniyle bu etki çok daha görünür olmaktadır.
Düşünsenize bir kere, Ortadoğu’da mezhepler üzerinden süren savaşların acıları göz önünde iken ülkedeki başbakan meydanlarda mezhep ayrımcılığını körükleyecek bir kurgu ile hareket ederek siyasi rakiplerini Aleviliğini açıklamaya çağırarak, kendinin de Sünni olduğunu deklere ediyor.
Bu açık olarak mezhep ayrımcılığı üzerinden politika üretmek olup, bunun üzerinden siyasal fayda sağlamak adına kurgulanan bir girişimdir.
Başbakanın ayrımcı söylevler noktasındaki sabıkası oldukça kabarıktır.
Daha dün “Benim için neler söylediler, çıktı bir tanesi Gürcüdür diyen oldu, affedersiniz çıktı bir tanesi çok daha çirkin şeylerle, Ermeni diyen oldu..."ifadesiyle Ermeni kimliğine hakaret etti.
Erdoğan, hafta sonu İzmir`de düzenlediği mitingde Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu için "Kahireli", "Yerli değil", Selahattin Demirtaş için de "Zaza ama benim Kürt kardeşimi kandırıyor" demişti.
Erdoğan geçmişte yaptığı bir konuşmada Kılıçdaroğlu için "Biliyorsunuz kendisi Alevi" demiş, mitingde kendisini dinleyen kalabalık da yuhalamıştı.
Erdoğan daha önce de "Ne Rumluğumuz afedersiniz ne Ermeniliğimiz kaldı" şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Böylesi bir ayrımcılığın sürekli körüklendiği koşullarda, doğal olarak gerginlik de yaşamımızdan eksik olmuyor.
Mecliste milletvekilleri birbirilerine giriyor, TBMM,Güney Kore meclisini aratmaz hale geldi.
Kentimizde bugüne kadar alışık olmadığımız olaylara tanıklık ediyoruz.
Evreşe’de CHP lokali kurşunlanıyor sonrasında bildik çarpıtma yöntemlerle sürdürülen bir polemik ve CHP’nin olay nedeniyle hakkında suçlamalarda bulunduğu belediye başkanı aklamak adına yeniden yaratılan gerginlik.
Yerel seçimlerde kutuplaştırma üzerinden sürdürülen politikanın AKP’nin etkisi altındaki taraftarlarını kemikleştirerek, etki alanını koruma girişimleri nedeniyle sürdürülen politikanın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de devreye sokulmasının getirmiş olduğu koşular gerginlik ortamını daha da büyütmektedir.
AKP gerek yerel seçimlerde, gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, genel başkan ve çeşitli bakanları hakkındaki iddialar nedeniyle içinde bulunduğu zor durumu bertaraf etmenin yöntemi olarak böylesi bir taktik izlemektedir.
Özellikle paralel yapı üzerinden yapılan operasyonların arka planı bu gerçeği daha net olarak ortaya koymaktadır.
Dün birlikte hareket edip, ne istedilerse yerine getirilen bu kesimler ile şimdi kanlı bıçaklı olmak; AKP’nin hakkındaki iddiaları bertaraf etmenin yolu olarak yaratılan gerginlik ortamı, şimdi can simidi olarak kullanılmak istenmektedir.
Hal böyle iken bazı söylevler var ki, gerçekten anlayabilmek mümkün değil.
Sokaklarda gençlerin katledilmesine sesi çıkmayan, meydanlarda katledilen bu gençlerin ailelerini yuhalatan bir anlayışın temsilcileri şimdi Çanakkale’de karşımıza çıkıp cumhurbaşkanı adaylarının posterlerinin yırtılması üzerinden siyaset üretmeye çalışıyorlar.
Her gün sokaklarda gazlanan,coplanan ,tazyikli sularla şiddete maruz kalan vatandaş gerçeği karşısında “polisimiz kahramanlık destanı yaratmıştır” diyen ,polislerin nasıl sabrettiğine şaşırdığını söyleyerek daha çok şiddet kullanılmasını salık veren bir siyasal iradenin temsilcilerinin afişlerin yırtılması karşısında gösterdikleri tepki bir aldatmacadan öteye gitmez.
