Gericilikte sınır tanımamak!
Dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefi, siyasi iradenin temel amacı olunca; milli eğitim müdürlükleri de kendilerini buna uygun olarak organize ediyorlar.
İsterlerse etmesinler, bürokrasinin yandaşlık kriteriyle organize edildiği günümüzde daha farklı bir şey beklemek işin doğasına aykırı.
Böylece karşımıza gericilikte sınır tanımayan yöneticiler çıkıyor.
Çanakkale Milli Eğitim Müdürlüğü’nün uygulamalarına şöyle bir göz attığımızda bu gerçeği çok net olarak görmekteyiz.
Siyasi iradenin anti laik- anti bilimsel eğitim uygulamaları genelde zorunlu din dersleri, karma eğitime karşı uygulamalar,19. eğitim şurasında alınan birçok gerici tavsiye kararı ile pekiştirilirken, Çanakkale’de olduğu gibi il milli eğitim müdürlükleri uygulamalarıyla bu karanlık tabloyu daha da karartmaktadırlar.
Çanakkale Savaşlarının 100. yılı nedeniyle düzenlenen bir konferansa öğrencilerin zorunlu olarak katılımı istenmiş ve bu konferansta Ensar Vakfı ve İnsani Yardım Vakfı ( İHH) gibi kuruluşların gerici siyasi propagandaları açık olarak yapılmıştır.
Eğitim-İş tarafından bu konu gündeme getirildiğinde ilgili şube müdürü bu faaliyeti açıktan savunarak “bu memleketi size bırakmayız “şeklinde sınır tanımaz uygulamanın bir örneği yaşanmıştır.
Yine Eğitim-Sen tarafından yargıya taşınan İHH tarafından düzenlenen bir yardım kampanyasına ilişkin toplanan paralar ile ilgili birçok soru işareti söz konusuyken; il milli eğitim müdürlüğü bu kampanyayı Çanakkale’deki okullarda başlatmıştır.
Yine öğretmen evini depreme dayanıksızlık gerekçesiyle kapatıp yenilenmesi sonrasında açılacağı belirtilmesine rağmen, aradan geçen uzun zamana rağmen bir adım atılmamış olması;özünde öğretmenlerin yaşam tarzlarına bir müdahale olduğu şimdi çok daha net olarak görülmektedir.
Restaurant bölümünde içki içilmesini yasaklamayı göze alamayanlar çareyi bu şekilde bulmuşlardır.
Yarında ne olacağı meçhuldür; her an, bir ranta kurban gitme ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir.
Son olarak da Çanakkale Uluslararası 2. Çocuk Bianeli için il milli eğitim müdürlüğünün `Barış Yapan Parkalar` videosunda `Yaşasın Halkların Kardeşliği` ifadesi, `Teneffüs` videosunda ayağa kalkan genç `Artık bu duruma son vermeliyiz, artık hakkımızı aramalıyız, yürüyün arkadaşlar` sözleri, Deniz Ocal Stop Motion Atölyesi Videosunda `Berkin ve Uçurtması, Berkin Elvan Ölümsüzdür` yazısı ilkokul üçüncü sınıf öğrencilerinin pedagojik olarak yaş gruplarına uygun olmadığından öğrencilerimizin bienal sergisini gezmeleri uygun görülmemektedir” şeklindeki tavır bardağı taşıran damla olmuştur.
Bağnazlığın ve çağ dışılığın en karakteristik özelliği olarak sansür uygulamalarını kendilerine yöntem olarak belirleyen siyasi gericilik bir kez daha yüzünü göstermiştir.
Halkların kardeşliği kavramından ve Berkin Elvan isminden bu denli korkan siyasi irade artık ömrünü tamamlamış demektir.
Bu uygulama hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu tarz; kendi siyasi gerçekleriyle uyum göstermeyen her türlü düşünceye karşı düşmanca bir yaklaşımdan başka bir anlam taşımaz.
Aynı zamanda etkinliğin kavramsal çerçevesinin barış olmasının getirmiş olduğu bir korku da söz konusudur.
Çocuklarımızın barış duygularıyla, barış kültürüyle kendilerini geliştirmeleri; şiddetten nemalanan yönetim iradesi için potansiyel bir risk anlamı taşımaktadır.
Savaş ve şiddet uygulamalarına karşı tavır geliştirecek olan yarının büyüklerinin aynı zamanda sanat ile tanışarak gelişmeleri birilerini fena halde rahatsız etmektedir.
Okul öncesi eğitimde din dersi ve değerler eğitimini zorunlu hale getirmeye çalışan anlayış çocuklarımızın sanat yoluyla hayallerini ortaya koymalarından rahatsızlık duyacak kadar zavallı bir hale gelmiştir.
Bu yasakçı anlayışa Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün aracılık etmesi Çanakkale’ye yakışmamıştır.
Bu gerici tavrı kınıyor, yetkililerin bu yasakçı tavırdan vazgeçerek çocuklarımızın barış kültürü ile buluşmalarının önünde engel olmamalarını temenni ediyorum.
Bu tavrın vebali gelecekte bir yönetici için ağır olabilir.
Toplum barış, kardeşlik, hoşgörü uygulamalarından uzaklaştıkça bunun sorumluluğunun bir parçası da; bu yasakçı tavırlar ile çocuklarımızın barış çerçevesinde sanatsal gelişmelerini önleme kararı alanların uhdesinde olacağı unutulmamalıdır.