Yaşamın her alanında şiddet ve baskıcı uygulamaları kendilerine rehber edinmiş bu çevreler önce kendi uygulamaları için kamuoyundan özür dilemelidirler, sonra afişlerinin yırtılması konusunda eleştiri haklarını kullanabilirler.
Meydanlarda mezhep ayrımını, etnik ayrımcığı teşvik ederek toplumda bölücülüğü körükleyen bu anlayış, afişlerin yırtılması üzerinden sözde sağduyu çağrısı yapıyorsa artık bu oyunu bozma zamanı gelmiştir.
Bunun için cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; demokratik değişim, barışçı Türkiye için halklara birlik çağrısı yapan her türlü ayrımcılığa karşı olan, birleştirici, herkese demokrat, yeni yaşam çağrısından yana tercihte bulunmak zamanıdır.
Ortadoğu’da etnik ve dini esaslar üzerinden sürdürülen ayrımcılığın sonuçlarını yaşıyoruz.
Bunun için halkların kardeşliğini savunmak, ortak vatanda eşit yurttaşlar olarak her türlü farklılığımızı zenginlik olarak kabul eden, emekten, demokrasiden, barıştan özgürlüklerden yana yeni bir yaşamın destekçisi olma zamanıdır.
Halkların birliği için net tavrıyla göz dolduran Selahattin Demirtaş’ın Van mitingindeki sözlerini bir kez daha hatırlayalım:
“Demirtaş, sadece Kürt değil, Türk, Ermeni, Sünnidir. Roboski`de katledilen, Soma`da öldürülendir. Demirtaş benim soy ismim değil, Trakya`dan bize selam veren çiftçidir. Sokakta katledilen kadın, anaların sevdalı yüreği, gençlerin ışıl ışıl gözleridir. Bana oy vermeyin kardeşlerim, kendinize oy verin. Sandıktan çıkan her Demirtaş oyu katledilenlerin, ezilenlerin, yok sayılanların oyudur, değişimin oyudur. Diğer adaylara bakın, biri hakkında bir şey söylemeye gerek yok, ama diğeri. Türkiye`ye yeni gelmiş ve Türkiye siyaseti hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. Onu destekleyen partilerin geçmişinde katliam, ellerinde kan var. Şimdi gelmiş o halklardan oy istiyorlar. Bizim dışımızda verilecek hangi oyun anlamı kardeşliktir. AKP`ye oy verenler düşmanımız değil. Bu yanlışa bizi düşürenlerin tahriklerine kapılmayın. Alevi`dir diye düşman gibi görmeyin. Özellikle Alevi`nin yanına gidin, sarılın, öpün, ona `kardeşim` deyin. Irkçılık en kötü zehirdir. Herkesin zihnini teslim alır. Irkçılık kanınıza enjekte edilmişse kurtulmanız zordur. Biz insanız en yüce kimliğimiz budur"
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tercihimizi bu kriterler ile yapmak nasıl bir yaşamdan yana olduğumuzu deklere etmek anlamında önemlidir.
Bu ülkede ezilenlerden, mağdurlardan yana olan bir anlayışın Cumhurbaşkanı olmasını savunmak kadar değerli bir şey olamaz.
Ben şimdi bunu yapıyorum ve oyumu Selahattin Demirtaş için kullanacağım.
Selahattin Demirtaş’ın ikinci tura kalamaması durumunda, kendi gerçeklerime uygun bir aday söz konusu olmayacağı için; o zaman kriterim kimin Cumhurbaşkanı olmaması noktasında olacaktır.
Gerilimden beslenen her geçen gün ülkeyi yıkıma, savaşa götüren halk düşmanı, halkları birbirine kırdırarak sömürü düzenlerinin devamını sağlayan, barış karşıtı politikalara karşı olmak her zaman temel değerlerimiz olmalıdır.
Bunun gereklerini yerine getirmek için; yeni yaşam çağrısına destek olmak, her ilerici, demokrat, devrimci, çağdaş, aydın insanın görevi olmalıdır.
Bu tercihimizi daha da güçlendirmek, taleplerimizi görünür kılmak adına, Selahattin Demirtaş’a verilecek oylar son derece değerlidir.
Bu sorumluluğa siz de ortak olun.